Paylaş
Nedenini kimi zaman biliyorum, kimi zaman hiç bilmiyorum. Sadece o zamanın geçmek bilmediği gün ve/veya gecelerde çok zorlanıyorum.
Dün zorlandım.
“Ne olacaksa olsun!” derken bi yanım, “Aman ne olur olmasın...” da diyor.
Tam bir ikilem.
Güzel zaman çok hızlı geçerken, tatsız zaman geçmek bilmiyor.
Zaman beni her daim en çok düşündüren şey. Ne çok şey barındırıyor, ne çok şeye kadir.
Hem kendi kendinin zehri, hem de ilacı.
Dün, öyle delicesine bir rüzgar esti ki Yalıkavak’da, hiçbir şey yapamadıkça zamana yenik düştüm.
Gerçi zamana karşı kazanan olmuş mu şu hayatta?
Dün, yine köşeye feci sıkıştırdı beni.
Ben de oturdum ilk defa, bir şey yapamamanın tadını çıkarayım dedim.
Pek başarılı olduğumu söyleyemeyeceğim.
Bir şey yapamamak bana iyi gelmedi. Demek ki her daim bir şey yapmam gerek.
Bir sürü hiç düşünmek istemediğim duyguya, maziye, anıya, ona buna takıldım.
Ağa takılmış balık gibiydim.
Çırpındıkça dolandım.
Sonra bahçede uçan Kırlangıçlara baktım.
Uzun uzun.
O rüzgar herkesin elini ayağını yerden keserken, bir sürü dalı koparıp sürüklerken, yürümeye çalışan bizleri sağa sola saptırırken, kırlangıçlar sanki hiç rüzgar yokmuşçasına kendilerinden gayet emin rotalarından hiç şaşmadan süzülüp durdular.
Bir kırlangıç olmak istedim o an.
Rüzgardan hiç etkilenmeyen; ne olursa olsun savrulmadan uçmayı bilen bir kırlangıç..
Rüzgar, kırlangıçlar için yoktu sanki de, bizim için esiyordu bir tek.
Zaman sanki onlardan yana akıyordu da, bizim için daralıyordu.
Evimizi toplamaya başladık rüzgarla bir...
Yine.
Beşinci kez.
Umarım 100bininci kez de toplama şansımız olur...
Kırlangıçlar kendilerini kışa, göçe hazırlarken, biz de onlarla eş zamanlı hazırlanıyoruz.
Sanırım bu da benim küçük hüzünlerimden biri.
Küçük mutluluklarıma toz kondurmayan, nazar boncuğum gibi.
Peki kışa hazır mıyım diye sorarsanız...
Bilmiyorum.
Hayatta hazır olabildiğimiz bir şey var mı?
Yoksa bir ben mi hep hazırlıksız yakalanıyorum?
Siz söyleyin bari.
Yonca
“poyraz”
Paylaş