Üç buçuk yıllık icraatının, Kıbrıs’ta otuz küsur yıldan sonra çözüme en fazla yaklaşıldığı anda "hayır" demek ve ardından Türkiye’nin AB ile ilişkilerine sürekli engeller çıkararak tavizler koparmaya çalışmakla sınırlı kaldığını sanmayın.
Rum Yönetimi lideri Tasos Papadopulos, bu süre içinde Güney Kıbrıs’ta kendisi gibi düşünmeyenlerin seslerini de susturdu, Atina’da kendini göstermeye başlayan bir "lobi" de oluşturdu.
Her fırsatta hayranlığını dile getirdiği Makarios’un öğrencisi Papadopulos, demek ki hocasından siyaset oyunlarını, kurnazlığı, bel altı vuruşları, blöf yapmayı ve celladı kurban gibi göstermekten başka, rakiplerini "imha" etmeyi ve "anavatan" Yunanistan’ı gerekli gördüğünde nasıl köşeye sıkıştıracağını da öğrenmiş.
1960’ta "Kıbrıs Cumhuriyeti" kurulduğunda, EOKA örgütünün küllerinden oluşturulan "derin devletin" temsilcilerinden sayılan Papadopulos, 2004 Nisan’ında Kıbrıs’taki referandumda "evet"in önderlerine hani derler ya analarından emdikleri sütü burunlarından getirdi.
"Evet"in önderlerine iftiralar atıldı, hakaret edildi. Kimi rüşvet almakla suçlandı, kimi "hain", kimi "satılmış", kimi "komplocu" sayıldı. Papadopulos’un borazanı bazı medya kuruluşları düzmece ve yalan haberlerle bu karalama propagandasına çanak tuttular. Sonuç itibariyle Rum Kesimi’nde bugün Papadopulos’tan farklı düşünenler sadece aralarında, o da adeta fısıldayarak konuşabiliyorlar.
BAKOYANİ GELİNCE KEYFİ KAÇTI
Adanın güneyinde istediği "asayişi" sağladıktan sonra sıra, hocası Makarios’tan öğrendiği "Atina’yı nasıl sıkıştırırsın" taktiğini uygulamaya geldi.
Yunan başkentinde bazı küçük gazeteler, bazı adı duyulmuş kalemler, bazı üniversite öğretim üyeleri, bazı entelektüellerden oluşan bir "lobi" kurdu. Bazı iddialara göre bu iş için büyük paralar harcanmış. Atina’daki lobi, Yunan medyasında hiçbir Rum lidere nasip olmadığı kadar Papadopulos propagandası yaptı.
Yunanistan’da 2004 sonrası siyasi konjonktür de Rum liderin işine yaradı. Kendisinden hiç hoşlanmayan Kostas Simitis hükümeti gitmiş, yerine başına "Kıbrıs belası" sarmak istemeyen ve onun dümen suyunda giden Kostas Karamanlis hükümeti gelmişti.
Atina’da tek ciddi "rakibi" kalmıştı Papadopulos’un; o da 88 yaşındaki eski başbakanlardan Kostas Miçotakis...
Miçotakis, Papadopulos hakkında "Kendini ne sanıyor?" "Her sınırı aştı" ya da "Kabadayılık ile bir yere varılmaz" diyordu.
Yaklaşık bir buçuk yıl Atina ile hiç sıkıntı yaşamadı. Ancak, Miçotakis’in kızı Dora Bakoyani Yunanistan’ın dışişleri bakanı olunca keyfi kaçtı.
HEDEF GÖSTERİLDİ: MİÇOTAKİS
Resmi ağızlar yalanlasa da, son zamanlarda Rum yönetiminin AB’de Türkiye konusunda Yunan hükümetini haberdar etmeden işler yaptığı ve Atina-Lefkoşa ilişkilerinde kara bulutlar belirdiği haberleri ayyuka çıkınca, Yunan başkentindeki Papadopulos "lobisi" devreye girdi.
