Bağımsızlık resmi geçidinde komandolar Arnavut, Makedon ve Türk karşıtı ırkçı sloganlar atınca komutan kızağa çekildi; Yunanistan, Arnavutluk ve Makedonya’dan resmen özür diledi.
Yunanların 1821’de Osmanlı’ya karşı bağımsızlık mücadelesini başlattıkları gün sayılan 25 Mart’ın 189. yıldönümü çerçevesinde Atina’da düzenlenen askeri geçit töreni iki nedenle öncekilerden farklıydı. Birincisi ekonomik kriz nedeniyle tasarruf tedbirleri çerçevesinde tören sırasında ne bir savaş uçağı ne de bir helikopter uçtu, ne bir tank ne de bir zırhlı geçti. Buna da kimsenin pek itirazı olmadı. Gelelim ikinci nedene. Şehir merkezinde davetlilerin bulunduğu trübün, parlamento binası önündeki Sintagma Meydanı’nda kurulmuştu. Askerler, polisler, gaziler sırayla Cumhurbaşkanı Karolos Papulyas’ın da aralarında bulunduğu bu şeref trübünün önünden geçiyor, selam verip ilerliyorlardı. Devlet televizyonu her yıl olduğu gibi töreni naklen yayınlıyordu. Geçit töreni bitti, devlet büyükleri açıklamalar yaptı, naklen yayın da sona erdi. Tatil günü ya herkes bir yere çekti. Ertesi gün yani 26 Mart’ta törenle ilgili haberler üç aşağı beş yukarı aynıydı gazetelerde. Biri hariç... Elefterotipia gazetesinde liman teşkilatına bağlı 36 komando balıkadamın Arnavutlar, Makedonyalılar ve Türkler aleyhinde ırkçı sloganlar attıkları belirtiliyor ve “Yunan ordusu bu nasıl oluyor da resmi bir askeri geçit töreni sırasında insanlığımızı utandırıyor, ülkemizi rencide ediyor, ırkçılık aleyhtarı yasayı çiğniyor?” sorusu yeralıyordu. Gazetenin internet sayfasında rezaletin videosu da vardı.
BAYRAĞA VE HAÇA İBADET
Sintagma Meydanı’ndan birkaç yüz metre ilerideki Omonia Meydanı’na varmadan önce Yunan komandolarının “Yunanlı doğarsın, hiçbir zaman olamazsın, domuz Arnavut kanını dökeceğiz” sloganı attığı görülüyor, duyuluyordu. Az sonra da bir papazın sesi: “Ege’yi yediler”. Görüntülerde olmamakla birlikte “Kıyım olacak, sonra da bayrağa ve haça ibadet ettiğinizde intikam alacağım” ve “Onların adı Arnavut, onların adı Üsküplü, kıyafetimi onların derisiyle dikeceğim” sloganları da atılmış. Kıyamet kopuyordu Atina’da. Elefterotipia gazetesinin muhabirini aradım. Yerinde yoktu, doğrusu bulmayı da beklemiyordum. Atina Haber Ajansı ve haber siteleri komandoların “Türkler” için de hakaret içeren slogan atıldığını belirtiyorlardı. İnternette aradım ama görüntü ya da bilgi bulamadım. Bulanlar varsa benden yetenekli. Kamu güvenliği bakanı Mihalis Hrisohoidis derhal soruşturma başlattı. Askeri geçit törenine katılan balıkadam komandoların komutanı da soruşturma tamamlanıncaya kadar kızağa çekildi. Bakan “bu beylerin liman teşkilatında yeri yok” dedi. Arnavutluk ve Makedonya, Yunanlı komandolarının attıkları sloganları protesto eden diplomatik girişimlerde bulundular. Yunanistan özür diledi. Bu diyarda ırkçılığı, aşırı milliyetçiliği körükleyen ve sayıları hiç de az olmayanlar mutluydu şüphesiz. Ülkelerine verdikleri zarara aldırmadan. Ayrıca komandoları eğitenler onlara bu sloganları öğretenler de en azından bir aynaya baksınlar diyorum.
Ekonomik krize Paskalya tatili
Ekonomik krize birkaç gün ara verildi buralarda. Zengini, orta direği, fakiri kasaptan kuzuyu aldı, pastaneden çöreği. Yumurtalar boyandı renk renk; kırmızı, sarı, yeşil, mavi... Bugün Paskalya. M.S 325 yılında toplanan “İznik Konsülü” İsa’nın gökyüzüne yükselişini sembolize eden bu bayramın, ekinoks sonrası (gün ve gecenin eşit olması) çıkan dolunayın ardındaki ilk pazar gününde kutlanmasını kararlaştırdı. Ortodosklarda Julyen Takvimi esas alındığından sözkonusu Pazar, 4 Nisan-8 Mayıs arasında dolaşıp durur. Buna karşı, katolikler Gregoryan Takvimi’ni esas aldıklarından Paskalya Bayramı’nı genelde Ortodokslardan bir hafta önce kutlarlar. Eğer ekinoks sonrası dolunay 28 Mart sonrasına denk düşerse, bugün olduğu gibi Ortodokslar ile Katolikler bu büyük dini bayramı birlikte kutlar. Tabii Pasha’nın (Yunanca Paskalya demek) geçmişi İsa’dan çok önceye dayanyor. Eski Mısırlılardan (Pisah), Musevilere (Nisan) kalan bir miras ve baharın gelişini simgeler. Bugün bu diyarda insanlar kimi bahçesinde, kimi avlusunda, kimi evinin terasında erken saatlerden itibaren kuzu çevirecek. Bir de, içi ciğer, yürek, böbrek, vesaireden oluşan sakatat; dışı da bağırsakla sarılı Yunan kokoreçini... Öğle saatlerinde masalar donatılacak salatalarla peynirlerle. Yumurtalar tokuşturulacak, ilk lokma Paskalya çöreği olacak. Kadehler kalkacak “kalo pasha” temennileriyle. Kuzu çevirmenin, kokoreçin hakkı verilecek. Sonra şarkılar çalacak, sirtakiler oynanacak. İkindi vakti büyük bir sessizlik çökecek bu diyara. Biraz etin, biraz şarabın etkisiyle herkes uykuya çekilecek. Akşamsa in cin top oynayacak buralarda. Bugün Paskalya.. Sokaktan geçenlere bakıyorum ve beynimde kalbimde her Paskalya tekrarlanan o aynı ses: “İstanbul’da olmak vardı anasını satayım!”