Yunanistan başbakanı Karamanlis’in eşi Natasa Karamanlis’den bahsediyorum.
Hiç beklenmeyen bir şekilde tıp fakültesine yazıldı ve mezun oldu. Ameliyat önlüğü, maske, eldivenler, bone... Sabah yedide işbaşı yapıyor, öğleye kadar bırakmıyor neşteri. Sonra eve dönüyor bilim adamının yerini anne ve kadın alıyor.
ABD Başkanı Barack Obama’nin Türkiye ziyaretine bu diyarın ne siyaseti, ne medyası, ne de kamuoyu iyi gözle baktı. ABD’nin Irak, Ortadoğu, Kafkaslar’daki politikası ve çıkarları gibi hayati derece önemli meselelerin yanı sıra Obama’nın İslam dünyasına göndermek istediği mesajlar, Atina’da genellikle görmezlikten gelindi. Ziyarete daha çok Türk-Yunan ilişkilerinde uzun yıllardan beri süregelen o dar görüşlü rekabet aynasından bakıldı. Bakış açısı öyle olunca “Obama Yunanistan’ı es geçerek Türkiye’yi ziyaret etti”, “Türkiye’yi çok fazla övdü”, “AB’na Türkiye’yi üye yapması için baskı yaptı”, “Eyvah Türkiye’nin stratejik önemi artıyor” ve “Türkiye ABD’den aldığı destekle Ege’de tahrikçiliğini artırır” şeklindeki değerlendirmeler gecikmedi. Ancak bu rekabet tabusunun ötesinde, ABD başkanının Türkiye ziyareti ile ilgili memnuniyetsizliğin gözden kaçmayan bir başka nedeni de vardı. O da Obama’nın TBMM’deki konuşmasında yer alan iki paragraf.. “1. Dünya Savaşı sonunda, Türkiye, topraklarında hak iddia etmeye veya eski bir imparatorluğu yeniden güçlendirmeye çalışan yabancı güçlere direnemeyebilirdi. Ama Türkiye farklı bir yol seçti. Kendinizi yabancıların kontrolünden kurtardınız, Birleşik Devletlerin ve bütün dünyanın saygı duyduğu bir cumhuriyet kurdunuz” dedi Obama. ABD başkanı bu sözleri ile 1922’de Anadolu’daki Yunanlılara soykırım yapıldığı iddiasına ilişkin resmi Yunan tezine taban tabana zıt. “Yunan ordularının işgalci güç olmadıkları ve Anadolu’daki Yunanlıları kurtarmak için savaştıkları” iddialarını çürütüyor... “Küçük Asya Felaketi” (Kurtuluş Savaşı) ile ilgili bu diyar insanının öğrendiklerinden, bildiklerinden inadıklarından farklı şeyler söyledi Obama. Gazeteler yaygara kopardı. “Tarihi bilgiden yoksun” olmakla suçladılar Obama’yı. “1922 için Türkler’i haklı çıkarmaya çalıştı” şeklinde başlıklar attılar. ABD başkanının, Kurtuluş Savaşı ile ilgili sözlerine resmi tepki bile geldi. Gazeteciler sorunca, dışişleri bakanlığı sözcüsü Yorgos Kumuçakos “tarihin tekrar yazılamayacağını ve yaşanan olayların yalanlanamaz olduğunu” belirterek “bu tanıklardan birisinin de o dönemde ABD’nin İzmir konsolosu George Horton’un yazdığı “The Blight of Asia” adlı kitabın olduğunu söyledi. Velhasıl Obama’nın Türkiye ziyareti Atina’yı memnun etmedi.
Dimitri’nin tehdidi
18 yaşındaki meslek lisesi öğrencisi Dimitri Patmanidis, önce internette bir chat sitesindeki profiline tabancalı resimlerini ve birkaç kişiyi öldürüp intihar edeceğini belirten bir not ekledi, ardından da okulunu basıp biri ağır üç kişiyi yaralayarak intihar etti. Abhazya’dan göçetmiş bir ailenin çocuğu olan Patmanidis, “Yaşamaya devam etmem için neden kalmadı. Ancak bazılarınızın hayatlarını esirgemeden gitmeye niyetim yok. 10 nisan sabahı yaş, ırk ve cins ayrımı yapmadan karşıma kim çıkarsa hedefim olacak. Bana çektirdiklerinizi ödeyeceksiniz. Aşık olduğum ancak beni reddeden kız da, benim için duyacaklarından sonra umarım hakkımda fikir değiştirir” diye yazdı. Kimileri bu gencin ruh hastası olduğunu söylüyor, kimileri de internetten fazla etkilendiğini. Kimileri ise “gençliğimiz nereye gidiyor?” sorusuna cevap arıyor.
First Lady’nin neşteri
Saat 07.00’de işbaşı yaptığından sabahları çok erken uyanıyor. Evi Atina’nın sayfiye kasabalarından Rafina’da, işi şehir merkezindeki Laikon devlet hastanesinde. Her gün 70 kilometre yol katediyor. Kıyafeti alışılmış. Blucin, bluz, mont. Sabah biniyor arabasına bir başına işine gidiyor. Hastanenin yakınındaki bir garaja bırakıyor arabasını sonra da tabanlara kuvvet. Üstünü değişiyor. Ameliyat önlüğü, maske, eldivenler, bone... Doğru ameliyathaneye. Saat 15.00 oluncaya kadar bırakmıyor elinden neşteri. Nöbetçi olduğunda da hastanede sabahlıyor. Ameliyatlarda hocalarını dikkatle izliyor. Hedefi göğüs urları üzerinde uzmanlık. Yorgun dönüyor evine. Bilim adamının yerini anne alıyor, kadın alıyor. İkiz çocuklarına, kocasına adıyor kendini. İşini son derece ciddiye alıyor. Tıp dünyasındaki gelişmeleri yakından izliyor. Sözgelimi geçenlerde bir seminer için 10 günlüğüne Londra’ya gitti. İkizlere bakmak babaya kaldı. Oysa yaklaşık 10 yıl önce Selanik Pedagoji Fakültesi’ni bitirdiğinde herkes onun anaokulu öğretmeni olacağını sanıyordu. O, hiç beklenmeyen bir şekilde tıp fakültesine yazıldı ve mezun oldu. Yunanistan başbakanı Kostas Karamanlis’in eşi Natasa Karamanlis’den bahsediyorum. Son derece mütevazi, kocasının 5 yılı aşkın başbakanlığı döneminde en ufak olumsuz bir eleştiriye meydan vermeyen Natasa Karamanlis’den. Meslektaşları arasında çok seviliyor çok saygı görüyor. Meslek hayatında kendini Karamanlis olarak değil de, hala taşıdığı kızlık soyadıyla tanıtıyor: Natasa Pazaiti.. Başbakan kocası bu dönem çok sıkıntılı. Bir yandan ekonomik krizin etkileri, bir yandan ardı arkası kesilmeyen skandallar, bir yandan da bir türlü önüne geçilmeyen şiddet olayları Karamanlis’e çok pahalıya patladı. Lideri olduğu iktidar partisi Yeni Demokrasi kamuoyu araştırmalarında sürekli kan kaybına uğruyor. Daha birbuçuk yıl önce seçim yarışını rakibi sosyalist Yorgo Papandreu’dan yüzde 4 önde bitirmişti, şimdi anketlerde yüzde 5-6 geride görünüyor. Gününü hastanede geçiren first lady uyku vakitleri gelinceye kadar çocuklarından ayrılmıyor. Sonra şık bir tuvalet ve makyaj. Destek olmak için, kocasının kolunda davetlere gidiyor.