Eğlence sektörü büyük darbe yedi

Yunanistan’da arka arkaya yaşanan krizler gece hayatını haftada iki güne indirdi. Buna rağmen 18-25 yaş arası eğlenceye ara vermiyor.

Haberin Devamı

1970’lerin sonlarında ilk kez bu topraklara ayak bastığımda müzikholler ve müzikli lokaller haftanın yedi günü açıktı.
Birkaç assolist birleşip patronlara diretince pazartesileri tatil oldu. Yunanistan, 1981 yılında AB üyesi olunca kemer sıkmanın sonucunda müzikhollerdeki salı geceleri de feda edildi. Sonra futbol çarşambaları aldı götürdü. Son ekonomik krizin kurbanlarıysa perşembe ve pazar geceleri.
Binlerce çalışanın ekmek yediği her biri 800-1500 kişi kapasiteli müzikholler artık sadece cuma ve cumartesi geceleri açık. Solisti, saz sanatçısı, garsonu, otoparkçısı, kapıdaki sorumlusu haftada beş yevmiye alıyordu bu mekânlarda, ikiye düştü. Üstelik müzikhollerin sezonu da kısaldı. Kişi başı 40-50 Euro ödüyor müşteri kaç yıldır... Böyle zamanlarda zammı da hiçbir patron aklından geçirmiyor.

Haberin Devamı

SİVRİLEN SANATÇI YOK

Türkiye ile kıyaslanmayacak kadar büyük olan müzik ve eğlence sektörü ekonomik krizden büyük darbe yedi. Bir buçuk yıldır sivrilen bir sanatçı, akıllarda kalan bir şarkı yok desem yeridir.
Üstelik müzikhollerden bazıları tanınmış assolistlerin yerine televizyonlardaki yarışmalarda derecelere giren-girmeyen gençlerle idare etmeye çalışıyor durumu. En nihayet bir şeyler yapmalıydım.  Son 10 yılda eğlencenin 1 numaralı adresi Yorgo Mazonakis’i izlemek
için Votanikos müzikholünü
mutat teftişe giderken
maksadım hem durumu yerinde
görmek hem de bu mekânların yeniden canlanmasına
katkıda bulunmaktı.
Tıka basa doluydu Votanikos. Müşterilerin çoğu 18-25 yaş grubunda. Kendi kendime, “Kriz herhalde sadece bunların anne babalarını etkiliyor” dedim. Bir güzel keyifle yudumluyorlardı içkilerini, tüttürüyorlardı sigaralarını. Yüzlercesine baktım, tek aşırıya kaçanı, yanındakini rahatsız edeni ya da eğlendiğinden ertesi gün pişman olacak birini görmedim. Eğlence kültürü bu milletin DNA’sında var. Gözüm mekânın balkonuna ilişti bir an. Kimse yoktu, kapalıydı. Ekonomik krizin kanıtı işte. Saatler 02.00’yi gösterdiğinde tavandan kocaman kristal bir avize indi. En az 10 kişilik orkestra gümbür gümbür çalıyor. Sahnenin altından bir masa yükseliyor ve üstünde de Mazonakis. Bu sezon etek giymiş. Adam işini iyi biliyor ya!
Kadın milletine bir şeyler oldu birdenbire. Bağırıyor, naralar atıyor, saçlarını başlarını çekiyorlar. Yaşım ilerliyor, ‘provokasyonlar’a kapılmıyorum pek. Kadınların bu davranışlarının sosyopolitik ve sosyoekonomik nedenlerini araştıracağım yerde, masamızdaki sarışının saçlarını çekmeyi tercih ettim. Kadın gülüyor, eh ben ne diyeyim?
Bir buçuk saat sahnede kaldı Mazonakis.

Haberin Devamı

DUDAKLARINDAN ÖPTÜ

Söylerken şarkılarından birini, ön masamızdaki dünya güzeli bir genç kadın sahneye fırladı. Tek kelime etmeden dudaklarına sarıldı sanatçının. O da memnuniyetle teslim etti dudaklarını. Yer yerinden oynuyor. Masalarda deprem var sanki. Bir saat daha öyle geçti.
Ve sanatçı sahnede bir sandalyeye oturdu. İçkisinden iki yudum, sigarasından iki nefes aldı. Karardı ortalık. Bir tek Mazonakis’i aydınlatan projektör kaldı.
Buzuki ağır hani damardan bir makam tuttu. İçli Anadolu türküsü gibi. Sessizlik sonra bir an ve Mazonakis’in sesi:
“Nasıl anlatsam sana? Başka şeyler istiyor, başka şeyler yapıyorum, yıllar geçer uslanırım diyordum kendime. Beni değiştirmeye çalışman boşuna, hesap kitap tutman beni zorla doğru yapmak istemen boşuna... Dünyamız da inanılmaz, karakterlerimiz de...”
Kıyamet vakti sanki. En az altı saat önce gelen onca insan yerinden kıpırdamıyor. Hepsinin elleri havada. Sonraki tüm şarkılar da hep damardan yine.
Bu diyar sanatçılarında sevdiğim bir şey müşteriyle diyalogları. Sanatçı “Hoş geldiniz”le başlıyor, bitirirken de teşekkür ediyor sadece. Gün ağaracaktı neredeyse Votanikos’dan çıkarken.

Yazarın Tüm Yazıları