Paylaş
Ne çok işimiz varmış ne çoook... Ne bitmez tükenmez işmiş bu annelik!
Tam “Nefes alır mıyım acaba azıcık?” dediğin yerde cart okul başlıyor.
Okula yollayacaksın, okulda toplantı olacak, katılacaksın, veliler ve hocalar toplanacak, konuşacak, tartışacak, eve ödevler gelecek, onlar yapılacak, sınava hazırlanılacak, çok çalışılacak, projeler olacak, onlar bi şekil yapılacak, sınava girilecek, kazanılacak.
Daha bunun üniversetisi, tezi var, mazallah çocuk akıllı ve inek çıkar da iş uzarsa bir de, doktorası var!
Aman aman aman!
Ya da olmadı, küt diye karşısına biri çıkacak, aşık olacak, gidecek.
Bakalım hayatının işini-parasını-eşini bulacak mı da bu cefalar bir şeye değecek...
Ay of bilmiyorum.
İşte ben bu düşüncelere dalmış iken okulda veli toplantısı vardı.
Ben, bu veli toplantısı olayını kendi çocukluğumdan bilirim.
Kötü bir şeydir. “Ya annen baban gider kötü gelir, ya da annen baban gider kötü gelir” gibi bir şeydir.
Veli toplantısından iyi dönen olmaz nedense.
Çocuk çok iyi olsa da hırs edinirsin, daha da iyisini beklersin. İlla ki de gerilirsin yani.
Zaten, o veli toplantısına gitmek bir mesele, dönmek ayrı bir meseledir evde.
Annen, anne olduğu ve her bir şeyi yapmak zorunda olan, vicdanlı, doğuştan sorumluluklu insan olduğu için, veli toplantısına gitmek olayını sorgulamadan yapan kişidir.
Baban ise, “inşallah”, ya da, “tüh be!” şeklinde; o gün o saatte maç olamadığı için veli toplantısına gitmek durumunda kalmış kişidir.
Anne baba karşılıklı çok sıkılmış oldukları için limoni olurlar. Daha gitmeden patlamaya hazırdırlar.
Bu gidişin bir de dönüşü vardır elbet, maalesef.
Esasında veli toplantısı olayının çocukla alakası yoktur; senin hırs ve beklentilerinle alakası vardır. Ama bi şekil çocuğa patlar tabi. Bu bir kanundur. Okulda ne olursa olsun, çocuğa patlatılmalıdır; çünkü anne-babanın başka çaresi yoktur.
Kime patlatacak?
Tabi sana bana patlatacak.
Çünkü sinir/stres içindedir. Kendi okumuş bitirmiştir, bilmediği şey yoktur, şimdi de veli olarak aynı şeyleri yaşamak zorunda bırakılmıştır.
Bu nasıl bir hayattır?
Tarih neden hep tekerrürden ibarettir?
Anne baba: “Ulen bu durumdan hala kurtulamadım mı yaw? Bu kadar okudum yetmedi şimdi de, çocukla sıfırdan mı okumaya başlayacam?” durumundadır. Pişmandır ama artık çok geçtir, bu deveyi bi şekil güdecektir.
Biz de nitekim gittik yine veli toplantısına ve geldik eve, kötü.
Yok Allah için çocuklarda hiç sorun yok, çok şükür. Çocuklara dair olan kısmını kazasız belasız atlattık. Bitti.
Hikaye sonra başladı.
Okul ciddi eğitim müessesesi olarak biz velilere ne kadar süper bir iş yapıyorlar, yapmışlar ve yapacaklar onu anlattı durdu.
İnanın valla ben hiç bilmek istemiyorum. Zaten iyi bir iş yaptıklarına emin olduğum bir yeri deli dana gibi aramış, bulmuş, çocukları vermişim. Şimdi de okul işini gerçekten iyi yaptığını bana kanıtlama derdindeler. Neden? Neden? Ben size güveniyorum. Yapın siz. Beni ne olur bi karıştırmayın. Okul olayının “iş modeli” hali beni çileden çıkarıyor.
İşten zar zor çıkmışım, gece gözümü kırpmamışım o kadar yorgun ve uykuluyum ki, benim tek derdim, ben o anlattıkları ödevleri nasıl takip edicem, nasıl kaytarabilirim, bu kadar ödev fazla değil mi, öğretmene karşı bir anne olarak nasıl rapor alıp okulu asabilirim filan.
Ay bazen nasıl sıkılıyorum bu veli bilgilendirme işinden anlatamam. Elimde değil.
Ben çocuğumla okul, ders, ödev, sınav ilişkisi kurmak istemiyorum. O ilişkide ben kötü, beceriksiz ve tatsız bir insanım. Oysa bunun dışında melek gibiyim ?.
Aramızı bozuyor durduk yerde okul ilişkisi.
Bütun “ilgili hırslı gözü dönmüş ana-babalar” öğretmenleri pür dikkat dinledi.
Ben kendimi dinledim.
Vicdan devreye girdi birden ve kendime öyle kızdım ki, midem bulandı.
Parmağımı kaldırıp izin istedim.
Tuvalete gittim.
Girdim içeri, kapadım kapıyı, toplantı bitince çıktım.
Oh bundan yırttım.
Ama ya sonrası?
Annecim benim karnım ağrıyor!
Yarın okula gitmesem var mı bir sakıncası?
Yonca
“utanmaz”
Kendini çok ayıplayan dip not: Yakıştı mı bana benim gibi eğitim delisi kadına bu yazı şimdi? Yakışmadı. Ama içimden bunlar geçti n’aapıyım? Ben de insanım.
Çocuğa okul kararı vermek, bulmak, o kadar zor bir süreçti ki, tam o bitti derken okulun bu sefer de benden bekledikleri beni gerdi. Sürekli bir etkinlik. Sürekli ama. Bitmek bilmeyen bir gel git.
Bu işin cılkı çıkmış sanki. Öğretmenler ayrı perişan; çünkü bi benim gibi anneler var, bir de gözü dönmüş aklını okulla bozmuş, öğretmenden önce öğretmen olmaya meraklı, okuldan çıkmayan anneler...
Benim her okul etkinliğine katılmak için zırt pırt izin almam lazım.
Toplam senelik iznim 22 gün!
Hepsine gitsem tatilim bitti, gitmesem çocuk bitti!
Benim mi?
E Walla pilim bitti!
Bugün öğretmenler günü bir de di mi?
Öğretmenlerin kendi günlerini kutlayacak halleri var mı ki?
Bir de bu “etkinliğe” hazırlanmak zorundalar.
Öğretmenlere kutlama demek, onları bence azıcık rahat bırakmak demek.
Bi de atanmalarını sağlamak!
İnsani koşullarda yaşamalarına imkan tanımak.
Ellerinden öperim hepsinin.
Öğretmenliğin en zor kısmı bence sırf çocukları değil, bizi de idare etmek sanki.
Yonca
“nutanç”
Paylaş