Şampiyonlar Ligi finali için Liverpool-Milan maçından bir gün önce, Atina bir tek Yunanistan’ın başkenti olduğunu hatırlatmıyordu.
Şehrin sosyete semti Kolonaki’de öğle vakti bir teftişe çıktığımda, İtalyan ve İngiliz taraftarlardan bazıları hem ziyaret hem ticaret düşüncesiyle beraberlerinde getirdikleri kaşkol, şapka ve bayrakları Yunanlılara pazarlamaya çalışıyordu.
Kolonaki’nin göbeğinde belki de Atina’nın en lezzetli tavuk çevirmesini yapan ve sadece sokakta birkaç masası bulunan salaş lokantadan gelen koku bilmemkaçıncı kez burnuma "merhaba" deyişinde. Bilmemkaçıncı kez afiyetle yiyenlere baktım.
Ön masaların birinde tanıdık bir sima. Hakan Şükür... Karşı sandalyede de Tümer Metin. Hakan son derece takdir ettiğim, Tümer ise hem takdir ettiğim hem de koyu bir Fenerbahçeli olarak bu yaşımda utanmadan sarılıp öpmek istediğim bir futbolcu.
Selamlaştık. Kahve için Hürriyet ofisine davet ettim. Vakitleri olmadığını biraz alışveriş yapıp otele döneceklerini söylediler. Ne fotoğraf çektim ne de bir soru sordum. Niye bozayım ki Atina keyiflerini? Kolonaki meydanında bir iki tur attım belki Fatih Terim’i de görürüm diye ama ı ıhh.
Birkaç saat sonra maç için İstanbul’dan gelen dört yeni arkadaşla buluştum. Onlara Atina’yı gezdirirken, aralarında biri, Hasan, gülmekten kırdı geçirdi hepimizi. "Yorgo Ağabey bu bina kaç para?", "Ya bu adam bizim Hüseyin abi gibi" deyişi, Afrika ülkesinden gelmiş bir otoparkçıya "adamım benim" deyişi...
Sevgili okuyucularım, günlük yaşam mücadelesi içinde belki de farkedemiyorsunuz. Gurbette geçen onca yıldan sonra rahatlıkla söyleyebilirim ki, Türk insanının inanılmaz bir dinanizmi, inanılmaz bir mizah gücü var. Eşsiz.
Salı akşamı geç vakit arkadaşları otele bırakıp geri dönerken, Atina İngiliz işgali atında idi. Alitalia şirketindeki grev nedeniyle maç bileti olan pek çok İtalyan taraftar gelemedi buralara. O zaman da meydanlar İngilizlere kaldı.
Caddeler çöp yığını. Binlerce bira kutusu. Alkollü İngilizler, ayakta duracak halleri yok, şarkılar söyleyip eğleniyorlardı. Aralarından bazıları İtalyan sempatizanı olduklarını bildikleri Yunanlıları kızdırmakta kusur etmediler: "İstanbul is wonderfull".
Eh ne de olsa iki yıl önce İstanbul’daki şampiyonlar ligi finalinde Milan’ın başına gelenler unutulacak gibi değil.
Günlerden çarşamba. Gece vakit hayli geç. Milan kupayı kaldırmış. İngiliz taraftar üzgün. Bendeniz İstanbul’dan gelen arkadaşlarla tıka basa dolu Romeo adlı müzikholde göbek atıyorum. Hasan, sanki 40 yıllık sakini Atina’nın. Maşallah Yunan danslarını da bir çırpıda söktü.
Perşembe sabahı saat 04.00. Eğlence devam ediyor. Yanıbaşımızdaki masaya tanıdık birileri gelip oturdu. Star TV’nin spor müdürü Serhat Ulueren ile selamlaştık. Tesadüfe bakın masada Hakar Şükür de var. Onunla da selamlaştık. Fotoğraf çekilmesini istemediğini ima etti. Tartışmasız kabul. Niye adamın Atina keyfini bozayım? Zaten biz arkadaşlarla göbek atıyoruz. Birkaç dakika sonra yerinden kalkıp karşı sandalyeye oturdu Hakan Şükür. İki üç dakika sonra da ceketini alıp gitti. Niye acaba? Yorgundu diyeceğim iyi niyetimle, ama Romeo’ya gelip 5 dakikada giden ilk ve herhalde son müşteri o olsa gerek.
Sabahın artık 07.00’si. Yollarda İngiliz taraftar kalmadı. Atina’yı iki gün önce ziyaret eden yağmur gitmek bilmiyor. CD’de "Cennet" çalıyor.
İşte bir Şampiyonlar Ligi finalini böyle yaşadım. Liverpool’un kazanmasını isterdim. Olmadı.
Karamanlis Türkiye yolcusu
Kaç yıl oldu, bu diyarda, bu meslekte bazı şeyleri hálá anlamak zor. Başbakan Kostas Karamanlis’in programında, resmen açıklanmamakla birlikte, önümüzdeki dönemde Türkiye’ye iki ziyaret görünüyor. İlki Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİ) zirvesi (25-26 Haziran), ikincisi de Yunanistan’dan geçip İtalya’ya kadar uzanması planlanan doğalgaz boru hattı için yapılacak bir temel atma töreni (muhtemelen 14 Temmuz).
Yunan medyası, Karamanlis’in bence Türkiye’de başbakan kim olursa olsun gerçekleştirmesi gayet normal sayılabilecek bu iki Türkiye ziyareti için şu değerlendirmeyi yaptı: "Kostas seçim öncesi Tayyip’e yardım eli uzatıyor".
Hoppala...
Avustralya’da bulunan Karamanlis, SBS televizyonuna verdiği demeçte de "Türkiye’deki mücadele siyasi. Bu mücadele siyasetçiler arasında mı verilecek yoksa sözgelimi askerler gibi başka faktörler de durumu etkileyecek mi, göreceğiz" demiş. Eh bu sözler de Karamanlis’in uzattığı yardım elinin bir parçası imiş.
Yunan medyası bununla kalmayıp "Karamanlis, Erdoğan’ı destekliyor. Erdoğan’ı desteklemek önemli bir dış politika hamlesidir. Yunan hükümetinin dış politikasının doğru bilgilere, doğru değerlendirmelere dayandığını ümit ediyoruz" şeklinde yorumlar da yaptı.
Karamanlis daha muhalefette iken Ankara’ya giderek AKP’nin 1. olağan kongresine katılmıştı. Tayyip Erdoğan’ın kızı Esra’nın düğünde de nikah şahitliği yapmıştı. Ayrıca Erdoğan çiftini Atina’dan 35 kilometre mesafedeki Rafina kasabasında bulunan evinde ağırlamıştı.
Yani Karamanlis ile Erdoğan arasındaki kişisel dostluk gayet iyi..
Gayet iyi de... İş siyasete geldiğinde durum ne? Karamanlis, siyaset söz konusu olduğunda hep çok temkinli davrandı. Kıbrıs konusunda Rum Yönetimi lideri Tasos Papadopulos’un dümen suyunda gitti. Söz vermesine rağmen, yaklaşık üç yıldır Yunan başbakanı olarak resmi Ankara ziyaretini sürekli erteledi.
Bilemiyorum yazanlar da kendileri inanıyorlar mı şu "yardım eline"? Üstelik Türkiye’nin gündemine baktığımızda, bir Yunan politikacının, bir Yunan başbakanın, herhangi bir partiye uzatacağı "yardım eli" seçimlerde acaba kaç oy getirir?