Sarkozy hakkında

Fransa’da seçimlerin galibi Nicolas Sarkozy malum Türkiye’nin AB üyeliğine karşı. Sarkozy, önümüzdeki 5 yıl için Fransa’nın cumhurbaşkanı olacak. Eğer geçen pazarki başarısını 5 yıl sonra yine tekrarlayabilirse en fazla 10 yıl kalabilecek koltuğunda. Oysa Türkiye’nin AB üyeliği, pek çok açıdan Sarkozy’nin cumhurbaşkanlığından hem daha önemli hem de daha uzun bir süreç bence.

Haberin Devamı

Kendini “Birleşik Avrupa vizyonuna adamış” bir nefer olarak gösteren Sarkozy, Avrupa Anayasası’nın Fransa ve Hollanda tarafından reddedilmesi üzerine AB’da açılan derin yarayı kapatmaya öncelik vereceğini söylüyor.

AB’daki yaranın kapanması Avrupa ülkeleri arasında çok yakın işbirliği gerektirir. Sarkozy de bu işe Türkiye konusunda AB’da bir kriz yaratarak başlayamaz bence.

Fransa seçimlerinde “Türkiye’ye hayır” diyerek aşırı sağın, muhafazakar katoliklerin ve Ermenilerin oylarını alan Sarkozy’nin şimdi Fransa cumhurbaşkanı olarak, aynı çizgiyi sürdürmesi halinde Türkiye’nin AB rotasına inanmış ve Türkiye’ye büyük yatırımlar yapmış Fransızları ve diğer Avrupalıları nasıl ikna edeceğini de merak ediyorum doğrusu.

Ayrıca Sarkozy kadar ABD unsuruna önem ve saygı gösteren başka bir Fransa cumhurbaşkanı da pek hatırlamıyorum. ABD’nin “Türkiye AB üyesi olmaladır” politikası hepimizce malum. ABD’nin bazen ters tepse bile bu istikamette zaman zaman Brüksel’e yaptığı baskılar ortada.

Haberin Devamı

Dolayısıyla, Fransa’nın yeni cumhurbaşkanının seçim öncesi “Türkiye’ye hayır” tavrını bundan sonrasında değiştireceğine ümit var bence.

Şimdi “yahu sen Atina’da yaşıyorsun. Karamanlis’i anlat bize. Ne karışıyorsun Sarkozy’ye” derseniz, haklısınız da, Yunanistan’da ve Kıbrıs Rum kesiminde Türkiye’yi neden AB’da istemediğine bakmaksızın sırf söylemleri için Sarkozy’yi alkışlayanlar az değil de ondan.

Yunan hükümeti “Yükümlülüklerini harfiyen yerine getiren her aday ülkenin AB’da yeri vardır” diyerek Sarkozy’den hayli mesafeli bir tavır sergiledi sergilemesine de, ileride Kıbrıs veya Ege konuları AB gündemine geleceğinde çok güçlü bir “müttefik” kazanıldığı düşüncesi ve memnuniyetiyle hem Atina’da hem de  Lefkoşa’da ellerini ovuşturanlar var. Kıbrıs Rum Yönetimi dışişleri bakanı Yorgos Lilikas’ın “Paris’te çok iyi örgütlenmiş olduğu” haberleri dolaşıyor buralarda.

Atina’da bugünlerde Sarkozy’yi alkışlayanlara ilginç bir cevabı “milli politika” sözkonusu olduğunda cesur görüşlerini her fırsatta tekrarlayan deneyimli yazar Rihardos Someritis verdi bence.
Someritis, To Vima gazetesinde yayınlanan yazısında Fransa’nın yeni cumhurbaşkanına alkış tutan Yunanlılara önce şu soruyu sordu: “Sarkozy’nin Türkiye’yi AB’da istememesinin nedeni ne Türkiye’deki demokrasi ne izlediği dış politika ne de Türklerin Müslüman olmasından kaynaklanıyor. Sarkozy, Türkiye’yi daha çok coğrafi konumu nedeniyle istemiyor. Bunu biliyor muyuz?”.

Haberin Devamı

Bu sorudan sonra Someritis Yunanlıları ciddi düşünmeye davet edercesine şunları yazdı:

“Sarkozy’nin coğrafi konum gerekçesini kabullenirsek, o zaman Küçük Asya (Türkiye’nin Ege kıyıları ile iç anadolu’ya uzanan bölge) da Avrupa değil. Tarihin akışı farklı olsaydı ve İzmir Yunan kalsaydı ne olacaktı? Küçük Asya kökenli milyonlarca Yunanlı Avrupalı değil mi? Avrupa hangi coğrafi bölgeden yola çıktı? Yunan medeniyetinin kökleri nerede? Yoksa aramızda bizim ve Türklerin DNA’sı farklı diyerek herşeyin farklı olduğunu savunanlar mı çıkacak? Eğer bunu söyleyenler çıkarsa merhaba ırkçılık”.

Yazarın Tüm Yazıları