Un, tereyağı, şeker ve yumurta sarısından ibarettir. İsteyen kuruyemiş de katabilir, limon kakao, vanilya da.
Gayet lezzetlidir. Şimdilerde bilmem ama çocukluğumda İstanbul’da seyyar satıcılar kafalarının üstündeki tepside cambazlara taş çıkaracak bir beceriyle taşırlardı.
Kurabiyeden bahsediyorum..
Yunanistan’da da pek sevilir kurabiye. Özellikle Noel ve yılbaşında çok tüketilir. Tadı ve şekli biraz değişik olsa da ismi aynıdır. Tek farkla çoğul da söylenir: Kurabiyedes..
Kurabiyenin bu diyarda bir de mecazi anlamı da var. Halk dilinde ve sık sık siyasetçiler arasında kullanılır. Dışı iyi görünen ama içi boş ve cesaretsiz olanlara "kurabiye" denir.
Nerden nereye diyeceksiniz, geçen eylül ayındaki seçimlerin mağlubu sol, yenilik arayışları içinde.
Anamuhalefet partisi sosyalist Pasok’ta Yorgo Papandreu liderliğini korudu ama rakibi Evangelos Venizelos pes etmedi. Yeni bir siyasi parti kuracağı ileri sürülüyor.
300 üyeli parlamentoda 14 milletvekili bulunan Sol Koalisyon Partisi de yakında yeni liderini seçecek. Partinin lideri Alekos Alavanos koltuğunda daha fazla kalmak istemediğini açıkladı. Liderliğe en yakın aday ise henüz 33 yaşındaki Alex Çipras. Komünist partisinin gençlik kollarında 14 yaşında başlamış siyasete, hayli de ilginç görüşleri var. Sözgelimi Yunan devletinin resmi tezi, Batı Trakya’daki azınlığın sadece "Müslüman" olduğu bir sırada Çipras "Batı Trakya’da Türk var mı?" sorusuna, "Eğer bu insanların kendi kimliklerini kendileri belirlemelerine izin verirsek, Türk var mı yok mu öğreneceğiz" cevabını verdi. Sıhhi nedenlerle ölülerin yakılmasından, ötanaziden, uyuşturucuda yumuşak ve sert ayrımı yapılmasından, eşcinsel evliliklerinden, resmi dairelerde ıstavroz (haç) ve ikonaların kaldırılmasından yana genç politikacı.
Rahat hareketlerinin yanı sıra renkli kişiliği ile de dikkatleri çeken Çipras geçenlerde eskiden üyesi olduğu komünist partisine işbirliği kapılarını aralayan önerilerde bulundu. Cevap, komünist partisinin 63 yaşındaki genel sekreteri Aleka Papariga’dan geldi: "Sol Koalisyon Partisi’nin programı kurabiye gibi. Dışında bol miktarda sol lezzetli pudra şekeri var ama içi hamur".
Sol Koalisyon Partisi espriye espri ile karşılık verdi: "Bayan Papariga bizi çok sevilen bir tatlıya benzettiği için kendisine teşekkür ederiz. Kurabiye özelikle gençlerin çok sevdiği bir tatlı. Malum gençliğin kolesterol sorunu da yok".
İLBER HOCA’YLA ATİNA’DA SOHBET
Ne zaman karşılaşsak dinlemeye doyamıyorum İlber Ortaylı’yı. En son geçen yıl bir panelde konuşmacı olark katıldığım Galatasaray Üniversitesi’nin kantininde canım boğazı seyrederek sohbet etmiştik, bu defa suyun bu tarafında Atina’da buluştuk.
-Saymıyorum. Her gidişimde bıktım diyorum. Her fırsatta geliyorum. Seviyorum burayı.
Müzeci sıfatınızla başlayalım.Yunanistan’da müzeleri nasıl buluyorsunuz?
