Pire Limanı, şatafatlı günlerini yaşıyor bugünlerde. Gemiler biri diğerinin ardından o canım adalara hareket ediyor.
Limanda kavga dövüş eksik olmuyor.
- Sen sıramı aldın.
- Hey polis, adam uyanıklık yapıp sıra kapıyor
- Arabanı terk etmeseydin. Bak biz içinde bekledik. Şimdi sen bekle...
Ve kaçınılmaz olarak:
- Sen benim kim olduğumu biliyor musun?
Gemiler deseniz tıka basa dolu. Güvertelerde, salonlarda oturacak yer bulmak için saatler önce yer kapmak gerek. Sizlerin aşina olduğunuz manzaralar aslında. Bir koltukta çanta, diğerinde çocuğun oyuncağı, üçüncüsünde başka bir şey.
- Alsanıza şu çantayı oturacağız.
- Beyim dışarda, o gelecek.
- Olur mu öyle şey?
- Ya hasta kadınım ne istiyorsun.
Vatandaş eziyet çekerken, armatörler sevinçli tabii. Dört kişilik bir ailenin otomobili ile Atina’dan Girit adasına gidip dönmek için tam 624, Rodos adası için de 583 Euro ödediği düşünülürse nasıl sevinçli olmasınlar?
Gemiler adaların limanlarına yaklaştıklarında bu defa otel ve pansiyon sahiplerini bir sevinç kaplıyor.
Düşünsenize, aynı ailenin Girit ya da Rodos’ta bir pansiyon odasında kalması, gecede en az 100 Euro. Beş gece kalacaklarsa etti 500.
Şimdi ne yiyecekler, ne içecekler, nasıl eğlenecekler, arabanın benziniydi, şuydu buydu varın siz hesaplayın.
Biz yine de bilet ve pansiyon parasında kalalım. Yani 1.124 Euro.
Eğer aynı aile arabasını evinde bırakıp. Uçakla Madrid’e gitse, dört yıldızlı otelde beş yerine dört gece kalsa, bütün turlara katılsa 1.160 Euro ödeyecekti. Ya da otobüsle İstanbul’a gitmeye karar verseler, tam 6 gün kişi başı 225 Euro’dan başlayan fiyatlarla tatil yapacaklardı.
Bunları ben değil, bu diyarın en yüksek tirajlı gazetesi Ta Nea hesapladı.
Ancaaak...
Madalyonun öteki yüzü de var. Elbette ister Siklad, ister İyon, ister Ege olsun, o güzelim adalarda, o güzelim sularda tatilin zevki bambaşka.
Unutamadığım seçim gecesi
Yarın seçim. Erkenden televizyonun başına geçip tahminleri, sonuçları, ilk açıklamaları, "ertesi gün" ile ilgili değerlendirmeleri büyük merakla izleyeceğim.
Yıllar önce, 10 Nisan 1990 tarihinde Atina’da yaşadığım ve hiçbir zaman unutamayacağım o "korku filmlerini" hatırlatan gerilimli seçim gecesinin benzerini, yarın hiç de yaşamayacağımız kanısındayım.
Efendim, bugün iktidardaki Yeni Demokrasi partisini lideri, o zaman Kostas Miçotakis idi. Dışişleri Bakanı Dora Bakoyani’nin babası yani. Karşısında da sosyalist Pasok’un kurucusu, siyaseti kadar aşkları ile de ünlü Andreas Papandreu. Bugün ana muhalefet partisi konumundaki Pasok’un lideri Yorgos Papandreu’nun babası yani.
Takvimler 1989’u gösterirken, Miçotakis ile Papandreu arasında ilk boy ölçüşmesi yaşandı. İki partinin oy tabanı yüzde 40 olduğundan sonucu kararsızların oyları belirleyecekti. Miçotakis bu ilk seçimlerden 140 civarında milletvekili çıkardığından (meclisteki toplam sandalye sayısı 300) komünist partisi (KKE) ile koalisyon hükümeti kurdu. Başbakanlığa eski deniz kuvvetleri subayı Yianis Canetakis’in getirildiği bu ömrü çok kısa koalisyonun tek misyonu, o zamanlar Yunanistan’ı sarsan bir banka hortumlama skandalı (Koskotas skandalı) için Papandreu’yu Yüce Divan’a sevk etmekti.
Birkaç ay sonra ikinci kez sandık başına gitti Yunanlılar. Bu defa da tablo pek değişmedi. Hükümet olmadığından memur maaşları bile ödenemiyordu. Ünlü ekonomist Ksenofon Zolotas başbakanlığında, tüm partilerin katılımı ile birkaç aylığına yine hükümet kuruldu. Sadece ekonomik acil işlere bakıldı.
Takvimler 1990 Nisan’ını gösterdiğinde üçüncü kez sandıklar kuruldu.
10 Nisan Pazar gecesiydi. Miçotakis’in lideri olduğu Yeni Demokrasi partisi taraftarları gece boyunca bir sokağa fırladılar, bir evlerine döndüler. Naralar bir yükseldi, sonra sesizlik, sonra yine naralar.
Televizyonlarda "151 milletvekili" yazısı çıktığında sokağa dökülüyorlar, az sonra ekranlarda "150 milletvekili" diye yazdığında sessizliğe bürünüyorlardı.
O tek sandalye bir gitti bir geldi. Ta sabaha kadar.
Anadolu Ajansı’na o gece rahmetli hocam Ahmet Uran Baran ve NTV’nin Ankara Temsilcisi Murat Akgün ile birlikte kaç haber geçtik hatırlamıyorum.
Gün ağarıyordu. Dördüncü kez seçim konuşuluyordu kulislerde. Miçotakis’e 150 sandalye kalmıştı. Tek bir milletvekili yüzünden başbakan olamayacaktı.
"Haber", gelişmeleri izlediğimiz Zappion binasındaki seçim merkezine ulaştığında yeniden telefonlara sarıldık.
Miçotakis’in partisinden kopanların kurduğu Demoktratik Yenilik adlı küçük bir parti, bir milletvekili seçtirmişti.
Miçotakis o milletvekili ile kısa bir görüşme yaptı ve ardından gülümseyerek seçim merkezine geldi.
İlk soruyu soran gazeteci "Sayın başbakan" diye başladı söze.
Yarınki seçimlerin memleketimize hayırlı olmasını dilerim.