Atina’da Köşebaşı açıldı

Atina’da Türk mutfağına ilgi Yabancı Damat dizisi nedeniyle de artınca mantar gibi kebapçı dükkanları türedi.

İkinci Bahar dizisi oynarsa kim bilir ne olacak?

Hemen her semtte açılan kebapçıların dekoru birkaç nargile, bir iki mangal, kilimler ve kitsch aksesuvarlardan ibaret.

Göz zevkindeki olumsuz durum, damak söz konusu olduğunda da değişmiyor.

İSTANBULLU RUMLARI KANDIRAMAZLAR

Mönülerde İskender, yoğurtlu ve Adana var ama hiçbiri lezzetli değil.

Hiçbiri Türkiye’deki kebaplarla kıyaslanamaz.

Bu başarısız taklitleri, Türkiye’yi ziyaret etmeyen Yunanlılar anlayamıyorlar tabii.

Ama İstanbullu Rumları kandırmak mümkün değil.

Eğer bu kebapçılardan birisinde salatanın, mezenin ya da etin tadına bakıp da hemen yüzünü buruşturan birini görürseniz, o kesinlikle İstanbullu bir Rum’dur.

Ölçüsüz baharatla kötü etin kupkuru olacak kadar pişirilmesinden başka bir şey olmayan Yunan usulü Türk kebabı satan mekanlardan başka, bir de Yunan başkentinde piyasaya iddialı girip kısa sürede yorulanlar var.

Ama bütün bunlar 20 gün öncesine kadardı.

HEM GÖZÜMÜZ HEM DE MİDEMİZ DOYDU

Çünkü, İstanbul’un ünlü damak merkezlerinden Köşebaşı, Atina’da şube açtı.

Hem de sahil semti, sosyete semti Glifada’nın tam göbeğinde; ünlü, barlar sokağı Zisimopulu’da.

Öncelikle o zevksiz arabesk dekor yok Köşebaşı’nda.

Minimalist bir yaklaşımla sade ve nezih bir ortam yaratılmış.

Beyaz ve siyahın hakim olduğu 175 kişilik bu restoranda az ve yerinde kırmızıya da rastladık.

Lezzet seyahatimiz, tulum peyniri, patlıcan ve Toros salataları ile başladı.

KİŞİ BAŞINA 30 EURO

Lahmacun, içli köfte ve karışık ızgara ile devam etti.

Toros kebabı ve Alinazik’ten de biraz tattık.

Künefe ile noktaladık. Yunan, Kaliforniya ve Şili şaraplarından oluşan uzun listeden de biber ve baharat aromalı Yunan şarabı Yianakohori’yi seçtik.

Biz çok memnun kaldık, herkesin de çok memnun ayrıldığını gördük.

Kişibaşı 25-30 euro’ya çıkabileceğiniz Köşebaşı, Türk kebabının Atina’daki en iyi temsilcisi desek yeridir...

YUNAN’IN ETİ VE SEBZESİ TÜRKİYE’DEKİ GİBİ DEĞİL

Köşebaşı’nın patentini ve sırlarını alarak Atina’daki şubeyi açan İstanbullu Aris Prodromidis (sağda), aynı zamanda Güllüoğlu baklavalarının Atina’da üç, Selanik’te 1 şube ile Yunanistan’daki temsilcisi.

Atina’nın eti İstanbul’un etine benzemiyor. Terbiyesi zor değil mi?

- Köşebaşı ile anlaşırken altı ustayı Atina’ya getirttik. Eti kesmeyi de, terbiye etmeyi de iyi biliyor ustalarımız. Ama yine de Türkiye’deki etin kalitesi yok. Sebzelerde de durum aynı. İstediğimiz sebzeyi kullanabilmek için büyük fire veriyoruz. İstanbul’daki Köşebaşı’nın yüzde 80 kalitesindeyiz. Mutfakla ilgili sıkıntımızda onlara danışıyoruz.

Ne gibi yenilikler getirmeyi düşünüyorsunuz?

- Öncelikle Türkiye’yi burada temsil ediyoruz. Kalitemizi daha da iyileştireceğiz. Kış sezonunda hafta sonu sanatçılar da getirmeyi düşünüyoruz.

Türk markaları Atina kapılarına iyice dayandı galiba?

- Evet, iş ortaklığı için sürekli teklifler alıyorum. Başarılı olabilmesi için kişinin işinin başında olması şart. Türk işadamlarına bunu hep dikkate almalarını tavsiye ederim.

Kahraman Türk’ün öyküsü belgesel oluyor

Suyun Öte Yanından, birkaç ay önce Ali Denizel Bey’in öyküsünü anlatmıştı. 2. Dünya Savaşı’nda yüzlerce Yunanlının hayatını kurtaran ve bu nedenle dönemin başbakanı Emanuil Çuderos’un köstekli bir saat ile ödüllendirdiği Kuşadalı Ali Denizel Bey’in öyküsünü...

Geçenlerde Atina’da bu gerçek kahramanın yeğeni ile tanıştık... Hasan Fuat Hepişeri, dayısının öyküsünü belgesel film yapıyor. 1974’te ilk Kuşadası-Sisam (Samos) tekne seferlerini başlatan Hepişeri, 1978 yılında ihtiyar bir Yunanlı kadın ile sohbet ederken dayısı hakkında inanılması güç insanlık hikayelerini dinlemiş ve günün birinde bu öyküyü Ege’nin iki yakasında tüm insanların öğrenmesi için bir şeyler yapmayı kafasına takmış. Geçen yıldan beri üzerinde çalıştığı bu belgesel için defalarca Yunanistan’a gelmiş.

Hüseyin Bey, masrafların üstesinden gelebilmek için kendine Yunanlı bir ortak arayışına girdi. Ali Denizel Bey’in öyküsünü çok ilginç bulmuş olsa gerek, Yunan sinemasının önemli yapımcılarından Aleksandros Spentzos (Rebetiko filminin yapımcısı) Hasan Bey’le prensip mutabakatına vardı. Hatta uzun metrajlı bir film üzerinde bile konuşuldu.

İnşallah gerçekleşir. Çünkü her zaman hassas dengeler üzerindeki Türk-Yunan ilişkilerinin, Ali Denizel Bey gibi gerçek halk kahramanlarının öykülerine çok ihtiyacı var.
Yazarın Tüm Yazıları