Küçük bir pasta ve üzerinde bir mum. 28 Mart 2005 günü Hürriyet binasından yeni Atina Temsilcisi olarak ayrılırken, kendime verdiğim sözü tuttum ve mumu söndürdüm, pastamı da afiyetle yedim.
29 Mart 2005 sabahı İstanbul’da havaalanındaki pasaport kontrolünde tesadüfen gözüme ilişen Hürriyet’in manşetinde ismimi, resmimi görünce çok sevindim. Aynı sevinci 365 gün içinde defalarca yaşadım.
Kısa bir süre sonra, Cumartesi ekinde "Suyun Öte Yanından" yazıları başladı. Her yönü ile, her vesileyle bu diyarı, bu insanları ve onları meşgul eden konuları anlatmaya çalıştım.
Genel Yayın Yönetmenimiz Ertuğrul Özkök, Hürriyet’in yeni Atina bürosunu ziyaret ettiğinde, tam kapıdan çıkarken "Ben olsam, burada davetler verir, haberler çıkarırdım" demişti. Düşündüğüm projeyi uygulamaya da işte o an karar verdim.
Çizgimizden hiç sapmadan "Suyun Öte Yanından"ın içinde artık bir de "Atina Bürosu" bölümümüz olacak. Türk basınında benzeri denendi mi bilmiyorum, bir gazetenin dış temsilciliğinde, Hürriyet’in Atina bürosunda, gündem elverdikçe mutat şekilde konuklar ağırlayacağız. Kimi zaman politikacı, kimi zaman sanatçı, yazar, gazeteci, sporcular ile sohbet edeceğiz. Kimi zaman da yaşam öyküleriyle bize söyleyecek bir sözü bulunanlarla.
Siftahı, Türkiye’nin Atina Büyükelçisi Tahsin Burcuoğlu ile yapıyoruz.
Haydi rastgele...
A T İ N A B Ü R O S U
Yunan derbilerini kaçırmayan büyükelçi
1974 Kıbrıs olaylarının daha mürekkebi kurumamıştı, ilk tayini 1976’da Atina’ya çıktı. Sonraki görevleri ise kaderin cilvesi mi ne? Hep kritik dönemlerde, kritik başkentlerdeydi. Tam Şubat Devrimi olmuştu, Tahran; Asala terörü kol gezerken Paris; komünist rejimin Türk azınlığı asimile etmeye çalıştığı yıllarda Sofya... Doğu Bloku’nun parçalandığı, Balkanlar’da ilk silah seslerinin yükseldiği dönemde New York’ta, Birleşmiş Milletler’de idi. Büyükelçi sıfatıyla ilk durağı, bu defa demokratik Sofya oldu. Ardından Ankara’da Ortadoğu dairesi genel müdürlüğü ve şimdi, tam 25 yıl sonra tekrar Atina.
Dışişlerinde 33 yılı dolduran ve 1,5 yıldır Türkiye’nin Atina Büyükelçisi olan Tahsin Burcuoğlu, özel yaşantısında hani derler ya, "bizden biri" gibi. Gezmeyi, güzel yemeği, hoş vakit geçirdiği filmleri, kitap okumayı seviyor. Şiir okumak da ayrı bir zevk veriyor. Eşi, Efsane Burcuoğlu ise yaptığı yemeklerin tarifleri ile Yunan televizyonlarına, dergilerine sık sık konuk oluyor.
Tahsin Burcuğlu, futbola da pek meraklı. Galatasaraylı. Yunanistan’da ise Olimpiakos, Panatinaikos ve AEK arasındaki derbi maçlarını kaçırmıyor. Hatta tuttuğu takım da var ama, Yunanistan’daki hassasiyetler nedeniyle hangisi olduğunu söylemiyor.
Sohbete başlamanın zamanı...
GERGİN GÜNLER GERİDE KALDI
Atina’da büyükelçi olmanın zorlukları nedir?
- Objektif olarak Atina’daki en meşhur büyükelçilik biziz. Deli gibi bir çalışma tempomuz var. Gecenin geç saatlerine kadar çalışıyoruz. Dolayısıyla, özellikle Yunan dışişlerinin bazı yetkilileri de bizim yüzümüzden geç saatlere kadar çalışmak zorunda kalıyorlar. Şaka yollu sitemde bile bulundukları oluyor. Ben de yine şaka yollu Türkiye ile ilgili işlerle meşgul olmayan Yunanlı genç diplomatların gelecekte çok yüksek yerlere pek gelemediğini söylüyorum.
25 yıl öncesine kıyasla değişen ne?
