Şiddete hayır!

Gezi Parkı’nda başlayan direnişle beraber yaşadığımız olaylar, hepimizi çok etkiledi.
Uyuyamıyorum.
Uyumaya çalıştığımda da aklım hep haberlerde ve parktakilerde.
Tanık olduğum orantısız güç sahneleri, yediğim biber gazları ve uzun zamandır süregelen haksızlıklar; üzerine Başbakan’ın söyledikleri.
Benim en sevdiğim şey ve amacım, size hep ve her şart altında İYİ haberler vermek ve UMUT dolu şeyleri ısrarla bulup, yazıp hatırlatmak.
Bundan asla vazgeçmeyeceğim.
Benim en güçlü olduğum şey bu çünkü.
En zor durumda bile iyi bir şeyler yakalayabilmek. Bizi o umuda kitlemek.
Yakalarım da...
Kitlendim.
Vazgeçmiyorum.
Yonca “Keçi”

Triatlon Avrupa Şampiyonası

Bu hafta sonu orantısız güç görüntüleri yerine, Alanya’daki güzel haberlerle çalkalayacağız her yeri eminim.
Alanya’da Türkiye Triatlon Federasyonu tarafından düzenlenen Avrupa ETU Triatlon Şampiyonası dün başladı.
Ülkemizde triatlona gönül ve emek veren yıldız milli ve geleceği çok parlak bir sürü gencimiz var.
GENÇ dedim bakın.
O gençler ve aileleri çoook uzun zamandır hazırlanıyorlar. Hedefleri büyük.
Olimpiyatlara gidecek, uluslararası şampiyonlarda bir sürü altın madalya alacak gencimiz, çocuğumuz var ve hepsi gümbür gümbür geliyor.
Umutlan Türkiye!
Sakın moralini bozma, topla kendini acilen.
Triatlon Federasyonu sabır ve azimle triatlonu bizlere daha fazla tanıtmaya ve lisanslı sporcu sayısını artırmaya çalışıyor.  Neden mi?
Çünkü Triatlon Avrupa’da en fazla lisanslı sporcu olan bir spor dalıyken bizde öyle değil ama olmaması için hiçbir neden yok!
Ben de sizlere triatlonu harbiden yaşayıp anlatabilmek için uğraş didin lisanslı bir triatlet oldum ve ilk yarışımı Yalova’da Gezi Parkı’ndan çıkıp iki biber gazı arası zor da olsa 1 saat 48 dakikada tamamladım.
O yüzden heyecanım bambaşka! Yarışanları anlıyorum. Hâlâ size Yalova’da yaşadığım triatlon olayını anlatamadım ya ona da yanıyorum.
Ama elbet anlatacağım.�
Alanya’daki tüm süper triatletlerimiz bu hafta sonu dilerim yunuslar gibi yüzsünler, vızır vızır sürsünler bisikletlerini ve rüzgarın çocukları gibi koşsunlar!
Gösterin koçum kendinizi!
Yonca “triatletik”

BGÖ-BGS

Biber Gazı Öncesi ve Sonrası yani.
Cildimde garip bir döküntü var ve sürekli kaşınıyorum.
Tansiyonum düzensiz.
Ben iyi bir sporcuyum oysa.
Bunları yazıyorum; çünkü bunlar yaşananların benim üzerimdeki hem psikolojik hem de biyolojik yan etkileri.
Ama tüm bunlara rağmen mutluyum. İyiyim.
Sizler de olun lütfen.
Bizler Fransızlar gibi anadan doğma protestocu olmadığımız; grev hakkını spor gibi alışkanlık haline getirmemiş olduğumuz için azıcık amatörüzdür belki.
Ama Gezi Parkı sayesinde, demokrasi adına çok büyük bir sınavı başarıyla veriyoruz.
Bakınız mizahın ve gençliğin yüceliği!
Sivil direniş haklarımızı ve onları uygulamayı öğreniyoruz.
Demokratik ve laik bir Cumhuriyetin vatandaşları olmanın ne büyük bir şans olduğunu damardan anlıyoruz.
Birilerinin Gezi Parkı ruhunu Arap Baharı ile karşılaştırmasına süper sinir oluyorum. Demokrasi olmayan, laiklik nedir bilmeyen yerlerle bir tutulamaz Türkiye.
Nokta.
Arap arkadaşlarım olayları izleyip “Neden bizler de sizler gibi mizahla direnmeyi, haklarımızı medenice savunmayı bilemiyoruz?” diye dövünerek gıptayla kendilerine pay çıkarıyorlar. Avrupalı, Amerikalı da şaşkın, anca tanıyorlar bizi.
Gezi Parkı, Arap Dünyası’nda Türk dizilerinden sonra ikinci bir aydınlanmaya, bir uyanışa neden oluyor.
Yine yerim bitti...
Yonca
“uzun yazar”