Yunanistan’ın yeni Dışişleri Bakanı ile Ortaköy’de bir gün
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Neredeyse 2,5 yıl oluyor. Haziran başıydı, Milliyet Gazetesi’ndeki dış haberler müdürüm Kadri Gürsel’i aradım: "Atina Belediye Başkanı Dora Bakoyani İstanbul’a geliyor. Şöyle bir sofra donatıp sohbet, röportaj yapmak istiyorum." Hiç tereddüt etmedi: "Uçağa atla gel."
Özel kaleminden onayı almıştım almasına ama kendisiyle Ortaköy’de buluşuncaya kadar geçen iki günde çektiğim heyecanı bir ben bilirim.
Bakoyani, Türkler ile Yunanlılar arasındaki benzerlikleri vurguluyor, "Biz Yunanlılar Türkleri kendimize sözgelimi Danimarkalılardan çok daha yakın hissediyoruz. Anlaşmazlıklarımızı çözmemiz şart" diyordu.
Söz Kıbrıs’a geldiğinde -ki o zaman henüz Annan planı için referandum filan ortalıkta yoktu- görüşlerini "Türkiye’deki yeni hükümetin gerekli siyasi iradeyi göstermesini bekliyoruz. Yeni bir sayfa açmanın zamanı geldi. Türkiye’nin AB’ye giden yolu Kıbrıs’tan geçer" diye anlatıyordu.
Güneşli bir gündü. İstanbul’umu daha güzel, daha alımlı gösteren bir gün... Doğal olarak İstanbul’u sormuştum Dora’ya: "Biz Yunanlılar için İstanbul mıknatıs gibi. Bu şehirle çok sıkı bağlarımız var. Bu arada, Türkiye’nin Heybeliada Ruhban Okulu’nun faaliyetine izin vermesini istiyorum. Bu, Avrupa’ya güçlü bir mesaj verecek" demişti.
KAÇAMAK ŞEHRİ İSTANBUL
Hani biraz "özeli"ne girmek istercesine "Ya başka bir anlamı?" diye sorduğumda, kendisine ayrı bir güzellik katan o tebessümü ile "Kocamla 1997’de İstanbul’da tanıştım. Bu güzel şehirde tesadüfen bir araya gelmiştik. Ortak hayatımıza İstanbul’dan başladık. İlk buluşmada Çırağan Oteli’nde birlikte yemek yedik. İsidiros ile daha sonra İstanbul’u birlikte pek çok kez ziyaret ettik. Yalnız kalmak istediğimizde İstanbul’a geliyoruz" diye sır verircesine anlatmıştı.
Sonra Atina Belediye Başkanı’nın 24 saatini konuştuk. Erkenden kalkıp yoğun bir şekilde çalıştığını söyledi.
- Ya geceleri?
- Gece benim. Evimde ailemle ya da dışarıda dostlarımla olurum.
Yunanistan’ın yeni Dışişleri Bakanı Dora Bakoyani ile, Atina Belediye Başkanı iken pek çok kez karşılaştım. Hem Atina için, hem de şehirlerin devletler gibi diplomasisi olduğuna inandığından Türk-Yunan ilişkileri için iyi şeyler yaptı. 2004 Olimpiyat Oyunları öncesi Atina’ya davet etmek için görüştüğü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a "Şimdiden geleceğinizin sözünü vermezseniz bu odadan çıkmam" diyecek kadar da samimi.
PARTİ LİDERİ Mİ OLACAK?
Yeni görevi nedeniyle, gerektiğinde Atina Belediye Başkanı olduğu dönemden farklı hareket etmesi ve farklı konuşması kimseyi şaşırtmamalı. Ancak, yaklaşık 1,5 yıldır duraklama dönemi yaşayan Türk-Yunan ilişkilerindeki yakınlaşma süreci Dora ile ivme kazanabilir. Kıbrıs’ta da kıpırdanma olabilir.
