Paylaş
5 dakikada okuyorum; ama 5 gün kendime gelemiyorum. Çünkü içinde hepimize dair, ortak ve acıtan gerçekler var.
Dün ilk defa yazdı Zeynep bana.
İznini istedim “özelini” paylaşmak için.
“Tamam!” dedi o da.
Buyrun okuyun.
Ne düşüneceksiniz acaba?
Yonca
“elçi”
***
“Yonca,
Hani demişsin ya ‘kadın olmak; doğuştan kilitlenmek, ölüp ölüp dirilmek’ diye yazında...
Bir sürü kadın var hayatımda, derilerinin içine girip de ızdıraplarını soluduğum.
Belki aptallık, belki insanlık bilmiyorum.
Hiçbirine kapatamadım gözümü, hep yaktı “nida”ları canımı. Hiç kabullenemedim. Ben de hep karşı koydum, savaştım.
Çoğu zaman yoruldum, yıldım; ama hiç vazgeçmedim!
Ancak senin gibilerle, bulduğu her köşeden kafasını uzatan, diyecek lafını korkusuzca söyleyenlerle yani, birbirimize destek olabiliriz.
Bazen soruyorlar “Neden kafa yoruyorsun bunlara?” diye.
Çünkü benim umudum var. Deniz yıldızı hikayesi sinmiş kokuma.
“Dünyayı sen değiştiremezsin!” diyorlar.
Ben biliyorum ben değiştirebilirim, sen değiştirebilirsin. Ha bugün olmaz belki, yarın da olmaz, ama bir gün mutlaka!
Bizim kurtardığımız deniz yıldızlarıyla değişecek bu dünya.
Sanki önümüzde iki fincan kahve, sohbetteyiz gibi anlatayım sana.
Ben daha orta okuldayım.
Babam her konuda baskıcı ama, işin içine “erkek” konusu girince zıvanadan çıkacak bir tip. Oysa toplum önünde ve kendi gözünde de, “ilerici, modern ve demokrat” bir adam.
Ben de azıcık “Erkek Hatçe”, azıcık fırlama bir kız çocuğu. O vakte kadar hiç aşık olmamışım; ne bir çocuk, ne de Leyla gibi.
Orta sonda, bir çocuk, yüreğimde bir kıpırtı. Ben seviyorum o çocuğu güya kendimce, adından başka bildiğim bir şey de yok hakkında. Oysa arkadaşlarımın hepsinin çıktığı var. Ben de “Şu çocuğu seviyorum!” diye anlatıyorum öylesine. Tek kelime etmişliğimiz bile yok ve ben: “Ya babam duyarsa!” diye çok korkuyorum yine de!
Neyi duyacaksa?
Benim sadece adını bildiğim bir çocuğu sevdiğimi mi?
Aylar geçti böyle.
Bir gün: “Ben de dile getiricem sevgimi, herkes korkmadan kafelerde bile buluşuyor.” dedim. Çizgili bir defter kağıdından bir yaprak koparıp bir kalp çizdim, bir de ok. Okun bir tarafında onun adı, diğer tarafında benimki. Bende bir zafer sarhoşluğu, bir sevinç... neymiş o, içimdekini çıkarmışım dışarı. Ya babam görürse diye hala içim içimi kemirse de...
Artık zil mi çaldı, öğretmen mi geldi nedir bir panik, cebime tıkıştırdım kağıdı.
Annem çok titiz kadın, her şey düzenli olacak. Evdeki tek kapı askısı annemlerin yatak odasının kapısının arkasında, önlüğümü oraya astım.
Akşam meğer babam kağıdı bulmuş önlüğümün cebinde.
Sabah kalktığımda Annem: “Bugün okula gitme Zeynep...” dedi.
“Neden?” dedim kan çanağı olmuş gözlerle bakan anneme; ama ısrar etmedim halinden ötürü. Sonraki 3 gün de okula gitmedim.
Başladı babam bana yokmuşum muamelesi yapmaya o günden sonra tam 2 sene boyunca. Yüzüme bakmaya bile tenezzül etmedi. Alkolü de sever kendisi, haftada 3 kez içer ve her eve geldiğinde, ruhsatlı tabancasını masaya koyup başında otururdu.
Ben, 15 yaşının çaresizliğiyle bilirdim ki tehdit banadır. Bana yönelmiştir o namlu, kurşun beni beklemektedir.
Kanım da deli ya, çok kereler düşündüm bu ızdırabı yaşayacağıma tetiği kendim çekmeyi.
Ama can tatlıdır.
Kız kardeşim var ve annem... hep her şeyi çözeceğine inandığım; ama çaresizliğiyle yıkıldığım annem. Kendimden geçsem, onlardan geçemem.
Neyse benim hikayem binlerce hikayeden biri.
Senin satırların beni götürdü bu satırlara.
Diyeceğim o ki; bizim toplumumuzun erkeği iki yüzlüdür.
Çevrenin yüzüne bakmak için öldürürler kızlarını, bebelerini, kardeşlerini.
Benimkisi gibi, çevrenin yüzüne bakabilmek için almazlar okuldan kızlarını, içlerinden deli gibi isteseler de. Zira hepsinin maskesi vardır.
Onlar gerçekten korkarlar kadınlardan ölesiye.
Bilirler çünkü ne denli güçlü olduğumuzu; boyumuz kısa, saçımız uzun olsa da!
İnsan olmayı başarabilmiş kadın ve erkeklerin oluşturacağı bir dünyaya inanıyorum ben de, tıpkı senin gibi.
Yoksa Nida’ nın, Güldünya' nın çığlıkları boşa gider.
Değil mi Yonca?
Zeynep
Paylaş