Olimpiyatlardan 1 yıl sonra

Maliyeti kimilerine göre 5, kimilerine göre 10 kimilerine göre de 15 milyar euro.

Rekorlarından çok doping skandallarıyla tarihe geçti. ‘A la greece’ tarzla, yani ‘Gün ola harman ola; Allah büyük; bakarız; merak etme; olur inşallah’ gibi zihniyetle çalışılıp kağıtlar üzerinde yıllar süren, ancak pek çok şeyin son anda tamamlandığı Atina Olimpiyat Oyunları’ndan bu yana tam bir yıl geçti ve Yunan başkentinde o fiestaları hatırlatan hemen hiçbir şey yok.

Atinalı metroyu da, havaalanını da, modern çevre yollarını da hemen her gün kullanıyor ama bunlar niye yapıldı diye sormuyor. Başkentin eskisinden daha yeşil olduğunu da pek umursamıyor.

Olimpiyat Oyunları’nın ‘mirasından’ şikayetçi bile sayılabilir Atinalı. Bir yıl öncesine kadar otomobili ile sola döndüğü yolun, artık kapalı olduğunu her gördüğünde basıyor küfürü. Atina caddelerindeki güvenlik kameralarının, trafik suçlarını ispat kameralarına dönüştürülmesine acayip sinir oluyor.

Oysa olimpiyatlara ev sahipliği yapabilmek için ne kampanyalar düzenlenmişti, ne paralar harcanmıştı. Her şey mazide kaldı. Atina Olimpiyat Oyunları’nın ‘yıldönümü’ geçenlerde sade bir törenle kutlandı.

‘Onca masrafla inşa edilen tesislerin durumu ne?’ diye sorarsanız, tek kelime ile içler acısı. O güzelim tesisler kaderlerine terk edildiler.

Çoğunun kapısına kilit vurulan tesislerin yıllık bakım masrafları 43 milyon euro olarak hesaplandı. Bir yıl içinde fuar ve konserler için kiralanan bazı tesislerden elde edilen gelir ise sadece 3 milyon euro.

YARIŞ PARKURUNDA SAZLAR YETİŞİYOR

Oyunlar sırasında ve sonrasında bu tesislerde bozulanı, kırılanı düzeltmeyi, yerine yenisini koymayı aklından geçiren yok.

Sözgelimi, Atina yakınlarındaki Shinia kasabası sahilinde inşa edilen ve kürek yarışlarının yapıldığı tesislerin hali bir yıl önce aynı yerde çok önemli bir şeylerin yaşandığını yalanlıyor. Parkurlarda yetişen sazların maşallahı var. Temizlenmeleri için 300 bin euro gerekmiş.

Kimi tesisler de karanlığa büründü. Faturaları ödenmediği için elektrikleri, suları kesildi. Eylül ayında tesislerin hem eski haline dönüşmesi, hem de devlet kasasına gelir sağlanması için ihaleler açılacakmış ama pek umut görünmüyor.

29 Ağustos 2004 gecesi Dünya Olimpiyat Komitesi Başkanı Jacques Rogge, Atina Olimpiyat Stadı’ndaki görkemli kapanış töreninde ‘Sevgili Yunanlı dostlar, başardınız’ demişti.

Yunanistan o mucizeyi gerçekleştirdi ama Olimpiyat Oyunları sonrası için bahsi kaybetti.

Kıbrıslı Türklerin yası

Kıbrıs Rum özel havayolu şirketi ‘Helios’a ait 121 kişiye mezar olan yolcu uçağı ‘dosyası’ görünen o ki, kolay kolay kapanmayacak.

Uçakta, Larnaka’dan havalanıp Atina yakınlarındaki Gramatiko kasabası dışında ormanlık araziye çakılıncaya kadar geçen üç saat içinde neler yaşandığına ilişkin bilinmezlikler listesinin sonu yok.

