Yunanistan’da geçen pazar günü yapılan yerel seçimlerin ilk turuyla ilgili bir siyasi analizin başlığı pekala ‘Dam üstünde Saksağan vur beline kazmayı’ veya ‘Bahçelerde maydanoz bu ne biçim lavicert?’ hatta ‘Madem yüzme bilmiyordun neden çıktığı ağaca?’ olabilir
Ne hikmetse herkesin memnun kaldığı, herkesin ‘kazandık’ dediği bir seçim yaşadık buralarda. Öncelikle, yeni yerel yönetim yasası çerçevesinde 13 bölge valisi ve 325 belediye başkanını seçmek için 9 milyon 809 bin 177 kayıtlı seçmenin yaklaşık yüzde 40’ı sandık başına gitmedi, yüzde 10’u da geçersiz-boş oy kullandı. 14 ay öncesindeki genel seçimlere kıyasla 1 milyondan fazla oy eksik. Dolayısıyla, Yunan seçmen sandık başına gitmeyerek iflasın eşiğine gelen ekonomi politikaları için hükümeti (Pasok Partisi) ve ondan önceki hükümeti (Yeni Demokrasi Partisi) cezalandırdı demek mümkün. Ne var ki geçen yıl yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde de hatta dört yıl önceki yerel seçimlerde de katılım oranı ve geçersiz-boş oy oranı üç aşağı beş yukarı aynıydı. Seçim öncesi felaket tellalı anketlerden endişeye düşen Başbakan Yorgo Papandreu, “Eğer ağır bir yenilgi alırsak erken genel seçime giderim” diyerek işi siyasi arenaya çekti. Daha 14 ay önce tarihinin en ağır yenilgisini alan ana muhalefet partisi Yeni Demokrasi’nin tepkisi “Hodri meydan” oldu. Bıçaklar çekildi, yerel yönetimin sorunları (lafı gelmişken İstanbul Atina’dan kat ve kat temiz) başka seçime bırakıldı ve “Sen ne yaptın, ben ne yaptım” geyiği başladı. Papandreu için muhtemel bir ağır yenilginin çıtası neydi? Başbakana yakın Lambrakis medya grubunun gazeteleri Ta Nea ile To Vima’ya göre, 14 ay önceki genel seçimlere (yüzde 45) kıyasla 10 puan oy alması ve o seçimlerde 10 puan geçtiği ana muhalefet partisi Yeni Demokrasi ile farkın beş puana düşmesi. Yerel seçimlerin ilk turunda Pasok’un desteklediği adaylar yüzde 34-35 aldı. Yani 10 puan uçtu gitti. Yeni Demokrasi Partisi ile fark iki puana düştü. Daha ne ağır yenilgi olsun? Ama gariptir Papandreu sonuçtan memnun. Televizyon kanallarına çıkıp, “Halk politikamızı desteklediğini gösterdi” deyiverdi. Erken merken genel seçim de yok tabii. Pasok’un hala ilk parti konumunda kalması, Yeni Demokrasi partisinin ‘kaleleri’ sayılan Atina ve Selanik gibi büyükşehirlerde ilk turda adaylardan hiçbirinin yüzde 50 artı bir oy alıp seçilememeleri, Atina Bölge Valiliği için de Pasok adayı Yiannis Sguros’un sürpriz yapıp ilk turda birinci çıkması ‘halkın güvenoyu’ olarak değerlendirildi. Siyasetin ruhunda elbette blöf de var. “Erken genel seçim kozunu ortaya atıp blöf yaptı Yorgo” diyenler de çok. Blöf tuttu mu, tutmadı mı? Bence tutmadı. Bence Papandreu blöfünden biraz da pişman. Dolayısıyla, seçim sonuçları açıklandığında iflasın eşiğindeki bir ülkenin başbakanı olarak iki kötü seçenek arasından (erken seçime gitmek ve yerel seçim öncesi yükselttiği çıtayı mecburen alçalmak) Yunanistan için da az kötü olanını tercih etti. Yunan yerel seçimlerin ilk turunda ana muhalefetteki Yeni Demokrasi Partisi’nin desteklediği adayların yüzde 32 civarında oy topladıkları düşünülürse pek ahım şahım bir çıkış yaptığı söylenemez. Oylarını artıran yani tepki oylarını toplayan tek parti Yunanistan Komünist Partisi (yüzde yediden yüzde 11) oldu. Batı Trakya’ya gelince: Türklerin oy potansiyeli Gümülcine’de yüzde 35, İskeçe’de yüzde 25 civarında. Bağımsız listelerle Gümülcine Belediye Başkanlığına aday olan Sibel Mustafaoğlu’nun yüzde 8.5, İskeçe’de aday olan Ahmet Hüseyinoğlu’nun da yüzde 6.5 civarında oy toplayabilmeleri bence düşündürücü.
Parlamento kütüphanesi
Şehrin tam göbeğindedir Atina’daki parlamento binası. Kütüphanesi de bir bilgi yuvası, bir servettir. En az 650 bin kitabın süslediği raflar, yasa uyarınca her yıl dört-beş bin Yunanca ve bin kadar yabancı dillerde yazılmış eserle zenginleşir. Parlamento bütçesinden yılda 285 bin Euro kitap satın alımı için harcanırdı. Malum ekonomik kriz diz boyu her şeyden kesinti yapılıyor ya, 2011 yılında sadece 100 bin Euro harcanacakmış bu işe. Felsefe, edebiyat, sanat, tarih, ekonomi, hukuk, din ağırlıklı kitaplarla dolu kütüphane. Yunan halkının 300 temsilcisi çalışmaları çerçevesinde sık ziyaret edip danışır raflardaki kitaplara. Buraya kadar her şey normal de kütüphanedeki bazı ‘öteki’ kitaplar medyanın dikkatini çekti. Mesela ‘Kama Sutra’. Diyeceksiniz ki bu Hint aşk sözlüğü dünya klasikleri arasında. Tamam kabul ama neden parlamento kütüphanesinde dört nüshası var ‘Kama Sutra’nın bilemiyorum... En az beş bin yıllık geçmişi olan Tantra seksi esaslı, Kate Taylor’un yazdığı ‘Trantrik seks için hayat çok kısa’ kitabı kimler okudu da meçhul. Bu kitap bazı teknikler sayesinde belki de her erkeğin seks bir maratondur kabusunu bitiriyormuş. Parlamento kütüphanesinde, 19. yüzyılda romatizma bel ağrıları gibi hastalıklar için keşfedilen vibratörün günümüze kadar gelişini konu alan ‘Kadınların Cinsel Tatmini, Histeri ve Vibratör’ adlı kitap da var. ‘Seks? Kendin Yap’, ‘Seks Hakkında Bildikleriniz Yanlış’ ve ‘Büyük Orgazm’ da raflarda. ‘Bit’in Birleşmeden Önceki Heyecanı - Seksle İlgili 36 Soru’ adlı kitapta ise şu kritik sorulara cevap veriliyormuş: 1. Seks yaparken partner neden ısırılır? 2. Cücelerin penisi normalden büyük mü? 3. Spermin cilde yararları nelerdir? Proto Thema gazetesine göre, onlarca öyle kitap varmış kütüphanede. Parlamento kütüphanesini 1845 yılında hakim ve yazar Yorgo Terçenis kurdu. Adamcağızın kemikleri sızlıyor mudur acep?