Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Yaralarımı çok seviyorum...

Sağ dizimde kocaman bir yara izi var mesela. Taaa eskilerden kalma.

Annem ve babamla Marmaris’teyiz. Küçücüğüm. Sanırım 4 yaşındayım. Deniz kenarında bir oteldeyiz.
Bu benim anılarıma kaydettiğim ilk otel hatıram. Hayatımda geri gidebildiğim en eski anılarımdan da biri.
Kaldığımız otelin lobisi uzun bir koridor şeklinde. O koridorun sonunda deniz var. O küçücük boyumla, koridorun ucuna doğru baktığımda deniz çok uzak görünüyor. Alabildiğince uzak. Ama eğer koşarsam, sanki çabucak yaklaşabilirim gibi geldi denize. Çok düşünmedim. Ne de olsa çocuğum, düşünmeden yapma özgürlüğüm var. ıçimden koşmak geliverdi birdenbire, ben de başladım koşmaya. Tutmadım kendimi.
Annem “Koşma düşersin!” diye seslendi arkamdan, sesi hâlâ kulağımda. Ama ben annemin ne dediğini duymak istemedim. Gözlerim koridorun ucundaki engin mavi denizde, koridorun sonuna koşarak geldim ve yol aniden bitti! Öyle kötü düştüm ki... Yolun sonunda meğer basamak yokmuş. Yüksek bir duvarmış üzerinde bulunduğum.
Oradan yere düştüm, dizim yarıldı. Kötü yarıldı. Hâlâ daha izi duruyor dizimde. Ben o tatilde, o yara yüzünden denize menize giremedim. Ne zaman sağ dizimdeki ize baksam, o koridoru ve denizi hatırlıyorum.
Annemin sesi geliyor kulağıma, bana “Koşma Yonca düşersin!” diyor, ben düşüyorum ama, annemin adımları hızla yetişiyor bana ve beni yerden kaldırıyor. “Acıdı mı Yonca?” diye soruyor annem. Ben ağlıyorum ama, annem bana sıkı sıkı sarılıyor.
Babam elinde oksijenli pamukla koşarak geliyor, diz çöküyor yanıma. Yarama pansuman yapıyor babam. Yaram çok kanıyor; ama nedense benim canım acımıyor. Annemin kucağında, babamın pansumanıyla çok mutluyum ben o anda.
Yaralarımı seviyorum.
¡¡¡
Sol bacağımın alt kısmında çok büyük ve uzunlamasına bir yara izi var.
Sınıf arkadaşlarımla Fethiye’deyim. 18 yaşımda. Çok özgürüz. Mobilet kiralamaya karar verdik. Kiraladık. Aklımıza her geleni yapacak kadar deliyiz o yaşımızda.
Mobiletin birini ben kullanıyorum. Virajı dönerken fark ettim ki mıcır dökmüşler yola. Çok geç artık o anda, savrulup mobiletle asfalta kapaklanıyorum. Sonra inanılmaz bir yanma hissi bacağımda. Tekerlek döne döne yakmış bacağımı. Kötü, çok kötü bir yara.
Hastaneye gidiyoruz. Doktor uzun uzun pansuman yapıyor, tetanoz aşısı oluyorum. Ağrı kesiciler veriyor doktor.
Çok ağlıyorum. Yürüyemiyorum. Ama tatili, arkadaşlarımı bırakıp eve dönmek de istemiyorum. Annemle babama bu yaptığım aptallığı nasıl söylerim, hiç bilmiyorum. Korkuyorum aynı zamanda.
Annemlere yalan uyduruyorum. “Tekneden atlarken ayağımı kayalıklara çarptım, önemli değil!” diyorum, oysa berbat haldeyim. Arkadaşlarım da bana “Eve dönme, biz seni taşırız.
Sana uygun olacak şekilde tatili yine de beraber yaparız, seni bırakmayız” diyorlar. Hatta birleşip beni taşımak için plastik sandalye alıyorlar.
Beni ona oturtup sırayla sokaklarda taşıyorlar. Benim için yapıyorlar bunu. Kolları kopuyor ağırlığımdan; ama bırakmıyorlar beni.
Canım acıyor, bacağım vahim durumda; ama öyle mutluyum ki! Yarama ne zaman baksam arkadaşlarımı görüyorum. Bana güven veriyorlar. Beni yalnız bırakmıyorlar...
Yaralarımı seviyorum.
¡¡¡
Kendime sordum, “Bak bakalım Yonca, bugünden geçmişine gidince en sevmediğin şey nedir?” diye. Çok düşündüm ama pek bir şey bulamadım.
Bulduklarım vardı aslında; ama onları da azat edip rahatladım.
“Peki geriye izler kalmış mıdır acaba?” dedim. Yüreğime sordum. ızlerimden geriye bir tek tatlı-ekşi anılarım kalmış. Benim izlerim ve benim anılarım. Hayatımın bana kendini hatırlattırdığı izlerine, canımı yakmış olsalar bile, benim oldukları için kızamadım.
Ben onlara minnettarım.
Yonca
“Kadirşinas”*

(Bu yazı 25 Şubat 2009 günü bazı farklılıklarla hurriyet.com.tr köşemde yayınlanmıştı. O eski yaralarım da, yara izlerim de duruyor. Büyürken üzerine her gün yenileri ekleniyor. Ama onlara karşı duyduğum saygı ve hislerim aynı kalıyor.)
Yazarın Tüm Yazıları