Her bir senaryo bir diğeri tarafından çürütülüyor. Yolcular dondu, donmadı. Zehirli gaz teneffüs ettiler, etmediler. Yolcular uçak düşmeden çok önce ölmüştü, ölmemişti.

Ölüm uçuşunda bazıları havaalanı vergileri hariç 26 euroya bilet alan yolcu ve mürettebattın her birinin ayrı bir öyküsü var. Kimi uçağa son anda bindi, kimi bilet bulamadığından ailesinin bazı fertlerini başka uçakla Atina’ya gönderdi. Kimi evlilik hazırlığı yapıyordu, kimi evlilik yıldönümü kutlamaya, kimi de sevgilisinden ayrılmış olmanın üzüntüsü ile teselli bulmak için tatile gidiyordu...

Atina’da ucuz bilet satan havayolları şirketlerinin güvenirliliği yoğun şekilde tartışılıyor bugünlerde.

ACINIZI PAYLAŞIYORUZ

Belki zamanı mı diyeceksiniz ama onca insanın kaybına yol açan bu trajedinin farklı bir yönüne de değinmeden edemeyeceğim.

KKTC’de, uçak kazasında ölen Rumlar için yas tutuldu. Bayraklar yarıya indirildi. Yeşil Hat yakınında ‘acınızı paylaşıyoruz’ diyen panolar asıldı. Ne var ki Atina’da da, Rum Kesimi’nde de kimse bunlardan haberdar değildi. Çünkü ne Yunan, ne de Rum medyası, Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın Rum Yönetimi lideri Tasos Papadopulos’u telefonla arayarak başsağlığı dileğinden başka bir habere pek yer vermedi. Atina’da Rum yolcu uçağı ile ilgili KKTC’de olup biteni Yunan Antena televizyonu ancak kazadan bir hafta sonra duyurdu.

KKTC tanınmıyor diye, bayraklarının yarıya indirilmesi kimilerine göre belki de ‘milli davaya’ zarar verecekti...

Hayat devam ediyor. Rum Yönetimi lideri Tasos Papadopulos, Türkiye-AB ilişkileri hakkında ortak stratejiyi ve taktiği belirlemek üzere geçen hafta Atina’da Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis ile görüştü. Atina ve Rum Yönetimi, Türkiye’nin üyelik müzakereleri öncesi ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıması amacıyla AB’de sıkı mücadele verecek.

Aşk yine golünü attı

Aşk yine golünü attı.

Türkiye’nin ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ni nasıl olsa da, kimine göre ‘de facto’ kimine göre ‘de jure’ tanıması için Ankara-Atina-Lefkoşa üçgeninde istediği kadar ‘sinsi’ taktikler düşünülsün; bu bölgede aşk yolunu almış gidiyor. Çok da iyi yapıyor. Daha geçenlerde bir Türk-Yunan aşkı daha nikah masasına oturdu. Üstellik Kıbrıs tescilli nikah...

İşadamı Rahmi Koç’un müşterisi ve dostu olduğu Midillili antikacı Dimitris Demercis ile Uşaklı Ceren Arslan, bu güzelim adanın belediye başkanlığında kıyılan nikahla bir Türk-Yunan aşkına daha resmiyet kazandırdılar. Üstelik bu Türk-Yunan çiftinin nikah şahitliğini Kıbrıslı Rum işadamı Fedonas Hacisavvas yaptı.

Dimitris ile Ceren’in mutlu gününe gelinin öğretmen babası Süleyman ve annesi Ümmü de katıldı. Nikahı kıyan Midilli Belediye Başkan Yardımcısı Makis Venetas konuşmasında iki halk arasında barış ve dostluğun önemine değindi. Damat Dimitris’in anne ve babası ise ‘Tabuları yıkmalıyız. Biz yapamadık ama çocuklarımız bunu başardı. Aşk sınırları gerçekten ortadan kaldırabilir’ dediler.

Onlar erdi muradına...
Yazarın Tüm Yazıları