Annan planının Rumlar tarafından reddedilmesiyle “bu sorun ömür billah çözülmez” inancımı yine bilmem kaçıncı kez yeniden gözden geçirmeye hazırlanıyordum. Ama geçen hafta gittiğim Rum Kesimi’nde gördüklerimden sonra iyimserliğimi frenledim.
Kıbrıs sorununun çözümü için bilmem kaçıncı kez umut belirdi. Rum Yönetimi ile KKTC arasındaki görüşmelerde bazı ilerlemeler sağlandığı söylenebilir. Üstelik Türkiye’de Recep Tayyip Erdoğan, Yunanistan’da Yorgo Papandreu, KKTC’de Mehmet Ali Talat ve Rum Kesimi’nde de Dimitris Hristofyas’ın iktidarda olduğu göz önüne alınırsa daha iyi bir konjonktür can sağlığı. Öncelikle Rum kesiminde esen siyasi havayı aktarayım. Ana muhalefetteki merkez sağcı “Demokratik Alarm” (DİSİ) partisi Talat ile görüşmelerinde Hristofyas’ı destekliyor. DİSİ ile Hristofyas’ın partisi komünist AKEL’in oyları yüzde 70’in üzerinde. Ancak, demokrasilerdeki çoğunluk esası ve dolayısıyla da matematik Rum kesiminde sanki ellerini havaya kaldırıyor. Çünkü geriye kalan yüzde 30 ve özellikle kilise zannedebileceğimizden çok daha güçlü. Eski lider Tasos Papadopulos’un partisi DİKO, Makarios’un doktoru olan Vasos Lisaridis’in kurduğu sosyalist EDEK ve diğer küçük partilerle kilise, medya, kamuoyu ve iş dünyasını son derece etkiliyor. Onların sesi, matematiksel büyük çoğunluktan daha fazla duyuluyor ve itibar görüyor. Rum siyasetçinin hayali iki dönem başkanlıktır. Hristofyas eğer istisna değilse dengeleri korumak zorunda olduğundan, 2008’de başkan seçilmesini sağlayan küçük partilerin oylarını hesaba katarak adım atmak zorunda.
BİZ ZENGİNİZ, TÜRKLER FAKİR
“Sokaktaki adam”a gelince. Daire fiyatları için 400-500 bin Euro gibi uçuk fiyatlar duyduğum Lefkoşa’nın güneyindeki Makarios caddesinde dolaşırken, 200 bin nüfuslu bir şehirde yan yana dizili yüzlerce lüks dükkan, Rumların günün birinde Türklerle birlikte yaşamaya zor “evet” diyeceklerinin işareti. Kıbrıs Üniversitesi’nde konuştuğum gençler, tanıdığım tanımadığım bir sürü Kıbrıslı Rum’dan duyduklarım “Biz zenginiz, Türkler fakir” noktasında birleşiyor ve kimse paylaşmaya pek niyetli değil. Kıbrıslı Rum günün birinde eğer paylaşacaksa zenginliğini, kim bilir karşılığında neler isteyecek. Lefkoşa’da belki de en lezzetli şeftaliye kebabı ile helim peyniri pişiren Hristakis’in salaş mekanında otururken, her sabah çalışmak için Rum tarafına gelen ve gece KKTC’deki evlerine dönen birkaç Kıbrıslı Türk futbol sohbeti yapıyordu. Garson da Türk. Haftada 260 Euro kazanıyor. Kuzeyde bu parayı almasına imkan yok. Her gün 3-4 bin Türk çalışmak için Rum tarafına geçiyor. Onbinlerce Türk’ün Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu var ama güneyde dükkanı olan tek bir Türk duymadım. Dönerci Mustafa varmış o da birkaç yıl önce ölmüş. Kıbrıs Rum Kesimi’nde bir noktaya kadar anlayışla karşıladığım ama bir noktadan sonra da izah edemediğim aşırı milliyetçilik maalesef hâlâ dimdik ayakta. Dünyanın başka hiçbir yerinde Rum kesimindeki kadar Türkiye ve Türkler hakkında konuşulacağını zannetmiyorum. Bunu da anlayışla karşılıyorum ama Türkiye’yi ve Türkleri pek tanımamalarını bir türlü anlayamıyorum.
Atina’da Türk oteli tanıtımı
Havayolu şirketlerinin İzmir-Atina seferleri düzenlemeye başlamasıyla İzmir’e gidecek Yunan turist sayısında patlama olması bekleniyor. Bu nedenle de İzmir Swissotel’in (eski Büyük Efes Oteli) tanıtımı yapıldı, Atina’nın tepesi Likavitos’da, Saint George otelinin muhteşem manzaralı terasında... Öncellikle TC’nin yeni Atina büyükelçisi Mehmet Hasan Göğüş ile tanışma fırsatı buldum. Adesmeftos gazetesinin sahibi Dimitris Rizos da davetliler arasındaydı. Atina’da Türkiye ile ilgili bir tanıtımda bir gazete patronu görmek şaşırtıcıydı. Gazeteyi ziyaret etmem konusunda anlaştık. İş dünyasından, turizm sektöründen isimler vardı gecede. Birbirinden güzel mankenler de doğrusu renk kattı. Gecenin organizasyonunda emeği geçenler arasında İstanbullu Rum hemşehrim Ari Dreko’nun (Privilege Innovations) olduğunu öğrenince daha bir keyiflendim.