Paylaş
Hürriyet’in İzmir Temsilcisi dostum Deniz Sipahi ve eşi Berna ile Fenerbahçe-Beşiktaş maçını izlemek için gittiğimiz Konak’taki birahanede hani iğneyi yere atsanız düşmeden önce mutlaka birkaç tur atardı.
Oturduk bir masaya, biralarımızı, çerezimizi söyledik. Maç başladı. Etrafımıza şöyle bir baktık. Arka masada altı-yedi Beşiktaşlı genç, rakı-bira eşliğinde takımları için tezahürat yapıyor. Diğer masalarda da durum pek farklı değil. Kızlı erkekli grupların kimi Fenerli kimi Beşiktaşlı ama hepsi aynı heyecan içinde... Atina geldi aklıma. Ezeli rakipler Panathinaikos ile Olimpiakos taraftarlarının bir derbi maçını izlemek için aynı çatı altında toplanmaları Yunanistan realitesi dışındadır. Neyse, gözümüz bir anda önümüzdeki masaya takılıp kaldı. Ne alaka? 18 bilemediniz 20 yaşlarında bir çift. O kadar gürültü içinde elleri birbirine sıkı sıkı sarılmış, gözleri de öyle; eminim kalpleri de. Atina geldi yine aklıma. Öyle bir manzara olmaz Yunanistan başkentinde. Kız esmer güzeli, delikanlı boylu poslu yakışıklı. Pizzayla salata yiyorlar ve biralarını yudumluyorlar. Delikanlı hep, “Ben” diye başlayan cümleler kuruyor, kızcağız eriyip gidiyor.
Beşiktaş’ın topu direkten dönünce delikanlı bir anda kızın elini bıraktı ve, “Ya bu da kaçar mı!” diye bağırdı. Aramızda bakıştık; güldük. Aşk dolu sözler, vaadler bitti kendi dünyasına döndü delikanlı. Fenerbahçe golü atınca yine eller uzaklaştı birbirinden. “Ya bu da yenir mi be” narası yükseldi delikanlıdan. Kızcağız neye uğradığını şaşırdı.
HAVA BİR ANDA GERGİNLEŞTİ
Televizyonu o dakikalara kadar göz ucuyla izleyen delikanlının kızcağızla teması sadece sıkı sıkı sarıldığı eliyle sınırlı artık.
İlk yarı bitti. Arka masadaki gençlerden bazıları tuvalete gitmek için kalktı. Birahanenin içinde bir anda kargaşa. Masadaki öteki gençler yardıma koştu. Tabii rakı kadehten yudumlandıktan birkaç dakika sonra şişede durduğu gibi sakin sessiz değil.
Aslında aşk yeminleri için 15 dakika vakti olan delikanlı da fırladı yerinden. Kızcağız “Dur gitme” dedi ama nafile. Sevgili Berna “Kızım burada işin ne? Başka bir yere gitseydiniz” tarzı bir şeyler söyledi, kızcağız da masum bakışlarla ,“Ne yapayım işte” tarzı bir cevap verdi.
Kavgada kabahat garsonda imiş. Ağzını bozmuş galiba. Neyse durum sakinleşti, ikinci yarı da başlamak üzere.
Beşiktaş oynuyor, Fenerbahçe kaçırıyor. Delikanlı her pozisyonun bitiminde, kalecinin topu oyuna sokması için geçen süreden yararlanıp, kızın elini sıkıyor “Ben” diye başlayan kısa cümleler kuruyor. Bakışlarıyla da kızın kalbine hitap ediyor tabii. Bir ara hakeme “Şerefsizzz” diye bağırınca o ana kadar sakin duran ve futbolun f’sinden anlamasa bile anlayışlı davranan kızcağız, “Aaa sen geri zekalı mısın ulan” diye isyan etti.
Eyvah, hava gerginleşti ön masada: “Ne diyorsun be!” “Otursana adam gibi yerine!”
Kim bilir ne umutlar ne fedakarlıklarla başlayan bir ilişki Beşiktaş 1-0 yenik durumda diye bitti bitecek.
Beşiktaş penaltı kazanıyor. Delikanlı her şeyi unutup kızın elini sıkıyor ve bakışlarıyla özür diliyor. Ve gol.
Skor 1-1. Delikanlı yerinden fırlayıp kızı öpüyor. Maç bitti. Aşk önemli bir engeli aştı. Delikanlı, ilk kez etrafına bakıp kahkahalarla güldüğümüzü görüyor. Hiç bozuntuya vermiyor, “Abla vallahi ben evde öyle değilim” diyor Berna’ya.
Masadan kalktık. Onlar aşk dolu sohbetlere dalmışlardı yine. “Futbol büyük iş” dedim kendime, ha bir de, “Seviyorum memleketimi…”
Paylaş