Paylaş
Politikacısı da sıkıcı, politikaları da, her şeyi!
Herkes sürekli aynı şeyden bahsediyor.
Aynı şeyler sürekli oluyor.
Sürekli aynı şeyler gündem oluyor.
Koskoca -ay neden koskoca diyorsam onu da bilmiyorum- Başbakan kalkıp Metin Feyzioğlu’na “edepsiz” diyecek, sonra memleket buna kafayı takacak, sonra günlerce bunu yazacağız.
Başbakan kaç kere çıkış yaptı?
Kaç kere bu hikayeyi yaşadık?
Kaç farklı kişiyle yaşandı bunlar?
En tepeden en tırnağa kaç çeşit insana bu rest çekildi, ve bu kaç gün konuşuldu bi düşünün?
Sonra ne oldu?
Hiiiç...
Bi sonraki çıkışa kadar başka şeyler fırtladı.
Mesela o arada yine bir klasik olarak kılık/kıyafet krizi gündeme düştü.
Dün de öyle oldu.
Neymiş Efendim, “Türbanlı kızlar erkek omzu üstünde eğleniyor” durumuna biri çıkıp “NAYIR NOLAMAZ BÜYÜK NUTANÇ” filan dedi.
Sonra başkaları kalkıp “Bunda utanacak ne var?” dedi.
Ben de dedim tabi. Hürriyet Sosyal’de hemen tepkimi koydum.
E çünkü vakit tepki koyma vakti, içime dokundu bu “utanç” meselesi.
Ardından neler olur peki böyle zamanlarda?
Türbancılar ve antitürbancılar olayı moleküler bazda tartır.
Sonra laikler olaya “kafadan” girer…
Ay size anlatamam ne kadar sıkıldım tüm bu rutinlerden.
Hep aynı şeyler farkında mısınız?
Yani kendimi bildim bileli bu konular üç aşağı beş yukarı aynı.
Sürekli aynı konunun etrafındayız.
1 adım ileri 2 adım geri.
2 adım ileri 1 adım geri.
İşin garip olan yanı bunu seviyoruz.
Hararetle tartışma ve tartışsak da çözüme gitmeme içindeyiz sürekli. Bu bir çeşit alışkanlık, bağımlılık gibi.
Yeni gündem, yeni konu istenmiyor.
Memnunuz biz bu sıkıcı gündemden.
Dün gece oturdum gazeteleri, haberleri şöyle bir taradım.
Ay her yerde aynı olaylar farklı cümlelerle anlatılmış.
Hepsinin özünden ise tek şey var:
“Yaşasın yine sorun çıktı, dalın arkadaşlar!”.
Uyuşturucu gibi bu ortam.
Zaten ülkenin yarısından çoğu antidepresan kullanıyor... Uyuşmuş evet kafalar.
Sürekli aynı şeyin içinde yaşayınca, rahatsın bi de.
Yeni şeylere kafa yormak, yeni şeyler öğrenmek, yeni şeyler okumak ve “rahat zeminin” dışına taşmak gibi çabalara pek de ihtiyaç yok.
Size bir şey diyeyim mi… bana öğh geldi.
Harbi geldi.
Hayvanat Bahçesinde tellerin üzerinde “maymunlara fındık fıstık vermeyiniz!” yazmasına rağmen maymunlara yine de tonla fındık fıstık veren insanlara benzetmeye başladım bizi.
Ya maymunuz sürekli bize ne kadar zarar verdiğini bilmediğimiz şeylerle beslenen, umursanmayan…
Ya da maymunu düşünmeden kendini eğlemek için zarar verdiğinin bile farkında olmayan hayvanat bahçesi misafiri…
Bilmem anlatabildim mi?
Yonca
“kafes”
Paylaş