Paylaş
Çocukluk arkadaşım Mihal aradı “Yorgo, ilk kaybı verdik Dimitri Çukala öldü!” Zor günler yaşayan arkadaşımın bu aralar ölümü filan duymak istemediğini düşünerek, soğuk mu soğuk bir espri yaptım: “Toprağı bol olsun. Çok dayağını yemiştim rahmetlinin”. Gülmekten kırıldı Mihal.
Telefonu kapattıktan sonra gözlerim karşımdaki duvarın orta bir yerine takıldı.
İstanbul’daki Zoğrafyon Lisesi Ticaret Bölümü 1977 mezunları 18 kişiydik; artık 17 kaldık. Dimitri Çukala Gökçeadalı’ydı. İri yarıydı. Kavgacıydı. Daha okuldayken bile çok içerdi. En arka sırada otururdu. Sınıf ve okul takımlarının liberosuydu. Kaleciyse bendenizdim. Suçum olsun olmasın her gol yiyişimde döverdi. Bu nedenle maçlarda gol yememek benim için çifte sevinç nedeniydi. Lise 2’deyken, lise 3 Fen bölümüne 32-5 yenildiğimizde dayak korkusu yüzünden birkaç gün okula gidememiştim.
Atina’ya göçtükten sonra herkes kendi yoluna çekti. Dimitri garsonluk, mermer işçiliği yaptı. Uzun yıllar hiç karşılaşmadık. Tertemiz bir çocuktu. Zoğrafyon sadece erkek lisesiydi bir zamanlar. Ergenlik çağındaki 18 erkek öğrenci günün sekiz saati karşı cinsten sadece 100 ve üstü kilo bakımsız hocalar görürdü. Zil çalıp da okuldan çıktığımızda, Beyoğlu’nda karşılaştığımız Zapyon Kız Lisesi ve Merkez Kız Lisesi (İlkyardım Hastanesi’nin arkasındaydı; yıllar önce kapandı) öğrencilerine nasıl baktığımızı anlatmaya sanırım gerek yok.
MASUM YILLARDI
Duvarın o noktasından ayıramıyorum gözlerimi. İlk aşkım Anita ve bize göre ‘aşkın kitabını yazdığımız’ Rena geldi aklıma.
Rena 14’ündeydi tanıştığımzda. Beyoğluspor ve Yedikule lokallerindeki partilere giderdik. Şan Sineması’na (Locaya) , Saray Muhallebicisi’ne...
Okulu kırıp bazen vapurla Boğaz turu yapardık. Bir keresinde beden eğitimi öğretmeni bizi görüp gammazlamıştı. Rena üç gün okuldan uzaklaştırılmış, efsanevi müdürümüz Dimitris Frangopulos “Kırbaki seni okuldan uzaklaştırsam, iyilik yaparım. Hayır; geleceksin!” demişti.
Müdürümün “Söyle garsoniyerin nerede?” sorusunaysa garsoniyerin ne demek olduğunu o zamanlar bilmemekle birlikte, (güya rock’çuyuz ya) karizmayı çizdirmemek için sessiz kalıp yüzüne manalı manalı baktığımdan da aylık olağan dayağımı yemiştim.
Kaç bahar geçti, kaç sopa yedim ama Çukala’nın ve müdür Frangopulos’un dayağı başkaydı. Unutamadım.
Masum yıllardı..
Geriye hiç dönmeyecekler.
Paylaş