Ülkenin kuzeyindeki Halkidiki Yarımadası’nda bulunan keşişler diyarı Aynoroz’da, sosyete manastırı Vatopedi’nin başkeşişi Kıbrıslı Rum Efrem’in başrolünü oynadığı ve yüzmilyonlarla hesaplanan skandal (manastıra ait arsa ve araziler devlete çok yüksek fiyatla verilip, karşılığında devlete ait arsa ve araziler çok düşük fiyattan alınıyordu), 40 gün içinde iki bakanın (deniz ticaret bakanı ile basın bakanı) istifasına yol açtı ama yine de Başbakan Karamanlis bu dertten kurtulamadı.
Üç yüz üyeli Yunan parlamentosunda Karamanlis’in 152 milletvekili ile hassas bir çoğunluğu vardı. Bu yüzden bazı milletvekillerinin "çatlak" seslerini duymazlıktan geliyordu çaresiz. Ancak, özellikle Aynoroz’daki skandal yüzünden apaçık isyan eden Petros Tatulis adlı miletvekilinin "Başbakan esir alınmıştır" tarzı açıklamalarına daha fazla duyarsız kalamadı. Başbakanın prestiji söz konusuydu ve isyancı milletvekilini ihraç etti. Sonuç, parlamentodaki çoğunluk ince bir ip üzerinde. Hani bir milletvekili daha isyan etse, Karamanlis ya koalisyona ya da erken seçime gitmek zorunda kalacak.
Ekonomik kriz de her geçen gün daha çok hissediliyor bu diyarda. Bankalar, daha yüksek faizle kredi veriyor, tek taraflı kararlarla kredi kartları faizlerini yükseltiyor. Karamanlis, kriz nedeniyle ödeme zorluğu çekmemeleri ve parayı daha pahalıya satmamaları için 28 milyar Euro’luk bir acil yardım paketi açıkladı. Ne var ki bankaların henüz hiçbiri yardım talebinde bulunmadı. Nedeni de hesaplarının devlet kontrolü altına girmesini istememeleri.
Piyasa durgun mu durgun. Esnaf sinek avlıyor. Halk işini kaybetme korkusu içinde. Atina Ticaret Odası "Haftada beş yerine dört çalışma günü ve maaşlarda yüzde 15 indirim " formülünü önerdi. Süpermarketlerde dikkat ettim de insanlar temel ihtiyaçlarını alıyorlar.
Kriz, bu ülkenin en çok övünebileceği şeylerden birisi olan eğlence sektörünü de vurdu. Müzikholleri doldurabilmek uğruna assolistler artık ikişer üçer, aynı sahneyi paylaşıyorlar.
İşte böylesi bir ortamda, Başbakan Karamanlis, bence hiçbir şey yapmadan popülerliği artan rakibi sosyalist Pasok’un lideri Yorgos Papandreu’nun karşısında sürekli zemin kaybediyor.
Kamuoyu araştırmaları, bir ay önce Papandreu’nun 2 puan önde gittiğini gösteriyordu: Şimdi fark 3,5-4 puana çıktı. Önümüz Noel, önümüz yılbaşı. İnsanlar satın alma güçlerinin ne kadar zayıfladığını bayram alışverişine çıktıklarında daha somut hissedecekler. O zaman da farkın 6-7 puana çıkması işten bile değil.
Zor, çok zor işi Karamanlis’in.
Geç de olsa...Geç de olsa değinmek isterim. Cumhuriyet Bayramı’nın 85. yıldönümü münasebetiyle 29 Ekim’de, T.C. Atina Büyükelçisi Oğuz Çelikkol, 30 Ekim de T.C. Atina - Pire Başkonsolosu Beyza Üntuna’nın davetlerine katıldım.
Büyükelçi Çelikkol’un davetinde tüm dikkatler bir kez daha Dışişleri Bakanı Dora Bakoyani ile babası eski başbakanlardan Kostas Miçotakis’e çevrilmişti. Türk - Yunan ilişkilerinin gergin olduğu dönemlerde bile Miçotakis, Cumhuriyet Bayramı davetlerinden eksik olmazdı.
