Ekonomik krizde aşk

Yine bir ekonomik kriz, yine bir mali denetçi, 117 yıl sonra yine bir aşk hikayesi

Haberin Devamı

Takvimler 1893’ü gösterirken dönemin Başbakanı Harilaos Trikupis, parlamento kürsününe çıkıp, “Distihos eptohefsamen” sözünü söyledi. Yani “Maalesef iflas ettik…” Yunanistan, Trikupis’in bu tarihe geçen sözü söylediğinden ancak yedi yıl sonra piyasalardan borçlanabildi.
O zamanlar Yunanistan’a borç veren alacaklı ülkeler durumu denetlesin diye Edward Lo adlı bir İngiliz’i Atina’ya gönderdiler.
Edward Bey, Trikupis hükümetine vergi ve zamlarla dolu ‘reçeteler’ sunmakla meşguldu dolayısıyla adını öğrenemediğim kızının ne yaptığıyla pek ilgilenemiyordu.
Ne alışveriş merkezleri ne güzellik salonları var o dönemde. Eh, Matmazel Lo da vaktini Atina sosyetesinin davetlerinde geçiriyordu. Bu davetlerden birinde tanıştığı bir Yunan milletvekiline kaptırmış gönlünü.
Adam evli, çoluk çocuk sahibi ama umurunda değil matmazelin. Kalbinin sesine teslim olmuş bir kere.
“Boşanacaksın, benimle Londra’ya geleceksin” demiş milletvekiline ama ikna edememiş. 19. yüzyılda Atina sosyetesinde çok konuşulan bu aşkın sonu hüzünle bitmiş. Matmazel Lo tek başına Londra’ya dönmüş, zamanla Yunan milletvekilini unutmuş ve dönemin çok zengin bir İngiliz bankacısının kucağında teselli bulmuş. Babası Atina’da kalmış. Yunan başkentindeki bir sokağa Erward Lo’nun adı verildiğine göre sevilmiş olsa da gerek.
Tarih tekerrürden ibarettir misali tam 117 yıl sonra Yunanistan belki iflas etmedi ama eşiğine kadar geldi.
AB Komisyonu, Avrupa Yatırım Bankası ve IMF ‘troykası’ndan 110 milyar Euro kredi açılmasaydı, günümüz Başbakanı Yorgo Papandreu da belki parlamento kürsüsüne çıkıp, “Distihos eptohefsamen” diyecekti.
Ama benim burada bahsettiğim tarihin tekerrürü bu değil.
Troyka, Yunanistan’ın ekonomik gidişatını izlemesi ve denetlemesi için Danimarkalı teknokrat Paul Thomsen’i gönderdi.
Thomsen birkaç ay önce Atina’ya geldiğinde, Yunanistan’ın bir an evvel ekonomisini düzeltmesi temennisini. “Ülkeme döneceğim günü hayal ediyorum” diyerek dile getirmişti.
Hala aynı hayali mi kuruyor emin değilim.
Çünkü dedikodulara bakılırsa, Danimarkalı teknokrat, günlerini sadece Yunanistan’daki ekonomik rakamları incelemekle geçirmiyor. Yine adını bilmediğim esmer bir dilbere kaptırmış gönlünü. Gözden uzak yerlerde buluşuyorlarmış. Kış mevsiminin daha kapıyı bile çalmadığı Atina’da uzun yürüyüşler yapıyorlarmış. Hatta Paul birkaç günlüğüne ülkesine gittiğinde de esmer dilberle hep telefonda konuşuyormuş.
Eğer doğruluk payı varsa dedikoduların aşk sınır, sınıf, renk tanımadığı gibi ekonomik krizlere de aldırmadığını gösteriyor.
İnancımı bilmem kaçıncı kez tekrarlayayım:
“Omnia vincit amor”
Yani, aşk her şeyden üstündür…

Haberin Devamı

Sabahlara kadar pedal

Haberin Devamı

Her cuma akşamı saatler 22.00’yi gösterdiğinde, bir polis aracı siren çalarak bu diyarda gençlerin uğrak semtlerinden Thision’dan hareket eder. Arkasında siz deyin iki bin, ben diyeyim üç bin insan... Her biri başka bir alemden. Kimi zengin, kimi fakir, kimi esmer, kimi değil. Kimi kadın, kimi erkek, kimi genç kimi değil. Onca insanın arkasında da yine siren çalan bir polis aracı daha...
Bu manzarayı görenler “Geceyarısı nümayiş mi olur?” diye düşünüp ne olur ne olmaz diye sağa sola kaçacaklarına, tam aksine yaklaşıp alkışlarla uğurlar geçenleri.
Facebook’da birkaç kafadarın başlattığı ‘Freeday’ modası çığ gibi büyüyor.
Binlerce başkentli her cuma gecesi bisikletlerini alıp 40-50 kilometrelik şehir turu yapıyor. Rota her defasında farklı. Şarkılar söylüyor, şakalaşıyor, tanışıyor, mola veriyor, şaşkın şaşkın soranlara da ‘Freeday’i anlatıyorlar.
Yarış değil, birinci ikinci üçüncü filan yok. Saate karşı da pedal çevirmiyorlar.
Aheste aheste... Sabaha daha çok var!
Binlerce bisikletli öylece geçti mi, mahalleler, sokaklar şenleniyor. Trafiği tıkadılar diye de pek şikayet eden yok.
İşin organizatörleri, devletin bisiklete ilgi göstermesini istiyor.
Ekonomik krizin etkileri her yerde görünüyor ama güzel şeyler de oluyor Atina’da.

Yazarın Tüm Yazıları