- Marianna’nın flörtü var. İki haftadır çıkıyorlarmış...
- Allah... Keseceğim onu!
- Lise 2’ye gidiyormuş çocuk. İyi bir öğrenci imiş. Motosikleti varmış.
- Doğrayacağım onu. Bir bu eksikti.
- Ne yapmasını istiyorsun? Bütün arkadaşlarının flörtü var. Onun niye olmasın?
- Ne diyorsun sen?.. Marianna nisanda daha 15 yaşına girecek.
- Konuştuk. Uzakta durmam kaydıyla çocuğu görmeme izin verdi. Biraz zaman geçsin, tanıştıracakmış da.
- Nerde tanımış, neyin nesi?
- Almanca kursundaki bir arkadaşının arkadaşı imiş. Bir iki kez birlikte çıkmışlar. Cep telefonlarından sürekli birbirlerine mesaj atıyorlar.
- Bana da söylemeyi düşünüyor mu?
- Hayır.
- Aman bildiğimi sakın söyleme. O zaman kesin keserim.
Kızım Marianna’nın annesiyle yaptığımız bu telefon görüşmesi hiç de iyi bitmedi. Sorumluluklarımız hakkında birbirimize epey şey söyledik.
Önce kızıma epey kızdım. Ne güzel geçinip gidiyorduk. Her gün birkaç kez telefonda konuşuyorduk. Hafta sonları bana geliyordu. İşimiz gülmek, işimiz gezmek, işimiz gırgırdı... Nerden çıktı şimdi bu motosikletli?
Daha birkaç hafta önce yazıp verdiği, "Hayat pahalılığından haberin yok. Geçinemiyorum. Haftalık harçlığıma 5 Euro zam istiyorum. Ekmek, zam, hürriyet!" diyen mektubu, çizdiği resimler, bir sürü fotoğrafı çekmecemde duruyor. Nerden çıktı bu flört şimdi...
Daha birkaç gün önce kafelerin birinde hesabı istediğimizde garsonun getirdiği paranın üstünü almak için "bir kilo fasulye yedibuçuk lira / hem kaynasın hem oynasın" türküsünü söylemişti. Nerden çıktı bu mesajlar şimdi?
Ya o ciddi ciddi sohbetlerimize ne demeli? Hayata bakışı, tahsili, geleceği için düşünceleri. Benim hakkımdaki eleştirileri. Nerden çıktı bu Atinalı şimdi?
Hele hele şakalaşırken sarılmalarımız. Kuvvetle yanaklarımıza verdiğimiz öpücükler...
ARKADAŞLARIM DA HAİN!
Kızgınlığım bir süre sonra yerini kızım için yapamadıklarıma bıraktı. Vicdanımla hesaplaştım bir süre. Onunla yapamadığım tatilleri, birlikte olamadığım yılbaşı gecelerini düşündüm. İhmal ettiğim oldu, inkar edemem.
Sonra sonra Marianna’nın flört etmesinde bir sakınca bulunmadığını, endişemin ve kızgınlığımın arkasında belki de kafamdaki kötü düşüncelerin ve acı tecrübelerimin etkisi olduğunu düşündüm. Yoksa neden kötü olan her şeyi adını bile bilmediğim bu delikanlıya mal ediyor, kızımı da neden "kesime giden koyun" gibi görüyorum?
Çok eskilere döndüm bir ara. İlk flörtüm Anita 15, ilk aşkım Rena 13 yaşındaydı. "Ama bizim zamanlarımız masumdu" diye kandırdım kendimi.
Kiminle konuştuysam "Bu doğal. O kendi yolunda gidecek. Müdahale etmen daha kötü olabilir" diye bana bir sürü nasihatte bulundu. Hainler işte ne olacak... Nasihatlerini hep gülerek verdiler. İnternette "ilk flört" hakkında bir sürü şey okudum. Hepsi sanki "sen haksızsın" diyordu.
Marianna çok çabuk büyüyor. Bunu kabullenmiyor değilim, ancak bir türlü ona karşı davranışlarımdaki duygusallığı yenemiyorum. İnsanın çocuğu söz konusu oldu mu mantık, sağduyu filan pek işe yaramıyor değil mi?
Nazım Hikmet’in dediği gibi "Bilirim. O dediğin nesnenin önünde kafamla eğilirim. Ama bu yürek o bu dilden anlamaz pek" işte.
İtalyanlar Ege’de!
İtalyanlar "Aristomorpha Foliacea" operasyonu çerçevesinde uzun yıllar sonra Ege’nin mavi sularında görülmüşler. Ege’de avlanan Yunanlı balıkçılara göre Oniki Adalar bölgesi etrafında suları yarıyormuş İtalyanlar.
Türkler ile Yunanlılar arasındaki Ege sorunları yetmiyormuş gibi şimdi bir de İtalyanlar mı çıktı? Nedir bu garip adlı operasyon?
Efendim, Aristomorpha Foliacea, bol miktarda Mozambik’te bulunan, boyu 25-32 santim arasında değişen, 500 metreden fazla derinlikte yaşayan, koyu kırmızı renkte, lezzetli mi lezzetli bir karides türüdür.
Rodos civarından başka, Tilos, Astipalea ve Anafi adaları civarında da rastlanmış bu karideslere. Ancak, Yunanlı balıkçıların avlanmak için gerekli teçhizatı bulunmadığından İtalyan balıkçılar bayram ediyormuş.
Kilimli Adası Balıkçılar Derneği Başkanı Yorgos Kaçutarhis’e bakılırsa, İtalyanlar Yunan karasuları içinde ve avlanmanın yasak olduğu bölgelerde atıyorlarmış ağlarını. Buna karşı, Ta Nea gazetesinin "jumbo karides için savaş" başlıklı haberinde, İtalyan balıkçıların uluslararası sularda avlandıkları belirtildi.
OLSA DA YESEK
Kilosu balık pazarlarında 40 Euro’dan satılan Aristomorpha Foliacealar avlandıktan sonra ya Atina ve Rodos’tan uçakla ya da derin dondurucuları bulunan gemilerle İtalya’ya götürülüyormuş.
Yunanlı balıkçılar, bu canım karidesleri avlamak amacıyla gerekli teçhizat için tarım bakanlığından para istemişler ama, ne ses var ne seda...
Bizim bugüne kadar bildiğimiz, Oniki Adalar’da genellikle yağda kızartılarak ince kabuğu ile yenen küçük Simi karidesi ünlüdür. Demek jumbosu da yaşıyormuş Ege’nin derinliklerinde.
Sahi, 30 santimlik karidesleri şöyle şişe geçirip mangalda pişirmek. Oradan alıp üstüne tereyağı, sarmısak ve hardal karışımını sürdükten sonra karidesleri karışım eriyinceye kadar birkaç dakika sıcak fırında bekletmek kim bilir ne lezzet cümbüşüdür!