Nasıl olduysa, aynı gün iki gazetede birden "Atina’da Papadopulos’u iktidardan uzaklaştırma çabaları"ndan söz edildi. "Siyasi suikast" iddiası ortaya atıldı. Gazetelerden biri "fail"in fotoğrafını çekti, diğeri ise adını verdi: Kostas Miçotakis.
Yazılanlara bakılırsa, Miçotakis Yunan Cumhurbaşkanı Karolos Papulyas’ın da hazır bulunduğu bir yemekte, Kıbrıs’ta çözüm isteniyorsa, Rum Kesimi’nde 2008 seçimleri için ılımlı bir politikacının bulunması ve en büyük siyasi parti konumundaki komünist AKEL’in Papadopulos’u yeniden desteklememesi gerektiğini söylemiş.
Bize göre "lobi"nin esas hedef aldığı adres Miçotakis değil, kızı Bakoyani idi.
Bugün itibariyle Yunan hükümeti, Papadopulos’a karşı farklı bir yaklaşım içinde olabileceği sinyalleri vermiyor. Bu yüzden de pazartesi günü Atina’daki Papadopulos-Karamanlis görüşmesinde "birlik ve beraberlik" mesajlarının tekrarlanacağı muhakkak. Ancak, Rum liderin tavrı Yunan başkentinde kafalarda soru işaretleri yarattı. Sözgelimi deneyimli diplomasi muhabiri Anni Podimata, To Vima gazetesindeki yazısında şöyle diyordu:
"Kıbrıs’ta ’ihanet’, ’davayı satma’ ve ’komplo’ senaryoları, son yıllarda kurulu düzenin parçası haline geldi. Annan planına evet demek gafletine düşenlere acımasızca çamur atıldı. Görünen o ki, birileri farklı görüşün cezalandırılması taktiğinin Yunanistan’da da uygulanması vakti geldiğine karar verdi. Kıbrıs’ta, farklı görüş, eski Sovyetlerde olduğu gibi ’cezai suç’ teşkil edebilir. Ancak, Yunanistan’da iyi ki daha bu duruma gelmedik..."
Vişne ve turunç reçeli
Haziran ayının son günleriydi ve Atina’nın sahil semtlerinden Kavuri’de, kızım Marianna ile birlikte bir yaz gecesinin daha tadını çıkarırken, onun uzaktan gelen sesi kulağımı okşadı.
Müzik dinlemediğimiz, müzik seyrettiğimiz bu sinsi dönemlerde, Haris Aleksiu’nun sesini tanımamak mümkün mü?
Sanatçının yeni çalışması "Vişne ve Turunç" ile tanışmam işte öyle bir ortamda oldu.
Adettir buralarda, misafire tatlı ikram edilir. Evde yapılan tatlılar da hazır olanlardan her zaman daha makbuldür. Yanında bir bardak buz gibi su ile vişne ya da turunç reçelinin Yunanistan’daki "tatlı borsası"nda hisseleri hep yüksektir.
"Hayalimde bir seyahat... Zaman benden ne aldıysa yine yakınımda... Bunlardan boş, anlamsız olanları toplayıp ateşe veriyorum" diyor Aleksiu.
Yıllar öncesi (35 yıl) Ege ve İzmir şarkıları ile sesini ilk duyurduğu zamanlardaki gibi bir Haris var karşımızda. "Tatlı dertler", "Sevmem Hastalık" ya da "Yine Geldim" şarkılarında, Anadolu kokusu buram buram. Klarnet, ud, kanun, darbuka, tef...
Birkaç ay önce, Yunanistan’da geçen yıl piyasaya çıkan "Antholoji"sinin tanıtımı için İstanbul’a gelen Haris Aleksiu, Vişne ve Turunç’ta da müzik seyretmek değil, müzik dinlemek isteyenler için 1 numara olduğunu bir kez daha teyit ediyor.