Paylaş
İlk geldiğimizde Dubai, Çeşme veya Kuşadası’nın kışlık hali gibiydi. Terkedilmiş yazlık mekan görüntüsü vardı. Gayet de hoş bir yer hani. Belli ki çok sayıda zengini var, belli ki hepsinin evleri keyiflerine göre, belli ki yerlisi olmasan da yabancısına vaadedilen ‘expat’ hayatı şahane. Hava yılda 6 ay berbat, 6 ay o da şahane. Şerbet gibi. En sıcak zamanında Allah biliyor onlar her ne kadar 40 derece deseler de, 70 derece, en soğuk zamanında çok nadiren 17-18 derece. Nem abarttı mı -ki çok feci abartıyor- hakikaten çekilmez oluyor, insan kendini akvaryumda balık sanıyor.
Restoranlar, barlar, deniz kenarı mekanlar, kafeler ne isterseniz var. Sadece sanki dönemlik kullanılıyor. Sezonluk yani. Yazları terkediliyor, kışları doluyor.
Ama her ne oluyorsa, mutlaka kocaman upuzun kapkalın duvarlar arkasında oluyor. Kimisi buna “mahremiyet duvarı” diyor, kimisi hapishane. Her şey serbest gibi aslında. Ama sıkıysa kurallara uyma. Sıkıysa sınırı yanlışıkla, dilin sürçüp de zorla. Kalıntını bulamazlar asla. Kaybolursun, unuturlar seni mapusta.
Neyse lafı çok dolandırdım. Diyecek olduğum şuydu;
Biz Dubai’ye geldiğimizde proje filan yoktu. Sonra bir gün Şeyh Muhammed coştu. Nereye gitsek kocaman bir proje sunumu, reklamı, tanıtımı, satışı. Ama öyle böyle değil. Köşe başı gökdelen oldu. Denizi içeri çektiler, çölün içine. Evet resmen yaptılar bunları gözümüzle gördük, yaşadık. Muhteşem oldu. Çeşme’nin kışlık hali gibi, yılda 4 ay terkedilen şehir, 12 ay gece gündüz yaşar oldu.
Göller, mini denizcikler yarattılar: “Olmaz, hayatta olmaz, yapamazlar abi!” derken biz kendi kendimize. Cırt diye hem de. Göz açıp kapayana kadar.
Yetmedi o da, Allah’ın denizine yoktan varedip ada kondurdular. Hatta adalar demeliyim. Üzerinde oteller, evler, villalar, ne isterseniz var. Millet cama yapışıp heyecan duysun gelsin diye zavallı bir köpek balığını yakalayıp hapsettiler Atlantis’e. Olay oldu da, hayvancağız sanırım kurtuldu. Gerçi akıbetini bilemiyoruz kesin bir şekilde.
Plaj 2 taneyken oldu sanırım 22 tane.
Daha bir proje bitmeden öbürü başladı. Millet aldı babam aldı. Yatırım yapıp zamanında satan köşeyi öyle bir döndü ki, bakanın gözü kaldı. Bizim de. Bizim ailenin genlerinde yok zaten köşe olmak. Krizi filan yazmayacağım; çünkü şu an beni o kısmı ilgilendirmiyor bu yazıda.
Ama biliyor musunuz bir tek şey bunca yıldır değişmedi, gelişmedi buralarda.
Hala duvarlar yüksek, kalın ve upuzun. Her şey saklı gizli.
Hala gıkınızı çıkaramazsınız herhangi bir konuda, fikrinizi beyan edemezsiniz. Eleştiremezsin özgürce. Fikrini sormaz kimse. Zaten siz de git gide alıştığınızdan kurallara, fikrinizi eleştirinizi söylemeyi aklınıza getirmezsiniz.
Hırsızlık olur, cinayet işlenir, olay çıkar asla okuyamazsınız gazetede. Okursun da ucundan acık. Usulünce. Hayat hep toz pembedir Emirliklerde. Hiç sorun yoktur. Hayat güllük gülistanlıktır. Enflasyon filan lugatta yoktur ki hayatta olsun bir kere. Vergi de yoktur sözümona ama, gelin görün elektrik faturalarını, su faturalarını hele. Dolaylı vergi nedir anında boğazınıza oturur ödeme zamanı gelince.
Hala sözde özgürsünüzdür, özde köle.
Hala insan hakları deli gibi ihlal edilir sözkonusu işçilerse. Tüm dünya ülkeleri de buna göz yumar tabi. Ne de olsa para var projelerin bitiminde.
Kediniz, köpeğiniz mi var, aman dikkat edin. Sokağa tasmasız çıkamazsınız. Yasak. De ki yanlışlıkla fırladı kaçtı... Dirisini bulamazsınız bir kere. Hayvancağızlar rahatça tasmasız arada bir koşabilsin diye yine duvarları kocaman, yüksek ve upuzun özel işletilen bir tanecik yer yapıldı. Oraya götürmeniz lazım.
Ha ama, proje proje üstüne...
Hala her gün yenisi lanse ediliyor. Bitmeden başlayanı var. Başlayıp da bitemeden komple satılanı var.
İyi de en basitinden demokrasi, insan hakları, medeniyet, ifade ve basın özgürlüğü, kişi hakları bu projelerin neresinde?
Ara ki bulasın.
Oy verme hakları mı var?
Yonca
“yaşayan örnek”
Hürriyet Hakkımızdır Treni’ne geliyorum!
2 Haziran Perşembe günü “Hürriyet Hakkımızdır Treni” ile, ilk önce İzmir’de;
3 Haziran Cuma günü de Manisa’dayım.
Hürriyet yazarları, “Türkiye ne istiyor?” sorusuna tartışmalar, Pınar Kido Çocuk Tiyatrosu, DASK Deprem Simülasyon Vagonu, Aile içi şiddete dair bilgilendirme, Haklı Kadın Platformu vesaire... hepsi Hürriyet Hakkımızdır Treni’nde.
Herkesi bekliyorum.
Hem İzmir’e hem Manisa’ya..
Hemen bu Perşembe ve Cuma.
Hadi çıkıp gelsenize...
Yonca
“rötarsız”
Paylaş