Paylaş
Hem de ne heyecanla! Hele şu çocukların heyecanı var ya, insanı gerçekten havaya sokuyor. Bin kere aynı şeyleri sordular. Cıvvıl cıvvılar. “Hadi azıcık uyuyun, biz sizi kaldıracağız...” dedik ama, elli kere “Sakın bizi kaldırmayı unutmayın..” diye endişe yaptılar. Çok komik şu çocuk dünyası, çoook.
Eve bir geldim ki, benden onay almak için, sehpanın üzerine almak istediklerini sergi mishali dizmişler. Biri en kıymetli donunu tabi hemen baş köşeye koymuş, öbürü de gri tişörtünü ve boya kalemlerini. Allah'ım o don ve tişörtü çerçeveleteceğim bir gün. Biri legolarını almış, diğeri not defterini, biri kendine kitap almış, öbürü de kendininkini. Hoşuma gitti.
Yine tek bavula sığdık. Biz bunu hep başarıyoruz, bu bir ilk değil. Hafifcecik seyahat edebilen bir aile olduğumuz için nasıl mutluyum anlatamam. Eskiden olsa adam başı 3 bavul olurdu. Yok, çoook uzun zamandır aştık biz o durumu. Yanımızda gereksiz tek bir şey yok. Ayağımızdaki ayakkabı, iççamaşırı, tişört, tek kazak, mont, diş fırçaları, kot. Bir de acil bir durum olursa yanımda olmuş olsun diye derece ve ateş düşürücü ilaç. Herkes kendi sırt çantasına da ilgisini çeken kitap ve oyalanacağı şeyi alıyor, oldu bitti. Bu kadar.
Ha bir de fotoğraf makinam ve macbookcuğum. Onlarsız olmaz.
“İlla bir şeye çok ihtiyacımız olursa, nasıl olsa yolda alırız, taşımaya değmez…” diyoruz. Kirlene kirlene gezip tozup geliyoruz. Üstelik bu sefer bu bizim pusete filan hiç gerek olmayan ilk uzak yol seyahatimiz. Bu sefer herkes okumayı biliyor. Bu sefer herkes gittiği yer hakkında önceden bilgi edinmiş durumda. Bu sefer herkes çok daha bilinçli ve büyümüş durumda. Offf bir de çok şükür şu ana kadar herkesin sağlığı yerinde. Ah o neydi öyle tam yola çıkmadan önce kırk derece ateşlenmişti oğlumuz bir keresinde ve 7 saat boyunca kabus yaşamış, en sonunda bir de ishal olunca zavallım, batmış ve perişan bir şekilde inmiştim Paris'e. O seyehat herhalde annelik hayatımda bir dönüm noktasıydı. Hayatımın derslerini almıştım. Çocuk Dubai'den 2 kulağı birden iltihap içinde yola çıkıp 5. gün Brüksel sınırlarında anca iyileşmeye başlamıştı. Biri paçama yapışır ağlar öbürü kucağımda sürekli kusar... Hey gidi günler hey! O günler de geride kaldı işte.
Çok daldan dala bir seyahat planladık yine. Biz bunu da hep yapıyoruz. Bir yere asla kestirmeden gidemiyoruz. İlla dolana dolana olacak. Havaalanlarını da seviyoruz ondan galiba.
Neyse. Uzun lafın kısası, yoldayız.
Saat farkları, alanlar, çocuklar, yollarda uyuma ve uyanmalar… oradan oraya koşturma kaybolma ve maceralar bizi bekliyor.
Yazabildiğimce yazacağım…
Çocuklarla sadece dördümüzün birarada olduğu bir zaman geçireceğim için, inanılmaz mutlu ve heyecanlıyım.
Ailemle, sadece ailemle olmayı, başka bir diyarda farklı bir havayı solumayı özlemişim. Hepimizin çok ihtiyacı vardı buna, çok iyi gelecek sanırım.
Doya doya tadına varacağım.
Yonca
“leylek”
Paylaş