Salı akşamıydı. Kritik bir maç öncesi, ta uzaklardan gelen misafir takımın bir avuç taraftarı Atina havaalanından otobüsle şehir merkezine yaklaşırken, ev sahibi takımın motorize (motosikletli) taraftarlarınca karşılandı.
Öyle çiçekle filan değil. Ablukaya alındı otobüs. Şoför çaresiz durmak zorunda kaldı. Tekmeler, küfürler, tehditler.
Salı akşamıydı. Aynı manzara, bu defa bir başka otobüs, antrenman için misafir takım oyuncularını ertesi gün oynanacak maçın stadına götürürken yaşandı.
Çarşamba akşamüstüydü. Misafir takımın 200 kadar taraftarı toplu şekilde stada gelirken, ev sahibi takımın 400 kadar taraftarının saldırısına uğradı. Meydan dayağı. Taşlar, şişeler, pastik masa ve sandalyeler uçuştu havada. Maçı izleyebilmek için ta uzaklardan gelen misafir takımın taraftarlarından bazıları hastanelik oldu.
Çarşamba akşamıydı. Meydan dayağından kurtulanlar stada girdiler girmesine ama değişen pek bir şey yok. Ev sahibi takımın taraftarları "ayıp" sözlü tezahürat bir yana "milli davaya ihanet" sayılabilecek sloganlarla bekliyorlardı. Misafir takım oyuncuları ısınmak için sahaya çıktığında da kıyamet koptu.
Sanki ezeli bir derbi maçıydı, sanki tarihten süregelen açık hesapları olan iki rakip karşılaşıyordu.
"Yapmayın etmeyin, cezalandırılacağız. Futbol bayramdır, eğlencedir" tarzı anonslar yapılıyor ama aldıran kim? Ev sahibi takımın birkaç yüz fanatiği kendi "kanunlarını" on binlerce taraftara kabul ettirmişti.
Çok gergin bir ortamda geçen maçı ev sahibi takım 1- 0 kazandı. Ancak ilk maçı 3 - 0 kaybettiğinden, Şampiyonlar Ligi’ne daha elemelerde veda etti. UEFA’dan gelecek ceza bekleniyor şimdi. Misafir takımın oyuncuları yöneticileri ve taraftarları her ne kadar sevinse de yaşadıklarının şokunu atlatamıyordu. Yöneticilerden biri "Yahu biz Türkiye’de de oynadık, böyle şeyler görmedik" diyordu.
Ev sahibi takım, Yunanistan’ın üç büyüklerinden Olimpiakos, misafir takım ise Kıbrıs Rum Kesimi’nden Anorthosis idi. "Kıbrıs davasında" Yunan-Rum kardeşliği, dayanışması, ittifakı ne derseniz deyin, Pire’deki Karaiskaki Stadı’nda sanki bir kalemde silinmişti. Futbol işte...
Perşembe günü Yunan ve Rum gazeteleri "utanç manzaralarından" söz ediyordu. Aynı günün akşamı bir başka Yunan takımı AEK, Lefkoşa’da bir başka Rum takımı Omonia ile 2-2 berabere kalıp (İlk maçı Rum takımı Atina’da 1-0 kazanmıştı) UEFA kupasında havlu attı. Yazılanlara bakılırsa, seçim öncesi propaganda döneminde, Türk askerlerinin Kıbrıs’tan çekileceği vaadi veren Jimmy Carter’in ABD Başkanı seçildiği günden bu yana ilk kez Lefkoşa’da kiliselerin çanları bayram havasında çalmış. Futbol işte...
Perşembe akşamı bir başka Rum takımı APOEL de ilk maçta kendi sahasında 2-2 berabere kaldığı Sırp Kızılyıldız takımı ile Belgrad’da 3-3 berabere kalarak Avrupa kupalarında yoluna devam etti.
Kıbrıs Rum Kesimi’nde futbol belki de dünyanın başka hiçbir yerinde olmadığı kadar siyasetle iç içedir. Kötü dillere bakılırsa hangi siyasetçinin hangi takımı desteklediğinden çok hangi takımın hangi siyasetçiyi desteklediği önemli.
