Paylaş
Ne değil; kim diye sormak lazım her şeyden önce.
O bir kedi.
Sarı-beyaz çizgileri olan bir sokak-dağ-tepe-deniz kedisi. Durduk yerde bahçemize geldi.
Yalıkavak’da.
Uzaktan bize bakıp miyavladı. Önce emin olamadım gerçekten bize mi miyavlıyor yoksa ağaçların arkasında arkadaşlarına mı diye. Bekledim.
Aaa gerçekten bize miyavlıyor.
Çocuklara seslendim. “Koşun bir kedi geldi, galiba bize yerleşesi var, ve karnı aç olabilir...” diye.
Süpermarkete ne zaman gitsem, illa kedi-köpek maması alırım. Evde torba dolusu var. Bazen bir yerlere bırakıyorum. Elbet birileri yiyor ki, hiç kırıntı kalmaz.
Çocuklar hemen bir kaseye mama koyup getirdiler, bir başka kaseye de su.
Kendisi erkek.
Önce nasıl temkinle yaklaştı bize ve mamaya anlatamam. Hani her an kaçmaya hazır halde... Hiç kıpırdamadık. Nefesimizi tuttuk. Seyrettik o yemeğini yerken.
Arada miyavladı durdu. Arada bize baktı. Yemeği bitince kaçtı gitti. Sabah bir daha geldi, akşam bir daha. Bir daha bir daha.
O gelmeden önce, kocaman fareler vardı sağda solda. O geldiğinden beri hepsi toz oldu.
Gözünü sevdiğimin doğanın dengesi.
Dokunmayacaksın hiçbir şeye. Her birinin o yerde olmasının bir nedeni vardır elbet.
Çocuklar nedendir bilinmez adını Strips koydular.
Oysa ben Zeytin koymayı düşünmüştüm. Olsun.
Annemler zorlanıyor adını söylemekte ama çocuklar mutlu ve ismini söyleyemeyince çok gülüyorlar. Strips çağırdık mı geliyor. Limon selvilerimizin altında uyumayı seviyor, çamın altında yemek yemeyi, kayısının altında ayaklarımıza sürtünmeyi...
İşte bahçemden haberler böyle...
Daha size baykuşumuzu, kirpileri, kaplumbağayı ve begonvili ve arıları yazacağım...
Nasipse ve eğer canınız isterse.
İster misiniz?
Yazayım mı bahçemi size?
Yonca
“çimadam”
Paylaş