Üniversitenin rektörü, dekanlar, öğretim üyeleri, yöneticileri, herkes "alarm" durumunda. Tertemiz, pırıl pırıl her yer. Bakımlı, boyalı.
Üniversite için büyük gün. Cumhurbaşkanı Karolos Papulyas, şeref konuğu olacak ve fahri öğretim üyesi ilan edilecek.
Konferans salonu hıncahınç dolu. Cumhurbaşkanı Papulyas alkışlar arasında salona giriyor, yanında da Eğitim Bakanı Evripidis Stilianidis.
Öğrencilerden bir grup, fakülte ve bitişiğindeki yurtların gerçekte berbat durumda olduklarını yazan bir pankart açıp slogan atıyor. Fakültenin kaderine bırakıldığını ve sırf cumhurbaşkanı gelecek diye temizlik yapıldığını ihbar ediyor öğrenciler.
Genç çocuklar tepkilerini elbet dile getirecekler. Üniversiteler öylesi protesto manzaralarına alışık. Kimse pek aldırmıyor.
Üstelik daha sonra yaşanacakların yanında bu masum tepki devede kulak kalır.
Dekan, öğretim üyeleri kürsüde. Papulyas’ın siyasetçi olarak, dışişleri bakanı olarak ve cumhurbaşkanı olarak icraatını içeren konuşmalar yapıyorlar.
Kürsüye davet ediliyor sonra Yunan Cumhurbaşkanı. Fahri öğretim üyesi ilan ediliyor ve cüppesi giydiriliyor.
O da ne? Cüppenin bir kolundan beyaz bir şey düşüyor yere. Bez parçası sanki.
Tebrik için tokalaşma faslı başladığında, fakültenin dekanı o beyaz şeyin farkına varıyor. Yanındaki öğretim üyesinin kulağına bir şeyler fısıldıyor. Sıradaki diğer öğretim üyeleri de uyanıyor. Papulyas tokalaşıyor kendileri ile ama onların tüm dikkati o beyaz bez parçasında.
Öğretim üyelerinden biri sıradan çıkıp birkaç adım ilerliyor ve eğilip Papulyas’ın cüppesinden düşen şeyi alıyor. Şaşkınlık içinde nereye gizleyeceğini bilemiyor. Masanın üzerindeki çiçek buketinin arkasına tam gizlerken de Papulyas olanı görüyor.
Birbirine soru soran ve cevap veremeyen bakışlar... Kimse ne yapacağını, ne diyeceğini bilemiyor. Saniyeler asır gibi. Papulyas yılların siyasetçisi, yılların devlet adamı ya "pişkinliği" ile bu tatsız manzaraya son veriyor. Tören devam ediyor.
Alter televizyonundaki Kitrinos Tipos (Sarı Basın) programının montajcıları, amatör kamera ile çekilen görüntülerin bu bölümü üzerinde saatlerce çalışıp cumhurbaşkanı cüppesinden düşen o beyaz şeyin ne olduğunu tespit ediyor:
Kadın iç çamaşırı..
Birileri o kürsüde, koskoca bir ülkenin 1 numaralı vatandaşının bulunmasının cidiyetini ve önemini en azından idrak etmeden, sözümona "espri" yapmaya yeltenmiş muhtemelen.
Üniversitenin rektörü Kostas Simopulos, törende hazır bulunmadığını ve yaşananları televizyondan izlediğini belirterek soruşturma yapacağını söyledi. Cumhurbaşkanlığı’nın yazılı açıklamasında ise "Papulyas için konu kapanmıştır" denildi. O beyaz kadın iç çamaşırını Papulyas’ın cüppesine kim koydu? Failin bulunacağını hiç zannetmiyorum.
Beynelmilel Atina’da Yunan Sağlık Bakanı İstanbul’da
Strasbourg’dan başlayıp İstanbul’da noktaladığım bir haftalık tatile çıkmadan, "Ah keşke orada olsaydım" dediğim etkinliklerden birisi Ankara Devlet Tiyatrosu’nun Selanik’te sahnelediği "Rebetiko" müzikali idi.
Yıllar önce Atina’da izlediğim, yazarı ve yönetmeni Kostas Ferris’in artık bu diyarda "klasikler" arasına girmiş eserini Türkçe de görmeyi çok ama çok isterdim.
1920’ler anlatılıyor, mübadele, göç, yeni "yurtlara" alışma, tutunma zorluğu Rebetiko’da. Savaşlara karşı bir çığlık var, bir protesto. Güvenilir kaynaklardan öğrendiğim kadarıyla, 800 kişilik Selanik Kraliyet Tiyatrosu, dört gece tıklım tıklım doluymuş. Hani 3 bin de koltuk olsa yine dolacak türden. Sanatçısı, yöneticisi, teknisyeni ile 100 kişilik Ankara Devlet Tiyatrosu kafilesi, Selanik’te beklentilerinin çok çok üstünde ilgi görmüş. Fotoğraf gala gecesinden.
Atina’da ise farklı bir etkinlik vardı bendeniz tatile çıkmadan. Yunan jet sosyetesinde moda nedir, diye sorarsanız hemen söyleyeyim: Düğün veya vaftizlerin İstanbul’da, Fener Patrikhanesi’nde yapılması. Bu mutlu günlerin geceleri de İstanbul’un lüks mekanlarında geçiyor. İşte bu nedenle The Marmara işletmesi, Boğaz’a nazır Esma Sultan Yalısı’nın tanıtımı için Atina’nın en lüks oteli Grand Britagne’de tas kebaplı, pilavlı bir gece düzenledi. Nereden ve nasıl geldikleri kimseyi ilgilendirmez, her biri maşallah benden en az 20 santim uzun Yunan ve yabancı mankenler ortalığı kasıp kavurdu. Bu arada, Hürriyet’in takdime gerek yok muhabirlerinden sevgili Nurettin Kurt ile de tanışma fırsatı buldum. Fotoğraf Esma Sultan Yalısı’nın tanıtım gecesinden.
