Paylaş
Aslında pek yatamadım da.
İçim içimi yiyordu, hayatımda ilk defa yaptığım bir şey olduğu için sorumluluğunu iliklerime kadar hissettiğimden, heyecanı da yüreğimden taştığından belki de gözüme uyku giremiyordu.
Eşim halimi gördü, o da kalktı oturdu benimle. Sustuk durduk öylece. Bekledik sessizce. İnsanın gecenin köründe sessiz sedasız tek kelime konuşmadan heyecan paylaşabilmesi ne büyük nimetmiş meğer...
Hiç uyumamıştım o hafta boyunca. En son Runtalya’da koşmadan önce uyuştum galiba. Koşup aynı gün alanlarda gecikmelerle dönmüştüm Dubai’ ye, nefes almadan gözümü kırpmadan işe gitmiştim, çocuklarla hasret giderip açık kapatmak için kendimi paralarken yazıları yetiştirmiş, Gizem’ in Abu Dhabi’ ye gelişini görmek için otobüs ayarlamış, gidiş geliş ve saire hazırlıkları yapmıştım bir de. Suyum çıkıktı belki ama, içim huzurluydu bir şekilde.
Hayatımda ilk yaptığım röportaj Gizem Girişmen’ leydi. Okçuluk Olimpiyat şampiyonumuz Gizem hani. İşte o uyku tutmayan gecenin sabahı köşemde o röportaj çıkacaktı. Gece sabaha karşı 3 gibi telefonum çalınca fırladım, baktım
***
Sonra zar zor sabah oldu ve telefonum çaldı yine. Arayan bu sefer Dubai Başkonsolosumuz Ümit Yalçın’ dı. Ümit Yalçın bana aynen şöyle dedi;
“Yonca röportajı okumaya başlamadan kendime sıcak sıcak sütlü çay hazırlamıştım. Okurken sütlü çayım, içemeden öylece kalmış. Soğumuş gitmiş. Farkında bile değilim...”
Konuşmaya, anlatmaya devam ediyordu Ümit Bey ama, ben kaldım o “yarım kalan sütlü çay” tarifinde. “Bana bir resmini yollar mısınız rica etsem...” dedim kendisine. Atom Karınca gibi zaten kendisi, hemen çekti yolladı.
Sakladım ben de.
Aldığım en anlamlı yorumlardan biri oldu “Yarım kalan sütlü çay”.
Hiç unutmak istemediğim için, ben unutsam da bir gün çocuklarım okusun istediğimiçin, yarım kalan sütlü çayın hikayesini kişisel yazı tarihime geçirmekti niyetim.
Şimdi niyetimi gerçekleştirdim.
Yonca
“keyifli”
Paylaş