-Müzecilerin sayısı artmaya başladı. Yunanistan son 30 yılda müzecilikte aldı başını gidiyor. Özel müzelerde toplama bakımından da teşhir bakımından da harika şeyler yapılıyor. Bunda tabii bu ülkenin otoritesinin de payı var, gerekli ilişkilerin kurulmasının da. Kültür bakanlığı burada stratejik bir konumda. Bizde ise bütçenin binde 2’si tahsis ediliyor bakanlığa. Özel müzeler sponsor bulmakta da zorlanmıyorlar Yunanistan’da.
Ya Türkiye’de?
Bizde müzecilik yapmak daha zor. Sponsorlar konusunda da hep hayal kırıklığına uğruyorum. Hep oyalıyorlar. Biliyorum devletin imkanları son derece sınırlı. Bunun yanı sıra kendini bu işe vakfeden gönüllü insanlar sayısı da çok az.
-Anlaşmamızın mümkün olmayacağı konular var. Mesela Kıbrıs. Rum tarafının çok aşırı tezleri var. Bu tezlere, taleplere karşı Türkiye’de cevap vermeye kalkacak hükümet ayakta duramaz, hayat şansı olmaz. Bir başka mesele Heybeliada Ruhban Okulu. Buna bir çözüm bulmak gerek. Türkiye’de tüm yüksek okulları YÖK kontrol eder. Ege sorunlarına gelince. Bunlar kapitalist işletmeci bir zihniyetle çözülür. Yani Ege’yi birlikte istismar edecek adamlar sorunları halleder.
Şimdi de sanata gelelim.Türkler ile Yunanlıların sanata bakışı nasıl?
-Bence kabiliyetli milletler. Yani yenilemelere, çalışmalara bakarsak renkli, zevkli insanlar. Ama teferruatla çalışmayı sevmiyorlar. Bir Rus’un, bir İranlının bir İsraillinin derinlemesine tetkikli çalışması Türkler ile Yunanlılarda yok.
Tarih için konuşalım biraz da.Sizce Yunanlılar Osmanlı’ya nasıl bakıyor?
-Çok kötü. Ama ya bizimkilere ne diyelim? Bizim Osmanlı’ya bakışımız nasıl? Ortalama Türk insanının Osmanlı tarih ve kültürü hakkında bilgisi yok ki. Bizim bilgi birikimimiz yok ve dolayısıyla dışa da aktaramıyoruz.
Sizce Avrupa’nın doğusu ile batısı arasındaki tarih ve kültür birikimi farklı mıdır?
-Evet büyük fark var. Belki Balkanlar birçok konuda Batı Avrupa’dan daha adil bir düzendir ve daha az ıstıraplı bir tarih yaşamıştır. Ancak maalesef Batı Avrupa’da kültürel birikimin 10’da biri yoktur Balkanlar’da.
DODEKA KE ENA
On ikiyi bir geçe... Mutlu yıllar demek için aradım seni... Ne kadar özlüyorum, özellikle de bu gece yanında olmayı... Kapandı dediğim yara açılmış kanıyor... Deliler gibi seviyorum.
On ikiyi bir geçe, hálá neden diye soruyorum kendime. Şimdi kim çalıyor öptüğüm o dudakları?.. Keşke bu gece birlikte olsaydık. Keşke sıcak bedenine dokansaydım. Hissetseydim nefesini. On ikiyi bir geçe.
Buralar "Dodeka ke ena" yani on ikiyi bir geçe şarkısı ile inliyor. Ağır bir tempoda başlayan nakarat bölümünde hızlanan pop-arabesk-rock-buzuki karışımı şarkıyı genç sanatçılardan Nikos Makropulos söylüyor. Davudi bir ses, erkek sesi işte.
Atina gecelerinde bu yıl pek sükse Makropulos. Eğlence dendi mi "imparator" sayılan Yorgos Mazonakis ile birlikte bin beş yüz kişilik "Fever" müzikholünde sahneye çıkıyor.
Malum kış mevsimindeyiz. Geceler uzun. Atina’da hem uzun, hem sinsi, hem günahkar. Öyle olunca da eğlence yerlerinde alkol şişede durmuyor, bedenler iskemlelerde oturmuyor. Makropulos da "damardan" veren şarkılarıyla yasak bakışlara, libidonun tavan vurmasına çanak tutuyor.