Başkonsolos Üntuna’nın davetinde ise Finansbank’ı satın alan Yunan Etniki Bankası’nın (NBG) Yönetim Kurulu Başkanı Takis Arapoğlu’nu gördüm. Adam NBG’nin bu ekonomik kriz dönemindeki politikası yüzünden epey eleştiriliyor buralarda. Davette ayrıca, Yunanlılar ile evli Türkler ve çok sayıda İstanbullu Rum’la karşılaşmak pek hoştu.
4085 mahkûm açlık grevindeYaz kış fark etmiyor, doluluk oranı her mevsim yüzde 140-150 arasında değişiyor. Toplam yatak kapasitesi 7543 olarak açıklanıyor ve halen 12 bin civarında insan yatıyor.
Yunanistan’da neredeyse iğne atsanız düşecek yeri olmayan cezaevlerinden bahsediyorum. Hücrelerde, tutuklu ve mahkûmlar bazen bir yatakta iki kişi yatıyorlar, bazen de yerde, eski ve pis kokan bir yorganın üzerinde.
Bu hükümet, bir önceki hükümet, ondan bir önceki hükümet hep vaatlerde bulundular "Yeni, modern, insan onuruna saygılı cezaevleri inşa edeceğiz" diyerek.
Ama ne gezer...
Atina’da Koridalos, Selanik’te Diavaton cezaevleri vardı ben 30 yıl önce bu diyara geldiğimde, hálá onlar var.
Tutuklu ve mahkûmlara verilen sağlık hizmetleri yetersiz. Cezaevlerinde sosyal, sportif etkinlikler yok denecek kadar az.
Durum böyle olunca Yunan’ı yabancısı tam 8 bin tutuklu ve mahkûm, geçen hafta açlık grevine başladı. Bir hafta sonra bunların 4085’i direnişi sürdürüyor.
Daha iyi yaşam şartları ve bazı durumlarda erken tahliye istiyorlar. Açlık grevi yapanlar arasında, yetkililere göre 4, grev koordinasyon komitesine göre 19 Afgan ve Iraklı Kürt mahkûm, sesleri dışarıda daha çok duyulsun diye ağızlarını iple dikti.
Adalet Bakanlığı, açlık grevinin uzun sürmesi ve cezaevlerinde toplu bir isyana dönüşmesi tehlikesi karşısında bir dizi tedbir almayı kararlaştırdı. Sözgelimi uyuşturucu suçundan mahkûm olanlar, cezalarının beşte dördü yerine beşte üçünü çektiklerinde salıverilecekler. Sözgelimi tutukluluk süresi azami 18 aydan 12 aya indirilecek. Hedef, cezaevlerinin nefes alabilmesi tabii.
Bu arada belirteyim, Yunanistan’daki cezaevlerinde yatan TC vatandaşlarının sayısı 250-300 civarında. İşledikleri suçların başında başka ne olacak, göçmen kaçakçılığı geliyor.
Bond filmindeki kötü adamHayatımda hiç değişmeyen şeylerden birisi de James Bond filmlerine olan hayranlığım. Her defasında izah edemediğim bir çocukluk masumiyeti ile izlerim 007’nin maceralarını. James Bond’un 21 filminden her birini kaç defa izledim bilmiyorum. Yeter ki TV’de gösterilsin, yine yine izlerim.
Ajan hızlı, ajan yakışıklı. Her defasında kurtulmayı kurtarmayı başarıyor. Her defasında en "kritik" kadınlarla koklaşabiliyor ve her defasında kötülerin üstesinden geliyor.
22. Bond filmi Qauntum of Solace’da efsanevi ajanı canlandıran Daniel Craig’in haddini bildirdiği onca kötü adam arasında Yusuf da var. Filmde bu küçük rolü, babası Ege’deki Antiparos adasından, annesi Kıbrıs’tan olan, Londra doğumlu 29 yaşındaki Simon Kassianidis oynuyor.
Çocukluk yılları Kıbrıs’ta geçmiş, bir ara kickboks filan da yapmış. CV’sine bakılırsa kötü adam rolü için birebir. 18 yaşında iken Vietnam’da bir barda yediği dayak yüzünden bir ay yatakta kalmış. Birkaç yıl sonra da "günah adası" Mikonos’ta DJ’lik yapmış. Burada aşklar da yaşamış kavgalar da.
Bond filmlerine de böyle "kötü" yakışır.