İşler iyi gidiyor

Ege’nin iki yakasında siyasi ilişkiler iyi, diyenler parmak kaldırsın.

Sayıyoruz. Kalkan parmaklar çok az. Ama bugün cumartesi, bu yüzden iki ülke arasında altın çağını yaşayan ekonomik ilişkilere değinelim.

Abdullah Öcalan Kenya’daki Yunan Büyükelçiliği rezidansından çıktığında takvimler 1999’u gösteriyordu. Türkiye ile Yunanistan arasında ticaret hacmi yılda 200 milyon dolardı. O zamandan bu zamana yedi yıl geçti. Ticaret hacmi bu yıl sonunda 2,6 milyar dolar olacak. Yani alışveriş tam 12 katına çıktı. Üstelik bu rakamlara Yunan bankalarının Türkiye’deki banka hisselerini (Finansbank, Tekfenbank, Alternatifbank) satın alımları dahil değil.

İhracatta bugün Türkiye’nin en iyi 12. müşterisi Yunanistan; Yunanistan’ın en iyi beşinci müşterisi Türkiye. Türk ve Yunan işadamları üçüncü ülkelerde de ortak yatırımlar gerçekleştiriyorlar.

İLGİNÇ ÖNERİ

Türkiye’de 120’den fazla Yunan firması faaliyet gösteriyor. 2005 yılında yaklaşık 600 bin Yunanlı Türkiye’yi ziyaret etti. Buna karşın, ikamet izni, çalışma izni gibi bürokratik engellerin yanı sıra, anketlerin de gösterdiği gibi Yunanlıların Türk yatırımlarına iyi gözle bakmamaları nedeniyle, suyun bu tarafında faaliyet gösteren Türk firması yok denecek kadar. Yunanistan’ı ziyaret eden Türk turistler de 60 bin civarında.

Geçtiğimiz günlerde Atina’da 10. Türk-Yunan İş Konseyi toplantısı gerçekleştirildi. Eş başkan Selim Egeli bize göre ilginç bir öneri ortaya attı. Bugüne kadar işadamlarını buluşturma, iş yapılabilmesi için gerekli koşulları oluşturma misyonunu üstlenen Türk-Yunan İş Konseyi’nin hedefine büyük ölçüde ulaşmasından sonra sivil toplum kuruluşları ve üniversiteler gibi başka alanlara da eğilmesini önerdi

Bize göre, iki ülke işadamları siyasetçilere ilerlemeleri için hani neredeyse kırmızı halı döşedi ama bir türlü olmuyor işte.

Hedef 10 milyar dolar

Hürriyet Atina bürosunun bu haftaki konuğu Türk-Yunan İş Konseyi eş başkanı Panayotis Kutsikos. Genellikle sağlık ve sigorta alanlarında yatırımları olan Kutsikos, yaklaşık 10 yıldır Konsey’in Yunan tarafının başkanlığını yapıyor.

1997 yılından beri Türk-Yunan İş Konseyi eş başkanısınız. En mutlu ve en mutsuz günleriniz hangileri idi?

- En mutlu günlerim, işadamlarına büyük imkanlar sağlayan, dokuz farklı işbirliği anlaşmasının imzalandığı günlerdi. En mutsuz günlerim ise Abdullah Öcalan’ın yakalanması döneminde iki ülke arasındaki tüm temasların kesildiği günlerdi.

Ticaret hacmi 2,6 milyar dolara ulaştı. Tavan ne kadar olabilir?

- Önümüzde uzun yol var. 10-12 milyar dolara kadar ulaşabiliriz. Zaten ticari ilişkiler bu hızla devam ederse önümüzdeki üç yıl içinde Türkiye, Yunanistan’ın en iyi ya da ikinci en iyi müşterisi haline geline gelecek.

İyi de, Türk işadamlarının Yunanistan’da neredeyse hiç yatırımı yok...

- Haklısınız. Bunda biz Yunanlılar suçluyuz. Sadece Türk değil, sözgelimi Japon işadamları da yatırım yapmakta büyük güçlüklerle karşılaşıyorlar. Yasalar nedeniyle yabancı bir şirketin Yunanistan’da tam faaliyete başlayabilmesi için neredeyse dört yıl geçmesi gerekiyor. Şimdi yeni bir yasa çıktı ve bu yılın başında uygulanmaya başlandı. Tabii sonuçlarını görebilmek için zaman gerek.

İşadamlarının bu kadar yakınlaşmasında en büyük katkıları kimler gösterdi?

- Yorgos Papandreu (eski dışişleri bakanı), Kostas Miçotakis (eski başbakan) Dora Bakoyani (dışişleri bakanı) İsmail Cem (eski dışişleri bakanı) ve Şarık Tara’yı sayabilirim. Şarık Tara, Türk-Yunan İş Konseyi’nin eş başkanı iken çok büyük işler başardı. Umarım halefi Selim Egeli de aynı şekilde başarılı olur.

Konsey’in iş çevreleri dışında da etkinlikleri olmasına nasıl bakıyorsunuz?

- İşimiz, iki ülke işadamlarının daha çok ve daha elverişli ortamlarda çalışabilmelerini sağlamak. Ancak Türk-Yunan İş Konseyi olarak Marmaris’teki son toplantımızda bir karar aldık: Son yıllarda Yunanistan’da hiçbir etkinlikte bulunmayan Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü’ne yeniden hayat vermek istiyoruz. Yeni yönetim kurulu ile İstanbul’a gidip bu ödülü birlikte nasıl yeniden hayata geçirebiliriz, onu konuşacağız.

Nümayişlere çare

Mitolojide, Atina’da yılın 300 gününün güneşli geçtiği anlatılır. Günlerden kaçı güneşli, kaçı bulutlu saymadım ama Yunan başkentinde yılın yaklaşık 300 gününde yürüyüş düzenlenir. Atina şehir merkezinin bir iş kolu, bir örgüt ya da bir derneğin protesto gösterisi nedeniyle birkaç saatliğine trafiğe kapanmadığı gün sayısı azdır. Hani arabanızla yola çıksanız, eğer biraz trafikle karşılaşırsanız, aklınıza ilk gelen soru, "Merkezde gösteri mi var?" olur.

TRAFİĞİ KİLİTLEMEYE 40-50 KİŞİ YETER

Bu gösterilere öyle binlerce kişinin katıldığını zannetmeyin sakın. Hani 40-50 kişilik bir gösterici grubu bile Atina’nın merkezini altüst edebiliyor. Adamlar koskoca caddenin ortasında yürümeye başlıyorlar ve polisin buna hiçbir müdahalesi olamıyor.

Kamu Düzeni Bakanı Viron Polidoras, şehrin bu büyük sorununa bir çözüm bulabilmek için siyasi partileri toplantıya çağırdı. Ana muhalefet partisi Pasok’un yanı sıra Sol İttifak ve komünist partileri ile İşçi Konfederasyonu Sendikası’nın temsilcileri bu toplantıya katılmadılar. Bakan Polidoras’ın davetine gidenler ise iktidar partisi Yeni Demokrasi’ye yakın parti ve örgütler oldu.

Toplantıda, "Hoşgörü muhtırası" adı altında 500 kişiyi aşmayan yürüyüşlerde göstericilerin kaldırımdan ilerlemeleri, yani caddeleri trafiğe açık bırakmaları kararlaştırıldı.

Bize göre bu "hoşgörü muhtırası"na buralarda pek aldıran çıkmaz.
Yazarın Tüm Yazıları