Paylaş
(Yani sizin için dün akşam üzeri..)
Acele acele yazıyorum.
Geldim. Altın Kelebek Ödülleri’nde kırmızı halıda ünlü avcısı oldum, sundum, dönüyorum.
48 saate neler sığdırıyor insan icabında anlatamam. Ayaklarımı su topladı. Ama olsun. Mutluyum.
Memleket havası çektim içime.
Haliç Kongre Merkezi’nde iki arada bir derede 2 porsiyon zeytinyağlı enginar bile yedim. Hem de sağolsun Beyazıt Öztürk yiyecekti de nezaket etti, kendi porsiyonunu bana verdi, o sayede. Dünyanın en, ama hakikaten en şeker, en doğru düzgün insanıymış Beyaz. Zerre şımarıklığı olmayan, ayakları yere inanılmaz sağlam basan ve herkese saygı duyan... helal olsun.
Kilolarca yeşil erik yedim. Hatta utanmadan kilolarca aldı Nihat benim için, bavulumda ayakkabılarımın içine tıkıştırdım, yanımda da götürüyorum.
En canım arkadaşımın, kız kardeşimin yaşgününü kutladık yıllar sonra ilk defa dipdibe.
Sonra dünümü gazetede geçirdim.
Elele Temmuz ayı yazımı yine Pınar Büyükgüral çizdi. Elele’nin Görsel Yönetmeni Koray Hürgüç’le ilk defa omuz omuza oturup sayfamı nasıl da yaptığını gördüm. Nasıl nasıl nasıl keyif aldım anlatamam size. Koray keyif aldı mı bilemeyeceğim çenemden ama, ben öldüm bittim, hani imkanım olsa her ay dibinde biterim. Koray bir insanın hayalini sayfa üzerinde şıppadanak gerçekleştiren bi adam. Hem de sessiz sessiz. Anlatmalara doyamam. Sus Yonca.
Temmuz ayı Elele’sini almayı sakın ihmal etmeyin ama! Yazımı ayıptır söylemesi çoooook keyifle yazdım. Sayfa Pino’nun çizimleriyle de pek neşeli ve hareketli oldu. Ha bir de kendime bi değişiklik yaptık. Bakalım gülümseyecek misiniz görünce... ?
Ardından Kelebek katında, olay yerinde yani, Cuma -yani yarınki- yazımı yazdım.
Ardından evim saydığım, kendimi evimde hissettiğim, bana hayatımın en büyük armağaını Hürriyet.com.tr’de 3 yazının daha çatısını çaktım.
Hürriyet.com.tr’nin en her şeyi Oğuz Güven’le sohbet edip tüm İnternet Haber Merkezi çalışanları arkadaşlarımın başını şişirdim.
Kahve içtim sade ve Türk... hem de 2 tane. Kahve Dünyası’nda damla sakızlı çikolata soslu dondurma ısmarladılar bana, afiyetle ve sohbetle mideme indirdim.
Çay içtim ince belli ve tavşan kanı.
Ve en esas, bu 48 saatte bende iz bırakan bir THE SİMİT olayına şahit oldum ki, gülmekten öldüm yazmam gerekti dedim, o an.
Ben görmeyeli memlekette simitler bile aile boyu olmuş. Bunun adı simit filan olamaz, can simidi olabilir ancak! Hani tak başından aşağı indir göbek çevrene, atla denize yüz!
Ve bir son resim daha benden size, Altın Kelebek gecesine hazırlanırkene...
Bahçecik Kuaför’deyim.
Kadir, Bedriye, Cansu ve Ozan...
Heyecandan şaşı bakar haldeyim
Uçağa anons ediyorlar, kaçıracağım, deli miyim, hala yazar haldeyim!
Yonca
“vınnn”
Paylaş