Ömrünün son 40 yılını Atina’dan yaklaşık 200 kilometre mesafedeki Lamia şehri dışında Agathonos manastırında geçiren Vissarion’un öldükten 15 yıl sonra bir ülkenin din ile bilim adamlarını karşı karşıya getireceğine, medyanın günlerce kendisinden bahsedeceğine ve bir fotoğrafının neredeyse küçük bir daire fiyatına satılacağına kim inanırdı?
Dinlerin belki de her zamankinden çok mucizelere ihtiyacı olduğu, bilimin ise izah edilemez hiçbir şey bulunmadığını savunduğu bu sinsi zamanlarda, koskoca Yunanistan rahip Vissarion için adeta ikiye bölünmüş durumda.
BİLİMSEL AÇIKLAMASI VAR
Rahip, öldükten sonra manastırın bahçesine gömüldü. Bir süre önce de manastırda onarım çalışmaları sırasındaki kazılarda bulunan tabutu açıldı. O gün bugündür de kıyamet kopuyor.
Rahibin cüppesinin ve elinde tuttuğu İncil’in hiç zarar görmediği, hatta yüz ve beden derisinin bile erimediği hayretler içinde görüldü çünkü.
Din adamları avaz avaz "mucize" diye bağırmaya başladılar. Dindarlar da bu "mucizeyi" görmek için koştular tabii ki. Manastırın önünde uzun kuyruklar oluşturdular. "Uyanık" birileri hemen manastıra turlar düzenlediler. Vissarion’un ikona şeklinde resmi çizilip, 5 euro’dan satışa bile sunuldu.
Bilim adamları eski Mısır’daki firavun mumyalarından yola çıkarak, mucize iddialarının saçmalık olduğunu, bu işteki "sırrın" Vissarion’un gömülme şeklinde yattığını açıkladılar. İklim şartlarının ve tabuta ne kadar oksijen girdiğinin de önem taşıdığını söylediler.
AZİZ İLAN EDİLSİN
Dindarlar, İstanbul patriği Vartholomeos’un (niye Bartholomeos diyoruz anlamıyorum. Aynı şekilde, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin eski lideri Glafkos Kleridis’e de "Klerides" ve Yunan albaylar cuntası liderlerinden Yionnidis’e "Yuannides" dememizi anlamış değilim), rahibi aziz ilan etmesini istiyorlar ama onun öyle bir niyeti olduğunu hiç zannetmiyorum.
Medya habere balıklama atladı şüphesiz. Ancak görüntü ve fotoğraf sıkıntısı yaşıyordu. Birileri arz-talep ilkesinden yola çıkarak, manastırda yasak olmasına rağmen Vissarion’un yüz ve bedeninin erimediğini gösteren tek kare çekerek, bunu tam 50 bin euro’ya bir gazeteye sattı.
Mucize mi değil mi; Tanrı (din adamları için) ve zaman (bilim adamları için) gösterecek.
Bizde böyle...Bu diyarda aşkın yorumcusu dendi mi akla gelen ilk isim Yianis Parios’un "Aynı gök kubbenin altında eğer ayrı yaşıyorsak, kabahat ikimizde" diyen baladını dinlerken, asıl mesleği mobilyacılık olan -hem de çok ünlü- ama Yunan İstatistik Teşkilatı’nda çalışırken birdenbire makam değiştiren berbat sesli Hristos Kiriazis’in birkaç yıl önce popüler olan şarkısı dolandı dilime:
"Sigara, içki ve uykusuz geceler en iyi ailelerin bile ocağını söndürür".
Efendim, Yunanlılar gelirlerinin yüzde 7.5’ini sağlığa, yüzde 8.38’ini giyim kuşama, yüzde 10.69’unu kira ya da ev kredisine, yüzde 17.10’u yemeğe, yüzde 19.93’ünü de doktor ve ilaca harcıyorlarmış.
Gelirin geriye kalan yüzde 56.68’i nereye gidiyor peki?
Sigaraya, içkiye, eğlenceye, tatile ve telefon faturalarına! Bir de çocukların kurs masraflarına.
Bu kalemdeki harcamaların oranı 40 yılda iki katına çıkmış.
Kiriazis’in gecenin günahkar özelliklerinden bahseden şarkısını mırıldanırken telefon çaldı. Yunanlı bir dostum, haftasonu felekten çaldığı gecenin detaylarını anlattı. İstatistik teşkilatının raporundan etkilenmiş olacağım ki, ne alakaysa sohbeti hayat pahalılığına çektim.
Konu para oldu mu, tipik her Yunanlı gibi şikayete, yakınmaya başlaması gecikmedi.
Hiçbir şeye para yetiştiremiyormuş, kredi kartlarını ödeyemiyormuş, yeni araba alamıyormuş. Ayrıca, kiralar ve çocukların kurs masrafları da çok yüksekmiş...
Sonra yaz tatili için planlarını sordum, bir de önümüzdeki haftasonu ne yapacağını. Maşallah her şeyi düşünmüş, her şeyi programlamış.
Yaşadığım bahar sayısı arttıkça nasıl, neden diyen sorularım da azalıyor sanki. Ege’nin iki yakasında da insanların sanırım bir başka ortak bir yanı, "bu ne perhiz bu ne lahana turşusu" söz konusu oldu mu verdikleri yanıtlar:
"E etsi ine", yani "Bizde böyle!"
Şık adamdı vesselam
Bir dönem Yunanistan’ın üç kıta, beş deniz üzerinde yayılmasını öngören Megali (Megalo değil) İdea’nın, bir başka dönem ise Türk-Yunan yakınlaşmasının mimarı Elefterios Venizelos, ölümünün 70. yılında anıldı.
Venizelos, 18 Mart 1936’da sürgün hayatı yaşadığı Paris’te öldü. Önder miydi, değil miydi tartışmaları 70 yıldır devam ediyor buralarda.
Hakkında yazılanlara bakarken, dönemin ünlü kadın yazarlarından Pinelopi Delta ile çekilmiş bir fotoğrafı dikkatimi çekti. Yazar, Giritli Venizelos için "narsist" derdi. Bilinen o ki, Venizelos ne giyeceğine son derece itina gösterirdi. Her gün, iki hatta üç kez şapka ve kaşkol değiştirirdi.
Şık ve yakışıklıydı vesselam. Aksi takdirde o kadar çok kadın hayranı olmazdı ki!