Gel tezkere gel

"Omnia vincit amor" der bir Latin sözü. Yani "aşk her şeyden üstündür". Beynime işlemiş bir başka söz ise efsanevi Doors’ların yüreği Jim Morrison’a aittir: "Aşk cevaptır."

Fotoğrafta gördüğünüz Sibel-Leonidas Kukos çifti, Latin sözünü de, baba Jim’in sözünü de gümbür gümbür doğruluyor.

Sibel Çabuk (24) Samsunlu. Annesi terzi, babası şoför. 2002 yılında okumak için gittiği Londra’da Yunanlı Leonidas Kukos (27) ile tanıştı. O da öğrenciydi. Newcastle üniversitesinde gemi inşaat mühendisliği bölümünde okuyordu.
/images/100/0x0/55eac468f018fbb8f8956751
Gönül bu, ne önyargı dinler ne de Ege’deki sorunlardan anlar. Sevmişler birbirlerini, beraberliğe karar kılmışlar. Okul bitince de 2006 baharında Atina’ya gelmişler.

Mutluluklarını yaşarken Leonidas’ın askerliği gelip çattı. 8 Kasım 2006’da teslim olacaktı. Sibel’i öyle bırakmak istemedi. Kararını verdi ve askere gitmeden bir gün önce yani 7 Kasım 2006’da Vula belediyesinde kıydı nikahı sevgilisine.

O günden beri Türk kızı, asker yolu gözlüyor. Deniz kuvvetlerinde asker Yunan kocası için "gel tezkere gel" diyor içinden her gün.

Askerliğin ilk üç ayında hiç görüşmediler. Leonidas’ın tayini Atina yakınlarındaki bir deniz üssüne çıkınca artık haftada birkaç gün buluşabiliyorlar. Sibel, çok sevdiğini söylediği kaynanası ile birlikte kocasını bekliyor sabırla.

Ama bir derdi var. O kadar aceleye gelmiş ki nikah işi, söyleyememiş Samsun’daki anne babasına. "Leonidas’ı fotoğrafta gördüler. Onunla birlikte Atina’ya geldiğimi de biliyorlar. Ama nikahı söyleyemedim" diyor. Askerlik bitince alacak kocasını, doğru Samsun’a gidecek. Düğünü orada yapacak.

Sibel bugüne kadar Yunan ordusunda asker yolu gözleyen ilk Türk kızı. İş de arıyor Atina’da. Ne de olsa bu dönem geçinmek kolay değil.

Neyi sevip neyi sevmediğini soruyoruz bu diyarda. "Belki sadece Yunanistan için geçerli değil ama" diye başlayıp, sarışın ve mavi gözlü olduğundan kendisini turist sayıp laf atan Yunan gençlerinden şikayetçi biraz. Bir de yolda müşteri seçimi yapan taksicilerden.

Sayılı günler çabuk geçer. Dileriz ailesi de anlayış’la, hoşgörüyle karşılar Sibel’i. İnşallah Samsun’daki düğünü de bu sütunlarda yazarız.

Bunun ötesinde, öyle elini taşın altına koyan aşklar gördükçe bize kıskanmak düşer.

Anadolu’dan esintiler

Hikmet Çetinkaya resim atölyesinin, Atina President otelindeki sergisinin açılışına giderken, doğrusu göz zevkimi bu kadar okşayacak tablolarla karşılaşacağımı beklemiyordum,.

Amatör 32 ressamın "Anadolu’dan Esintiler" adlı sergisindeki tabloların hepsi birbirinden güzeldi. Bu tespitimde İstanbul hayranlığımın da etkisi var şüphesiz.

Yaklaşık 120 öğrencisi var atölyenin. Çoğu işi gücü olan insanlar. Hatta aralarında sırf ders almak için sözgelimi İstanbul’dan her hafta Ankara’ya giden sanatçılarla tanıştım.

Hiçbirine haksızlık etmek istemem, ama bazı isimleri not aldım aktarıyorum. Neslihan Eroğlu, Nusret Dökmeci, Sema Koç, Atiye Arıkan, Ayşen Ergin.

Atölyenin kurucusu Hikmet Çetinkaya "Sanat evrenseldir. Paletteki renk, müzikteki nota. Folklordaki figür. Hüznüyle, coşkusuyla, dostluk ve paylaşımı ile bütün insanların anlatabildiği ve anlayabildiği ortak dildir sanat... Kendine özgün bir lisandır" diyor.

Atölyenin ressamları üç kez Paris’te sergi açmışlar. Atina’dan sonra da sıra Moskova’da.

Kendi imkanları ile gelmişler Yunan başkentine sanatçılar. Kimseden yardım filan yok.

Onca paralar harcandı, onca emek bu sergi için. Ancak, Atina’daki sanat çevrelerinin bu etkinliklerden pek de haberdar olduğunu söyleyemem. Bu işleri ayarlayanlar bence daha profesyonel çalışmalı. Neden derseniz, vallahi açılışta biz bize idik. Sonra ne oldu bilmem, ama açılışta pek resimle ilgilenen Yunanlı görmedim.

Marjia’nın kalbi Selanik’te

"Thema" gazetesinin yalancısıyım. 52. Eurovision şarkı yarışmasını "Molitva" şarkısı ile kazanan Sırp Marija Serifoviç, Selanik’teki bir Yunanlı bayanla büyük bir aşk yaşıyormuş.

Serifoviç’in Selanik’e ilk gelişi 2003 yılına rastlıyor. Arkadaşı ve menajeri Neta Saviç ile Sasa Mirkoviç’in daveti üzerine bir gelmiş pir gelmiş.

Selanik’te kafelerin, gece kulüplerinin, tavernaların müdavimi olmuş kısa sürede. O kadar ki, sahil yakınındaki Aristotelion meydanında bulunan "Bigaroon" kafesinde yarışma gecesi garsonlar, sipariş alırken müşterilere cep telefonları ile Marija’ya oy vermelerini rica ediyorlardı.

Demeçlerinde "Ailem bilmesi gerekeni biliyor. Bunun ötesinde kimseye hesap verecek değilim" diyen Sırp Marija’nın Yunanlı partneri ile aşkını bilenler "Onlar bir elmanın iki yarısı gibi" yorumları yapıyorlar.

Bu arada "Molitva"nın (Dua) "lezbiyen aşkı" için yazıldıği iddia edildi. Yanlış. Söz yazarı Sasa Miloseviç, bu şarkının "bir erkek tarafından bir kadın için kaleme döküldüğünü" söyledi.

Peki Sasa kimin için yazdı? Yine bir Yunanlı kadın için. Kalbini çalan Rena için.
Yazarın Tüm Yazıları