Yok böyle bir şeyyy!

Siz hiç,

Haberin Devamı

 

Milli takımımızın azimli, yorulmayan, pes etmeyen, zehir gibi gencecik oğullarının isimlerinin doğru düzgün söylenemediği bir ortamda maç seyrettiniz mi?

 

Çeşit çeşit milletten, bir dolu insanın, aynı anda “kafayı yediği” bir maç seyrettiniz mi?

 

Hani “azınlık” olarak, bambaşka bir ülkede, Türklerle buluşup her yere Türk bayrağı asarak “Milli Maç” seyrettiniz mi?

 

Takım gol kaçırınca üzüntüsünden yumruğuyla “tavanda delik” açacak kadar dağılan arkadaşlarınızla maç seyrettiniz mi?

 

Haberin Devamı

Çocuklarınız saat farkına rağmen, Türk Bayraklı tişörtleri ile televizyon karşısına geçip sabahın bilmem kaçına kadar maçı seyredip her 10 dakikada bir size sesleri titreyerek “Anne gol ne zaman geliyor?” diye sordu mu mesela?

 

Dışarıda çalışıp yaşarken,

 

Vatana hasret gurbetteyken,

 

Hiç kimsenin ülkene toz kondurmasına tahammül edemezken,

 

Milli takımın yedi ceddi şoka sokarken orada bulundunuz mu... Onu soruyorum.

 

Çünkü ben şu anda, o durumda bulunuyorum.

 

Ve işte onu anlatıyorum.

 

Offf offf!

 

Maç gecesi önümdeki masaya vurmaktan avucum da şişmiş, yazımı zor yazıyorum.


Olsun!

 

Çok mutluyum.

 

Yılların derdini yükünü unuttum, yerimde duramıyorum.

 

İşe geldiğimde, Belçikalı Müdürlerden biri çığlık çığlığa boynuma atlayıp

Haberin Devamı

 

“Siz çılgın insanlarsınız, kutlarım!” diyerek bana, sanki kendi Milli takımının başarısını anlatırmış gibi bizim maçı heyecanla anlattı.

 

Ne kadar “azimli, inatçı ve güçlü” olduğumuzu söyledi durdu.

 

Onun ardından, iki Mısırlı iş arkadaşım – ki kendileriyle 5 yıldır tokalaşmışlığım yok- gelip beni öptüler!

 

Sanki koca koca adamlar sevinçten kollarımda ağlayacaklardı; ama çekindiler.

 

Onlar gitti, telefonum çaldı.

 

Tunus’ a bizim ofisten yeni tayin olan bir arkadaşımız vardı...

 

O arıyor.

 

Bağıra çağıra sevinçten kendinden geçmiş, ne dediği bile anlaşılmıyor.

 

Beni, bizi, Türkiye’ yi “Valla billa maşallah!” diyerek kutluyor.

 

Fransız patronum, daha gece maç bitiminde mesaj atmıştı:

Haberin Devamı

 

“Bütün Türkler deli!” diye.

 

Ben de cevabımı yazdım: “Aynen öyle! Hepimiz deliyiz!” diye...

 

O sırada tanıdık tanımadık herkes sarılmış ağlıyordu, hem de iki göz iki çeşme!

 

Yarı finaldeyiz Türkiyeee!

 

Yarı finalde!

 

Hiyeyt beee! (be çok yakıştı buraya işte!J)

 

Patronum;

 

Bugün işe, beyaz gömlek ve kırmızı kravatıyla gelip “Dilim tutuldu!” dedi -ki bu benim için çok anlamlı- çünkü kendisiyle politika konusunda hiç anlaşamadık bunca sene...

 

“Almanya değil, Türkiye favorimdir!” diyor bana mahçup bir ifadeyle!

 

Ben mi?

 

Gülümsüyorum sadece.

 

“Milli Takım” formamızla geldim işe.

 

İnsanın yurtdışında böyle zamanlarda, nasıl hissettiğini anlatması çok zor.

Haberin Devamı

 

O ülkenin kurallarıyla yaşadığın gibi, onların kuralları ve adetleri elverdiği kadarıyla sevinmek zorundasınızdır.

 

Başkasının çoğu zaman hiç umursamadığı, tanımadığı, anlamadığı bir diyarın evladısındır, yadırganansındır...

 

Yaşayan bilir işte!

 

Yıllarca ülkemi savunmaya, anlatmaya, korumaya deli gibi çalışan ben;

 

Bir golle -tek bir mucize golle- nasıl da çok şey anlattık, nasıl büyük bir iş başardık, bunu düşünüyorum.

 

Deli gibi seviniyorum.

 

“İyi” olduğumuzu söylemek için ne kadar yırtınsak da, bir türlü gösteremiyoruz ki kimseye.

 

Anlatamıyoruz derdimizi, dinletemiyoruz kendimizi işte.

 

Zaten kimsenin de işine gelmiyor ya, neyse!

 

Hep eksikli gibi yaşıyoruz.

Haberin Devamı

 

Ama Cuma akşamı...

 

Her şeyi altüst etti bu takım!

 

10 yıl reklamımızı yapsak kendimizi tanıtmak için, farketmeyecekti belki hiç kimse.

 

Oysa şimdi...

 

Kimse bizi unutamayacak en az 20 sene!

 

Gurur duyuyorum bizle!

 

Hayatımda hiç bu kadar çok “ağlarken gülmedim” Cuma akşamki gibi.

 

Ve bir baktım uzaktan, ekranlardan bize;

 

Sarmaşdolaş olmuş Türkiye, sevinç içinde.

 

Birlik, beraberlik ve “Millet” duygusu,

 

Ne din tanıyor, ne mezhep, ne de dil!

 

Bu duygu ne türban takıyor, ne takke,

 

Ne fötr şapka, ne kasket, ne de bere...

 

Birlik ve aidiyet duygusunun güzelliği budur işte.

 

Helal olsun be!

 

Yonca

“Ne mutlu Türküm diyene!”

Yazarın Tüm Yazıları