- Eskiden, 1970’li yılların sonlarında, resmi makamlarla hemen hiçbir işimiz yürümezdi. Çalışma hayatımız zordu. Telefonlarımız kesiliyordu. Yunanlı yetkililerden bazen randevu bile alamıyorduk. Şimdi durum çok değişti. Atina’da Türk Büyükelçiliği neredeyse imtiyazlı, ayrıcalıklı, iltimas gören bir büyükelçilik. Bu açıdan hiçbir sıkıntımız yok. Artık bir sürü işi telefonla konuşarak bile halledebiliyorum. Üstelik, görev yıllarımda çeşitli vesilelerle tanıdığım, hatta bazılarıyla sohbetlerde kapıştığım, ancak dost saydığım bazı Yunanlı diplomatların bugün yüksek mevkilerde olmaları benim için ayrı biri avantaj.
Karşılıklı ziyaret trafiği çok yoğun...
- Evet, inanılmaz bir trafik yaşanıyor. Sözgelimi önümüzdeki hafta iki bakanımız aynı tarihlerde Atina’da olacak. Ancak, ikili ilişkilerimizde ölçü olarak çok yüksek düzeydeki ziyaretleri alacaksak, Türkiye ile Yunanistan’ın çok başarılı oldukları söylenemez. Sözgelimi, Başbakan Kostas Karamanlis’in Ankara’yı ziyaret etmesini bekliyoruz. Son Yunan Başbakanı Ankara’yı ziyaret ettiğinde tarih 7 Mayıs 1959’du ve ben 10 yaşındaydım.
Türk-Yunan sorunları ne durumda?
- Aramızdaki sorunlara çözüm aramaya devam ediyoruz. Bugün önemli olan, tarafların bu sorunları krize dönüştürmemekteki iradeleri. Çözüm için siyasi irade gerek. Ayrıca, hükümetlerin göstereceği siyasi iradenin, aynı zamanda muhalefet partilerinin ve kamuoyunun önemli bir bölümü tarafından da benimsenmesi gerek. Özellikle de, burada Yunanistan’ı kastediyorum. Çünkü, Yunanistan’dan Türkiye’ye, Türkiye’den de Yunanistan’a bakış aynı değil. Sorunlar halledilirken de bir tarafın yüzde 100 kazanması diye bir şey olamaz. "Zafer" veya "yenilgi" sayılacak bir çözüm, kalıcı çözüm değildir. Bu arada, ticaret, enerji ve turizm gibi alanlarda çok başarılı işler yaptığımızı da belirtmem lazım.
Ya Kıbrıs?
- Orada durum daha farklı. Çözüme taraflardan biri büyük çoğunlukla "evet", diğeri ise büyük çoğunlukla "hayır" dedi. Dolayısıyla, görüş farklılıklarını gidermek zaman alacak. Çözüm için Rum tarafını ikna etmek gerektiği kanaatindeyim. Burada da Yunanistan’a düşen bir görev var.
Atina’da hiç sıkıntılı uyuduğunuz gece oldu mu?
- Hayır, hiç sıkıntı duymadım. Elbette, söylendiğim zamanlar oldu. Ancak, huzursuz olmadım. Çünkü iki taraf da eski gergin günlere dönmeye kesinlikle niyetli değil. Zamanla ve özellikle insanların birbirlerini daha iyi tanımaları sonucu, daha çok Yunanistan’da olduğunu zannettiğim önyargıların da giderilebileceğine inanıyorum. Bizi ayıran noktaları törpülemek, benzerlikleri vurgulamak gerek. Yunanistan AB üyesi, Türkiye AB üyesi olmaya çalışıyor. Tabii bazı şeyleri yapmamak lazım. Sözgelimi "Ha şimdi ben bunu kıstırdım, bunun beklentileri var. Hazır kıstırmışken şu işi de halledeyim" diye düşünmemek gerek.
25 yıl sonra Atina’yı, Yunanlıları nasıl buldunuz?
- Şehrin merkezi hiç değişmemiş. Her şey aynı kalmış. Mesela, 25 yıl önce gittiğim bir tatlıcı vardı, lezzetli lokma yapardı. Annemi, babamı bile götürmüştüm. Bir buçuk yıl önce tekrar geldiğimde tatlıcıyı elimle koymuş gibi buldum. Tabii Atina’nın çevresi hayli genişlemiş. Fevkalade net görünüyor ki, 25 yıl içinde Yunanlılar çok zenginleşmiş, AB’nin rolü bu zenginlikte açıkça görünüyor. Ayrıca, yabancı dil konuşanların da sayısı çok artmış.