Paylaş
Kendileri Zaman Gazetesi’ndeki köşelerinde şöyle buyurmuşlar;
“Bence prensip olarak –dinî öğretinin tamamından ve beşeriyetin her bölgesinde ve din havzasında gözlenen örfünden anladığım kadarıyla- kadının birinci görevi annelik ve ev hanımlığıdır. Zaruret varsa iş piyasasında öncelikle onun emeğini hak edecek kadar ücretle istihdam edilmesi gerekir. Liberal kapitalist piyasa ise kadını farklı çerçevede evin dışına çıkmaya zorluyor; anneliği ve ev hanımlığını itibarsızlaştırıyor; pozitif ayrımcılıkla kadın yuva kurmuyor; erkekler bu şekilde kışkırtılmış kadınlarla evlenmek istemiyor; sonuçta olan yine kadına oluyor. Birkaç tanesinin iyi durumuna karşılık yüz binlercesi iş-aş peşinde koşturuyor, yalnızlık içinde hayatını sürdürüyor, bir süre sonra saçını başını yoluyor ama iş işten geçiyor. Erkeğin fıtrî rolünü kaybetmesi onu kadına karşı acımasız şiddete, vahşi cinayetlere sürüklüyor, sonunda kadın devlete sığınıp kendini devletleştiriyor. Şimdi devlet her eve polis tayin edecek hale geldi. Bu çıkar yol değil ama ailede meydana getirdiği tahribattan iktidarı uyandıracak sesler maalesef kısık. Madem bizim kadınlar da bu modern tecrübeyi yaşamakta çok kararlı, yemekte oldukları “acı meyve”nin sonucunu beklemekten başka çare yok.”
“Yok artık!” dediniz mi son noktada?
Ben dedim.
Sonra da alkışladım kendisini.
Allah razı olsun kendisinden.
Kendisi; “Kral Çıplak!” diye avaz avaz bağırmış bu yazıda.
Gizli ajanda filan deniyor ya, alın işte gizli saklı değil, bundan daha açıkça yazıldığı olmamıştır kadına dair ülke politikaları. Helal olsun. Dürüst adammış, yüzümüze yüzümüze vurmuş hakkımızda verilen kararı.
Kadın otur oturduğun yerde!
Ama işte o kadar kolay değil bu kadınları oturtmak bu devirde.
Suudi Arabistan bile kadınları zor tutuyor yerinde. Kadınları eve kapasan da okuyor, görüyor, duyuyor.
Too late şekerim. Çok geç.
Kabak kadınların başına patlamış ama yine. Yine kadınlar suçlu Ali Bey’e göre. Erkekler “çalışan kadını” kışkırtılmış olduğundan evlenmeye layık kadın olarak göremiyorlarmış.
Sanki “ev kızları” evde kalmıyor bu ülkede!
Çalışmak dediğimiz kutsal eylem, ki adı “modern tecrübe” olmuş kendilerinin gözünde, “acı meyve” olduğu için, sonuçlarına da katlanmak zorundaymışız öyle mi?
Bunca kadın daha eğitimli, daha bilinçli bir anne-kadın-eş olmak için deli gibi uğraşırken kocasını da şiddete kışkırtıyor öyle mi?
Vay be Sayın Okurlar!
Kafa bu olunca, ne deseniz boş.
Sanki ev kadınları; kocasına köle olmuş, saçını süpürge etmiş, 10 tane çocuk doğurmuş kadınlar şiddet görmüyor bu ülkede!
Ayol kaç kadın “modern tecrübeye” kocası tarafından zorlanıyor bunu biliyor mu peki Sayın Bulaç? Kendi çalışmayıp yan gelip yatan, karısını eşşek gibi çalıştırıp tüm kazancına el koyup hayatını yaşayan, bi de üstüne kadına her gece dayak atan kaç tane baş harfi A son harfi I harfi olan hayvandan var bu ülkede biliyor mu kendileri!
Peki karısını pazarlayan adamlara ne demeli?
Ağzımı, sinirimi bozdum durduk yerde, affedin beni.
İktidarın bunca senedir politikasını güttüğü, bunca kadına eğitim özgürlüğü vermek adına yaptığı propaganda ne içindi o zaman sorarlar adama. Okuyup eve dönmek için mi? Kocası el kaldırdığında diploma sallayarak kendini korumaya çalışmak için mi?
Sağolun Sayın Bulaç, sayenizde tam da neye tahammül edemediğinizi resmen öğrenmiş olduk.
Minnetarız dürüstlüğünüze.
İyi oluyor bu yazılar aslında. İyi oluyor inanın.
Ne için daha çok çalışmak gerektiğini hatırlatıyor.
İşte sırf bu yüzden daha çok çalışmak, daha çok gence, öğrenciye, çocuğa, kadına sarılmak çare olmak gerekiyor, inatla!
Sayın Bulaç’ın “Acı meyve” dediği şey bu zihniyet işte.
Yemiyoruz biz de!
Yonca
“bulaMAç”
Yorumlar, düşünceler, eleştiriler vesaire için:
www.twitter.com/4yaprakliyonca
www.facebook.com/Yonca4YaprakliYonca
Paylaş