Artık gece mekânlarında küllük yerine yarısı dolu bardaklar var. Kaçış yok... Eninde sonunda yenilecek tiryakiler ama yine de sigara yasağı Yunanistan kalesini fethetmekte epey gecikecek.
Atina’da, libidonun haftanın 4 günü tavana vurduğu Asteria müzikholünde, hani iğne atsanız düşeceği milimetrekare yer yoktu o gece. Siz deyin 1000, ben diyeyim 1200 kişi masalarda yerini çoktan almış; Yunan başkentinde yaz gecelerinin 1 numarası Panos Kiamos’u dinliyor, onun şarkıları ile yanındakine derdini anlatıyor, kendinden geçiyor, oynuyor, zıplıyor, naralar atıyordu. Ben de oradaydım ama görev için elbet. Eğlenmek, oynamak, zıplamak değildi asla niyetim... Sadece kapalı mekânlarda sigara yasağının ne kadar uygulandığını yerinde tespit etmek için oradaydım. Kişi başına yılda 2 bin 954 adet sigara tükedildiği, nüfusun yüzde 40’ının sigara tiryakisi olduğu ve son 10 yılda sigara içenlerin sayısının yüzde 15 arttığı Yunanistan’da 2 aydan fazladır yürürlükteki yasanın somut sonuçlarını yerinde görmek ve siz okuyucularıma aktarmaktı tek düşüncem. Neyse...
GİRİŞTEKİ DUMAN BULUTU
Asteria’ya girerken karşılaştığım duman bulutunu, iyi niyetimden dolayı bir sahne oyunu sandım. “Herhalde sanatçı sahnede yerini alırken rengârenk dumanlar çıktı, duman ondan” diye düşündüm. Şef garsonun gösterdiği masaya oturduğumda küllük olmadığını fark ettim. Duman hakkında yanılmamışım. “Komşuda sigara içilmiyor” başlıklı haber için elimde ilk kanıt vardı. Garsona siparişi verdim ama gariptir, adam yarısı su dolu büyük bir bardak getirip bıraktı. Allah Allah su mu ikram ediyorlar? Ekonomik kriz o kadar mı vurdu? Ortalık biraz aydınlanır gibi olunca etrafa baktım, herkesin elinde sigara, puro. Hani eskiden bile çok içiyorlar sanki. Küllük yasak ya, sigarayı bırakacak yer yok. Ondan sigara iki parmak arasında hep. Bardak da izmarit için... Yaktım körolasını... Sabaha kadar Panos Kiamos şarkı söyledi, sabaha kadar sigara içtik.
BENCE İLK RAUND TİRYAKİLERİN
Yaz mevsiminde açık alanların tercih edilmesi, yetkililerin göz yumması ve daha kimseye para cezası kesilmemesi (içene 300, mekân sahibine 3 bin Euro) derken uygulamanın ilk 2 ayında tiryakiler yasağı pek fark etmediler. Yunan Sağlık Bakanlığı “Hoşgörü süresi ekimde bitiyor” diyor. Silahlar çekilecek anlaşılan. Ama bence ilk raundu tiryakiler kazandı. Yasa diyor ki, 70 metrekareden küçük mekânlarda tercih işletmecinin. Kapıya ya “sigara içilir” levhası koyacak ya da “sigara içilmez”. Bu kategoriye giren bar ve kafelerden 7 bini “içilir”, üç dört elin parmak sayısı kadarı da “içilmez” levhası almak için başvurmuş.
Yorgo... Tıpkı Barack gibi!
4 Ekim’de bu diyarın insanları sandık başına gidecek ve kendilerini kimin yöneteceğine karar verecek. Aslında kısa periyotlar dışında 1950’lerden beri ya Karamanlisler ya da Papandreular yönetiyor ülkeyi. Kamuoyu araştırmalarının ilk parti çıkacağında birleştiği ancak tek başına iktidara gelip gelemeyeceği belirsiz sosyalist Pasok’un lideri Yorgo Papandreu’nun babası da başbakandı (Andreas), dedesi de (Yorgo). 5.5 yıllık iktidardan sonra siyasi hayatının en büyük kumarını oynayan Karamanlis’in de amcası (Konstantinos) başbakandı, cumhurbaşkanıydı. İki, hadi bilemediniz üç aile yönetiyor Yunanistan’ı onca yıldır, 7-8 aile de ülke ekonomisini. Geçen hafta Karamanlis’ten bahsetmiştik, sıra Papandreu’da. Dedesi de babası da karizmatik politikacı-liderlerdi Yorgo’nun. O sanki başka mektepten. Giyinişinden tutun da, nezaketine, çalışma şekline, hayat felsefesine kadar farklı. “Low profile” her şeyi ile... Giyiniş dedim de aklıma geldi, seçim meydanlarında beyaz renkte, omuz, kol ve göğüs bölümleri geniş mi geniş gömlekler giyiyor. Mısır’da yetişen eşsiz bir pamuk cinsinden, ütü istemez, buruşmaz Amerikan “Brooks Brothers” gömlekleri. Kollarını da sıvıyor. Kimin gibi? ABD Başkanı Barack Obama gibi. Söylemleri de Clinton’ı hatırlatıyor, Obama’yı hatırlatıyor. Ne de olsa annesi Amerikalı. Yenilikçi ve teknolojik gelişmelere açık Yorgo Papandreu. Bilgisayarını yanından ayırmıyor. Karamanlis’in aksine yediğine içtiğine çok dikkat ediyor, sistemli spor yapıyor. Yorgo 4 Ekim’den sonra eğer başbakanlık koltuğuna oturursa, Yunanistan “daha bir Batılı, daha bir Avrupalı” olacak.