Bu diyarın insanları da daha az lüksle yaşamayı öğrenecek. ‘Dulevun mono ta roloyia ke ta koroida’ yani ‘Sadece saatler ve enayiler çalışır’ sözü unutulacak
Gülden Aydın ile karış karış dolaştık bu diyarı. 1200 kilometrelik yolculuktan iki şeyi hatırlamıyorum: Birincisi radyolarda eski Yunan şarkısı ‘Aman Yavrum Aman Kuzum’u kaç defa dinlediğimizi, ikincisi de Atina-Selanik karayolunda kaç gişede durup kaç para ödediğimizi. Yolculukta her durduğumuz yerde kadını, erkeği, genci, esnafı, emeklisi, din adamı her kesimden insanlarla sohbet ettik. Kiminde daha az, kiminde daha çok herkesin dilinde-damağında ekonomik krizin bıraktığı acı bir tat var. Kriz her yerde kendini gösteriyor. Atina’nın en işlek caddeleri Skufa’da, Patision’da, Solonos’da, Ermu’da dükkanların vitrinlerinde en çok rastlanan şey ‘Enikiazete’ yani ‘kiralık’ ilanları. Çok değil iki yıl öncesinde bu dükkanların hava parası 10 binlerce Euro ediyordu. Hala açık olanlarsa tam anlamıyla sinek avlıyor. Yunanistan nüfusunun yaklaşık yarısının yaşadığı Atina’nın (5 milyon) merkezinden yerleşim bölgelerine gittikçe hemen her apartmanın kapısında ‘enikiazete’nin yanı sıra ‘polite’ yani ‘satılık’ ilanları dikkatimi çekiyor. Kazandığından çok fazlasını harcamayı alışkanlık edinen, kriz patlayıp bankalar envai çeşit kredileri kesince, zaten maaşı azalan Atinalı çareyi küçülmekte arıyor. Ayrı dairede oturan yaşlı annesini-babasını yanına alıyor, ya da yıllarca kira geliri olduğu ikinci-üçüncü dairesini satıyor. Ekonomik kriz Atinalı’nın oturduğu daireyi satışa çıkarmasına mecbur bırakacak boyutlarda değil henüz ama emlak piyasasında da yaprak kıpırdamıyor. Bir daire için 100-200 bin Euro’yu bile çıkarıp ödeyecek babayiğit yok ki bu dönemde. Yunanistan’ın diğer kentlerindeyse farklı bir manzara gördüm. İnsanlar o kadar da korkmuş değiller sanki. Belli ki ekonomik kriz henüz domino etkisi yapmadı.
DEVLET BABA ZİHNİYETİ
Yunanistan’ın taşrası, Atina’nın lüksüne özenme merakını bırakır ve 1990’lara kadar bildiği aile işletmeciliğine dönerse, ha bir de çiftçi sabahtan akşama kadar kahvede oturma ve bilmem kaç beygir gücündeki cipiyle tur atma sevdasından vazgeçip tarlada çalışırsa pekala krizle baş edebilir. Atina’dan uzaklaştıkça durum daha umut verici sanki. Kıssadan hisse, onca kilometreyi aştık. Atina’da başbakanlık binasının bulunduğu İrodu Attiku ile parlamento binasının bulunduğu ve yaklaşık 20 günden beri her gece binlerce bıkkın-öfkeli vatandaşın buluştuğu Sintagma Meydanı’ndan daha kötümser yer görmedim. Yunanistan ‘devlet baba’ zihniyetli bir ülke. Devlet memuru olmak yıllarca büyük imtiyazdı bu memlekette. Çaresi yok devlet küçülecek artık. Özel sektör, sırtını devlete dayayarak yaşamış onca yıl. Şimdi devlet babanın cebinde para kalmayınca tek başına derin sularda yüzmek zorunda. Çaresi yok üretmeyi, pazarlamayı öğrenecek özel sektör. Bu diyarın insanları da daha az lüksle yaşamayı öğrenecek. ‘Dulevun mono ta roloyia ke ta koroida’ yani ‘Sadece saatler ve enayiler çalışır’ sözü unutulacak. Elbette kolay olmayacak. Elbette tepki elbette kızgınlık olacak ilk başta. Ama başka formül yok. Bütün bunlara karşılık ekonomik kriz var diye de Akdenizli, bohem, eğlence düşkünü Yunan halkının sabah işine akşam evine giden kuzey Avrupa halklarına benzemesini hiç beklemiyorum. Yine kafelerde frapelerini yudumlayacaklar, yine buzukiler’de (müzikli eğlence yerleri) sirtakilerini oynayacaklar. Tek farkla: Daha hesaplı, daha ölçülü olacaklar.