Paylaş
Dün ne güzel ilerlemeler kaydedilirken tam, yine dün akşam –Kandil akşamı hem de!- Ankara’da halkın üzerine bu derece saldıran polis kimden emir almıştır?
Kimseden emir almadan mı oluyor bunlar?
Oysa Taksim Platformu isteklerini ne kadar güzel dile getirdi dün.
Konuşarak anlaşma, yani iletişim mekanizmalarının en güzeli işbaşındaydı...
Neden polis halka bunu yapıyor, buna nasıl izin veriliyor?
Gerçekten büyük üzüntü içinde yazıyorum. Yazarken duyduğum ambulans seslerine kahroluyorum!
Biber gazından yan etkilerle boğuşuyorum bir de iyi mi! Yoksa ben de oradaydım bu akşam, Tunalı’da...
Ben bu haldeysem, bunca gün ve saattir bu kadar yoğun biber gazına HALA DAHA maruz kalan halkın; gencin, çocuğun, yaşlının sağlığından kim sorumlu olmayı kabul ediyor?
Tansiyonum düşük. Kaslarımda bir acayiplik, sanki hiçbir yerim tutmuyor. Işığa karşı hassasiyet gözlerimde... Kulaklarım sürekli çınlıyor, ağrıyor. Garip garip terler döküyorum.
Psikolojimiz deseniz yerle bir! Kimle konuşsam bu halde.
Uyuyamıyorum. Uyursam kendimi suçlu hissediyorum.
Sürekli oradaki insanları düşünüyorum.
Başka bir şey düşünemiyorum.
Bu yaraları kim nasıl saracak sormak istiyorum!
Bakın can kaybı da oldu, ciddi yaralanmalar da.
Allah o çocukların ailelerine sabır versin! Dayanılır kabul edilebilir şeyler değil bunlar.
Bu insanlar bu şiddete maruz kalmak için hangi suçu işlediler?
Suç var mı ortada?
Ülkesine, yeşiline, doğasına sahip çıkmak, yaşam şekline, fikir ve ifade özgürlüğüne sahip çıkmak suç mu?
Gurur duyulması gereken bir farkındalık yahu!
Bu nasıl bir akıl durması, bu nasıl bir şiddet?
Günlerdir bunca olay sonucunda gözlerimizle gördük insanların hallerini, fotoğraflar var boy boy ama biz hala kaç yaralı var bilmiyoruz.
Şu linkteki yaralıların fotoğraflarına bakarak mı sayı belirlenecek?
http://sivildirenis.org/
Sorunca: “Ailelerine haber verdik...” deniyor.
Bu nasıl bir cevap?
Bakın dün Ankara Tunalı’da Kandil Simidi dağıtanlar vardı.
Halk sağduyu içindeydi.
Sağduyu halkta var da, polis niye o sağduyuya eremedi anlayan?
Ben bu yazıyı yazarken, gece saat 23:45 ve az önce bir genç kız atılan bomba başına isabet ettiği için yaralanmış. Kız ne halde bilmiyorum, ama çok endişeliyim.
Hiçbir taşkınlık, saygısızlık, olay yoktu ortada. Aralarına girip biber gazı sıkmak, sulamak, gözaltına almak neden?
Polisin olmadığı yerde festival, girdiği yerde vehamet var!
Bu kadar net!
***
Meclis’deydim dün gündüz.
Meclis oldukça boştu. Milletvekillerimiz neden hala daha halkın arasına gelmiyorlar?
Çok isterdim aramızda olmalarını...
Sanatçılar gibi kolkola girmelerini isterdim. Hala bunu istiyorum.
Gözleri ile olanı biteni görmelerini, burunları ile o gazı koklamalarını dilerdim hatta... Empati için, acil sonuçlar alabilmek için ortamı yaşamalarını isterdim.
Uzaktan olan biteni saçma yerlere çekmek daha da fena...
Elbirliği ile bu şiddete bir son verebilmek için gelmeliler...
Her türlü kesimden, görüşten halk birleşti, Milletvekilleri niye birlik yapamıyorlar?
Doğa için bari bunu yapamıyorlar mı yahu?
Bari şimdi orantısız şiddete maruz kalan gençleri için yapsınlar bunu!
***
Ben bunları yazarken Aylin Nazlıaka Emniyet’e gidiyordu Kıtır’dan gözaltına alınanların peşinden...
O insanlar neden gözaltına alındı?
İzmir’deki gözaltılar daha da düşündürücü. Yetmez eli sopalı sivil polis kavramı girdi literatürümüze düşünebiliyor musunuz?
Peki halk nasıl güvenecek polisine?
Bunlar nasıl akıl karıştırmalardır, nasıl düşündürücü nasıl nasıl!
Bakın bu gençler ve halk kafayı filan yemedi!
İstekleri belli.
Hassasiyetleri de...
Dünya’nın her ülkesi gıpta eder bu kadar güzel direnişe...
Nitekim ediyorlar da.
Arap arkadaşlarımla konuştum. Arayan, mail atan, sms atan hepsi; “Neden bizler de sizin gibi, Türk halkı gibi isteklerimizi bu şekilde dile getirmeyi bilemiyoruz, neden bizler de sizler gibi gösteri yapmayı beceremiyoruz?” diye sorguluyorlar. Gıpta ile izliyorlar. Bizim halkımızın direniş şekline özeniyorlar, ve halka karşı güdülen bu şiddeti sorguluyorlar.
Araplar bunca zamandır hayran oldukları Erdoğan’ın tutumundan dolayı büyük hayal kırıklığı yaşıyorlar.
Öyle allak bullak haldeyim ki, affedin daldan dala atlayarak yazıyorum.
Yazacak çok şey var. Aynı anda olan şey sayısı da çok fazla.
Hem herkesin yanında olmak istiyor insan, hem de mümkün olduğunca çok yazıp bilgilendirme yapabilmek.
Polisi anlamıyorum.
Git önce çiçek ver, sonra biber gazı sık...
Anlayamıyorum.
Büyük hayal ve güven kırıklığı bu.
Bu güveni sağlamak kolay mı da bu kadar hızlı yıkabiliyorlar?
Ormanlarımızı, tarihimizi, hakkımız olan özgürlüklerimizi korumak istiyoruz biz.
Gurur duyulacak bir ruha biber gazı sıkmaya kimsenin hakkı yok!
Şiddete son verin.
Acilen hem de!
Anlaşılana ve bu kadar önemli evrensel değerlere bizler kadar değer verilene kadar;
Çöpleri toplamaya, ağaç dikmeye, kütüphane kurmaya devam...
Yonca
“Çınar”
Bu arada Taksim Platformu kimdir ve dile getirilen istekler nedir derseniz, buyrun okuyun mutlaka:
http://taksimdayanisma.org/
Paylaş