Aynı gün, Sırrı Süreyya Önder ile Muharem Gülmez’in "Beynelmilel"i Atina sinemalarında vizyona girdi. Duyduğum kadarıyla ilgi büyük. Fotoğrafta filmin Yunanca afişi.
Ve tatile çıktım. Strasbourg, Avrupa Parlamentosu filan... Sevimsiz, kupkuru yerler. Sonra bir iki benzer Avrupa şehrinden transit geçiş. Bu nedenle fotoğraf motoğraf yok.
İstanbul günlerime gelince... Babylon’da Efe Rakı’nın düzenlediği fasıl gecelerinin ilkine katıldım. Kaç yıl oldu bu kadar muhteşem fasıl ve roman müziği dinlemedim, izlemedim hatırlamıyorum. Seçkin davetliler bir yana, çok sayıda genç insanın orada olması ve çok ama çok eski şarkıları bilmeleri beni mutlu etti. Babylon’da fasıl geceleri 4 ve 18 Kasım’da devam edecek. Kaçırmayın. Fotoğraf o mutlu geceden.
Yunan müziği ile Türk müziği, Arnavutköy’deki Neşe restoranda bu sezon da uyum içinde. Dostlarım Panço ile Rula, oğulları Petro ile birlikte çok neşeli saatler yaşatıyorlar. Petro hakkında ilk CD’sini çıkardığında yazmıştım. Sesinin kalitesinden şüphe eden varsa, Neşe’ye gitsin ve Petro’dan "Ah vicdansız çağırmazdım acil olmasa"yı dinlesin. Genç sanatçı, güzel sesinin yanısıra buzukiyi de öttürüyor maşallah.
Al Jamal’de (eski Cahide’nin yeri) herkes "bu gece barda gönlüm hovarda" psikolojisinde. Dansözler, nargileler, muhteşem DJ. Sabahın 2’sinde çıktım, çünkü Dolapdere’deki Apik işkembecisine de uğramalıydım. Dostlarım 3-4 saat daha kalmışlar.
Gelenek haline getirdiğim Kumkapı gecemde ise adresim her zamanki gibi Neyzen’di. Palamut, kiremitle randevusunda çok şık.
İkindi vakitlerinden birinde, Çırağan Oteli’nde kahvemi yudumlarken de, Yunan Sağlık Bakanı Dimitirs Avramopulos ve eşi ile karşılaştık. Adam gerçek bir İstanbul hayranı. Dışişleri Bakanı Sözcüsü iken, 1990’lı yılların başlarından tanıdığım Avramopulos, Atina Belediye Başkanı iken de, Turizm Bakanı iken de İstanbul’a sık giderdi.
Bir hafta öyle geçti. Cebimdeki para alarm durumunda. Eve kapandım.
Sadece 70 tane satan kitap yüzünden hapisteTayland’daki bir hapishanede, 2 aydır yatıyor 41 yaşındaki Yunan asıllı Avustralya vatandaşı Haris Nikolaidis.
Kanun harfiyen uygulanırsa, 15 yıl bile kalabilir hapiste. Ailesine gönderdiği mektupta, koğuşundaki dayanılmaz yaşam koşullarını anlatıp intiharı düşündüğünü yazıyor.
Tayland’a ilk kez 2000 yılında gitmiş Haris Nikolaidis, beğenmiş ve oraya yerleşmiş. Bangkok’ta 5 yıl Mae Fah Luang adlı üniversitede İngiliz dili ve edebiyatı öğretmenliği yapmış. Sonra Suudi Arabistan’daki bir üniversitede çalışmış, geçen mart ayında da yine Tayland’a dönmüş.
Üniversite tatile girdiğinde anne ve babasını ziyaret etmek için Melbourne’a gitmeye hazırlanırken, Bangkok havaalanında polisler kelepçeleri takıp bileklerine, yaka paça götürmüşler.
Suçu "lese majeste", yani majesteye, yani krala ve tahta hakaret etmek.
Nikolaidis, 2005 yılında Avustralya’da yayınlanan "Gerçek gibi görünmek" adlı kitabında şunları yazmış:
"Kral Rama’dan tahtın veliahtına kadar tüm aristokrasi, kapris ve skandallar ile ünlü. Veliahtın kimi reşit, kimi değil bir sürü eşi var. Eğlenmek istediğinde de metresler ordusu. Eşlerinden biri ile boşanma nedeni gizli tutuluyor. Eşi ailesiyle sürgüne gönderildi. Tayland aristokrasisinde kocalarına ihanet eden kadınlar sürgüne gönderilir".
İşte bu paragraf için hapiste Nikolaidis. İhtiyar annesi ve babası, "Gerekirse kralın önünde diz çöker, oğlumuz için özür dileriz. Yeter ki Haris’i affetsin" diyorlar.
Mahkemenin kararı ne olacak, kral affedecek mi, bilinmez ama bilinen o ki, Nikolaidis’in yazdığı kitap Avustralya’da sadece 70 adet sattı.
Değer miydi?