Annan çözüm planına sıcak bakan Bakoyani’nin "Mister No" lakaplı Rum Yönetimi lideri Tasos Papadopulos ile nasıl anlaşacağı merak konusu. Yorumculara göre "bu zaman alacak." Papadopulos’un Atina’daki kabine değişikliğinden sonra yaptığı yazılı açıklamada "Kıbrıs konusunda Yunanistan ile anlaşmaya vardığımız politika doğrultusunda yakın işbirliğimizin Sayın Bakoyani ile de devam edeceğinize eminiz" demesi tesadüf değil.
Bir yandan da, Yunan iktidar partisi Yeni Demokrasi’de Başbakan Karamanlis’in tek rakibi Dora Bakoyani. Karamanlis eğer onu dışişleri bakanlığı gibi önemli bir göreve getiriyorsa, gelecekte parti liderliği için de yolu açılıyor diyebiliriz.
Ne günmüş şu Sevgililer Günü!
Atina Cinsel Sağlık Enstitüsü’nün araştırması, 14 Şubat Sevgililer Günü’nü ister şu ister bu nedenle yalnız geçirenler için yaraya merhem gibiydi.
Araştırmaya göre, 14 Şubat günü her 10 Yunanlıdan 7’si için özel bir anlam taşımıyor. Üstelik bu 10 kişiden, 6’sı bu dönem aşıkmış. Sevgililer Günü’nün özel bir anlamı olduğunu savunanlar ise sadece yüzde 15. Yani Sevgililer Günü’nde yalnız olan kişi kendisini pekala büyük çoğunluğun içinde sayıp sevinebilir.
Aynı araştırma, bu diyarda ortalama bir ilişkinin ömrünü yaklaşık dört yıl olarak tespit etti. Eğitim düzeyi yükseldikçe, ilişkinin ömrü de 2,5 yıla iniyor. Ceplerinde fazla parası olanların ilişkisi ise ortalama bir yıl sürüyor. Yani Sevgililer Günü’nde yalnız olan bir kişinin avunması için ekstra gerekçeler de hazır.
Buradaki halk Hıristiyan Ortodoks. Bir rivayete göre, Roma imparatoru Claudius askerlerinin bekarken daha iyi savaştıklarını "keşfedip", evlenmelerini yasaklayınca, bedelini kellesi ile ödeme uğruna onları gizlice evlendiren papaz Valentine ile Ortodoksların ne işi olur?.. Madem kilise 14 Şubat için "Sahte, riyakar ve aldatıcı. Katolik icadı" diyor, Sevgililer Günü’nde yalnız olanlar, dinen de doğruyu yapmanın mutluluğunu yaşayabilir.
Gazeteler de maşallah ellerinden geleni yaptılar: "14 Şubat çiçekçilerin, kuyumcuların, pastacıların, hediyelik eşya satanların günüdür" veya "Aşk yılın 365 günü olmalı" tarzı yazılar, Sevgililer Günü’nde yalnız olanları pekala "Yahu ne iyi etmişim. Kapatırım kapımı. Ne taciz, ne dert. Neden huzurum kaçsın?" düşüncelerine de yöneltebilir.
Ama gelin görün ki aşk ne patates musakkasıdır, ne de yogada bir duruş şekli! Aşk baş dönmesidir! Sahi, 14 Şubat gecesi tek başına oturup kaçımız "kekliği düz ovada avlarlar" (Yunanistan’da benzeri var) tarzı şarkılar dinledik? Kaçımız o gece bir şekilde kulağına gelen bir aşk, bir ayrılık şarkısından etkilenmedik? Kaçımız küçük büyük hayaller kurmadık? Kaçımız o "kisch" dediğimiz şeylere özenmedik? Kaçımız 14 Şubat’ı Sevgililer Günü değil de, Arizona’nın 1912’de 48. eyalet olarak ABD’ye dahil olduğu gün diye hatırladık?
Ben, Sevgililer Günü’nün kutlanmasından yanayım. 14 Şubat’ta yalnız olanlara da sabır...