Anorthosis, APOEL, Apollon Lemesu (Limasol) ve Lefkoşa Olimpiakos "sağcıların" takımları sayılır. Yani muhalefetteki "Demokratik Alarm" (DİSİ) partisine yakın takımlardır. Bu nedenle de maçlarda taraftarları Yunan bayrakları da taşır. Geçen şubat ayında yapılan başkanlık seçimleri öncesi Anorthosis ve APOEL kulüpleri yaptıkları açıklamalarla, DİSİ adayı Yiannakis Kasulidis’e destek verdiklerini beyan etmişlerdi. Seçimlerin galibi komünist AKEL partisinin lideri Dimitris Hristofyas da söz konusu iki takımın tutumundan küplere binmişti.
Komünist AKEL partisinin de başı elbet kel değil. Onların takımları Omonia, Nea Salamina ve ALKH. Yine kötü dillere bakılırsa, eski SSCB döneminde "yoldaşlar" ya, bu takımlara Rusya ve Bulgaristan’dan bedava futbolcu ve teknik direktör gönderiliyordu.
Dedik ya futbol işte...
Keşişler diyarından havadisler
Bugün "keşişler diyarı"ndan, kuzey Yunanistan’daki Halkidiki Yarımadası’nda, kadınların ayak basmasının asırlardan beri yasak olduğu Aynoroz’dan iki havadisim var.
İlki keşişler ile hükümet arasındaki çekişme. Yunan Hükümeti, Aynoroz’daki kilise ve manastırların, Aynoroz dışındaki gayrimenkullerini vergilendirmeyi kararlaştırdı. Yıllık vergi oranı gayrimenkul değerinin sadece 0.1’i. Ancak buradaki manastırların ülkenin dörtbir yanında arsaları, arazileri, binaları, dükkanları o kadar çok ki, ortaya çıkan meblağ karşısında keşişlerin keyfi kaçtı. Muaf tutulmaya alışmışlar onca asır. "Vergi ödemeyüz" deyip başkaldırdılar. Atina’ya gönderdikleri öfke dolu mektuplar bir yana, Dışişleri Bakanı Dora Bakoyani’yi de zor durumda bıraktılar. Bakoyani, Atina ziyareti sırasında Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’ye Aynoroz’daki paha biçilmez tarihi ikonların Fransa’nın AB dönem başkanlığı sırasında Paris’te sergilenmesi sözü vermişti. Keşişler "Madem vergi istiyorsunuz, ikon mikon vermiyoruz" mesajı yolladılar Yunan Dışişleri’ne.
Hükümet geri adım atmaya niyetli, ama bu kez ülkenin en zengin müesseselerinden birisi olan Yunanistan Kilisesi’nin "Madem Aynoroz vergi ödemeyecek biz niye verelim?" tepkisiyle karşılaşmamak, yani başına bela açmamak için ısrarlı göründü.
Yunanistan Kilisesi’ne bağlı manastırlarda yaşayan keşişlerin aksine, Aynoroz’daki keşişlerin askerlikten muaf tutulmalarına ilişkin hükümetin jesti ise itibar görmedi.
İkinci havadise gelince. Fener Patriği Bartholomeos bir süre önce Aynoroz’u ziyaret etti.
Patrik, ruhani lideri olduğu Aynoroz’daki bazı manastırlara gidebilmek için katıra bindi. Bu diyarda hayat, Ortaçağ temposunda. Kapılar dünya malına, medeniyete kapalı.
Bartholomeos bir tek Esfigmenu manastırına gitmedi, gidemedi. Çünkü bu manastırın bir bölümü "işgal" altında. Dev taş binanın batı cephesinde siyah bayraklar boy gösteriyor, "Ya Ortodoksluk ya ölüm" diye yazan dev bir pano. Buradaki keşişler "Katolikler ile yani Papa ile diyalog kuruyor diye Bartholomeos’un adını ne anıyorlar ne de duymak istiyorlar.
Esfigmenu Manastırı boşaltılsın diye Yunan mahkemelerinden çıkmış karar var, ama kim takar? Keşişler manastırı adeta dinamit ve tüpgaz deposuna dönüştürmüş. Müdahale olursa her şeyi havaya uçurmakla tehdit ediyorlar. Polis, mahkeme kararını uygulamak istiyor ama teşebbüs edemiyor. Ne zaman ettiyse de kanlı olaylar çıktı.
Bartholomeos, konuşmalarında "Kanunlar neden uygulanmıyor? Kanayan bir yara var. Bu iş nereye kadar gidecek?" tarzı sözlerle memnuniyetsizliğini dile getirdi. Kimse cevap veremedi.