Yarışan üç şarkı vardı, üçü de birbirinden alışıldık. Bunlardan biri kazandı. İki erkek ve bir kadın yarışıyordu; kalçasını en fazla sallayan erkek kazandı.
12 Mayıs’ta Finlandiya’da yapılacak Eurovision şarkı yarışmasında Yunanistan’ı "Yassu Maria" yani "Selam Maria" şarkısı ile Sarbel temsil edecek.
Önce şarkıdan biraz bahsedelim. Pop, arabesk, buzuki, çiftetelli... ne ararsanız var. Hatta Ricky Martin’i andırsın diye Latin nameleri de eklenmiş. 2004 yılında Yunanistan’a üçüncülük kazandıran Sakis Ruvas’ın "Shake It"ini 2005 yılında birinciliği getiren Elena Paparizu’nun "My Number One"nı bile anımsatan notalar var.
Diğer ülkelerin şarkılarını dinlemedik ama, beste ve güfte esas alınırsa Yassu Maria kesin son beşe kalır. Ancak biliyorsunuz, Eurovision şarkı yarışmasının kriterleri farklı. Bunun en iyi örneğini de geçen yıl yarışmayı kazanan Finlandiyalı Lordi grubu ile gördük. Dolayısıyla, yarışma gecesi Yassu Maria ilk beşte de yer alabilir. Her şey 11-18 yaş grubunun göndereceği SMS’lere bağlı!
BÜLENT ERSOY’DAN KALIR ÇAĞLAYAN’DAN GEÇER
Yassu Maria hem halk hem de jüri oylamasında birinci seçildi. Halk oylamasında gönderilen mesajların yüzde 60’dan fazlası ergenlik çağına yeni girmiş gençlerdendi.
Gelelim sanatçıya. 1981 yılında İngiltere’de doğan Mihal Sarbel’in babası Kıbrıslı Rum, annesi ise Lübnanlı. İngiltere’de bazı operalarda rol almış. Yunanistan’a ilk kez 18 yaşında gelip yedi ay Girit adasında çeşitli mekanlarda sahneye çıkmış. Sonra tekrar İngiltere’ye dönmüş. 2004 yılında da Yunanistan’a yerleşmiş. Bugüne kadar iki CD çalışması olmuş.
Sarbel’in tarzı da, Yassu Maria şarkısında olduğu gibi "harman". Yani hem "salla" hem "offf" hem de "That’s The Way I Like It"... Ne isterseniz var.
Şimdi sesi nasıl derseniz; hani Bülent Ersoy’un karşısına çıksa, "Baştan sona detonesin evladım" yorumu kaçınılmaz olur. Buna karşın, Armağan Çağlayan’ın vereceği puan 10 olurdu.
Yassu Maria’ya şans veren yok pek buralarda. Etini kemiğini müziğe bürümeyi çok iyi beceren Sarbel’e de eleştiri yağıyor. Genç şarkıcının sesinden çok, yarışma gecesi giydiği gümüş bluz konuşuluyor. Değeri, kimine göre 5 bin, kimine göre 15 bin euro imiş!
Gündem yoğun...
Buralarda mart ayının son günleri epey yoğun geçecek.
Önce Yunanistan ve Türkiye milli futbol takımları 24 Mart’ta, 2008 Avrupa Şampiyonası grup eleme maçı için Atina’yı Pire’ye bağlayan Neo Faliron semtindeki Karaiskasi statında karşı karşıya gelecek.
Eğer iki ülkenin bu şampiyona için birkaç yıl önce birlikte yaptıkları ortak başvuruya, özellikle de Yunan tarafından gereken ilgi ve önem gösterilseydi, bugün Ege’nin iki yakasının ev sahibi olmaları işten bile değildi. Türkiye-Yunanistan maçlarının oynanmasına neden kalmazdı o zaman.
Neyse, biz 24 Mart öncesi son tüyoları aktaralım...
Yunan milli takımının Alman teknik direktörü Otto Rehagel, hangi oyuncuları avdet edeceğine henüz karar vermedi. Bugünlerde harıl harıl Türkiye’nin Moldova, Malta, Macaristan ve Gürcistan ile oynadığı maçların kasetlerini izliyor.
Yunan Futbol Federasyonu’nun internette satışa çıkardığı biletlerden üç bin tanesinin 24 saat içinde satıldığını düşünürsek, maç günü Karaiskaki Stadı’nın dolu olacağı anlaşılıyor. Bilet fiyatları 20, 35 ve 50 euro arasında değişiyor.
BABA ZULA 15 MART’TA ATİNA’DA
Maçtan dört gün sonra, yani 28 Mart’ta -henüz resmen açıklanmadı ama- Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün son aylarda defalarca gündeme gelen Atina ziyaretini nihayet gerçekleştirmesini bekliyoruz.
Bana göre bu ziyaretin gerçekleşmesi zor.
Atina’da, Kıbrıs’ın gölgesinden bir türlü çıkamayan Türk-Yunan ilişkileri için esen hava, mutad, yani limoni. Dileğimiz, ziyaret gününe kadar bu havanın yumuşaması. Ha bu arada, Vladimir Putin’in de önümüzdeki günlerde Atina’ya gelmesi gündemde.
Futbol sahalarından diplomasi kulislerine kadar dolaşacaksak eğer, biraz moral depolamak gerek. En iyisi de 15 Mart’a kadar Atina’da sahne alacak Baba Zula’dan başlamak.
Başladık mı da arkası gelir... Çünkü melek olmak değil niyetimiz, olamayız da. Olmak istesek bile bu dişi şehir izin vermez ki.