Özür ve engel

Özür nedir bilir misiniz?

Engel tanıdınız mı peki?

Haberin Devamı

Özürlü olmak, engelli olmak; ailenizde özürlü ve/ya engelli bir insanın olması ne demektir bilir misiniz?

 

Hele de bu ülkede özürlü olmak, özürlü bir çocuğun ablası, abisi ya da kardeşi olmak nedir hiç birebir yaşadınız mı?

 

“Allah kimseye yaşatmasın!” dediniz kesin okurken.

 

Demeyin.

 

“Down sendromlu” bir çocuk sahibi olmak nedir bilemezsiniz.

 

Ya da down sendromlu bir çocukla abi/kardeş olmak, kuzen olmak nedir aklınıza getiremezsiniz.

Haberin Devamı

 

Engelli/özürlü bir çocuk annesi olmak nasıl bir duygudur ve o duygu nasıl bir zulüme döndürülür bu ülkede, nasıl dışlanmalara maruz kalınır, hiiiç bilemezsiniz.

 

Kaderinize boyun eğmek zorunda kalır, hayata küsersiniz...

 

Bir zamanlar sesiniz yüksek çıkarken, artık sessizleşirsiniz.

 

Sokaklarda özgür gezerken, ev hapsine mahkum olur, hayata küsersiniz.

 

Hayatta nelere üzülmek lazım, nelere sevinmek lazım, normalse hayatınızdaki herşey, yani bir özrünüz veya engeliniz yoksa, asla bilemezsiniz.

 

Ben az çok bilirim.

 

Çünkü ailemde var.

 

Bu konuda hassasım.  

 

Kuzenimin oğlu, gözlerini bu dünyaya down sendromu ile açtı.

 

Abisi “sağlıklı” bir çocukken, o down sendromlu doğdu.

 

O doğana kadar abisi özgür bir çocuktu, kardeşi olunca hayatı kısıtlandı.

Haberin Devamı

 

Haklar varken hayatta, birden haksızlıklar başladı.

 

İmkanlar vardı sınırsız, sınırlar kapıya dayandı.

 

Evine arkadaş çağıramaz, evinde rahat ders çalışamaz ve hatta kız arkadaş edineceği varsa, bazıları hiç düşünmezken mesela, o çok düşünmek zorunda kalan bir insan olmak zorunda bırakıldı.

 

Biz yaptık bunu.

 

Biz kendimize “normal” diyen insanlar.

 

Kendimizi Kaf Dağı’ nda gören, “Asla benim başıma gelmez!” diyen insanlar...

 

Down sendromlu kuzenimin annesi biz hayata dair endişe ve üzüntülerimizden bahsederken, her zaman büyük olgunluk gösterir.

 

Görgülü bir tebessümle, düşünceli ve derin derin bakan, zamanından erken yorulmuş gözleriyle sabredip en sonunda; “Amaaan boşverin, siz dert nedir, görmemişsiniz deyiverir!” ve bizi en usturuplusundan susturuverir.

Haberin Devamı

 

Susarız biz de.

 

Çünkü o, hayatta gerçek dert nedir, bilendir.

 

Her gün dert çekerken hiç şikayet etmediği gibi, elalemin üçkuruşluk dertlerini de dinleyendir.

 

Biz aslında derdimiz yokken, şımarıkça dert edinmek için uğraşan bireylerizdir, nadiren bunu hatırlatıverir.

 

Peki sorarım bize,

 

Hepimiz kendimizi “aşk çocuğu” olarak görüp övünürken,

 

Bir down sendromlu bebek mi aşk çocuğu değildir?

 

Öyledir.

 

O da şevk ve istekle bu hayata getirilmek istenmiş,

 

Anne karnında sevilmiş,

 

Özlemle beklenmiş bir bebektir.

 

Onu özründen dolayı sonradan dışlayıp

 

Bu toplumdan ayırmak isteyen,

 

İçimizde yeterince hoşgörü, sabır ve sevgi barındıramayan bizlerizdir.

 

Onları saklamak yerine aramıza alsak,

Haberin Devamı

 

Kazanmak elimizdedir.

 

Denemeyenizdir.

 

Bu tercih veya tercihsizlik,

 

Maalesef bizim insafımıza kalmış bir seçimdir.

 

...

 

Neden mi yazdım bunları?

 

Çünkü ben bu konuyu uzunca, çoook uzunca zamandır düşünürken, posta kutuma bir e-posta düştü.

 

Yıldır Karagül’ den;

 

“Engelliler Haftası nedeniyle,

 

Tamamıyla engelli çocuklarımızın hazırladığı ve sergileyecekleri “Tiyatro” gösterimize hepiniz davetlisiniz.

 

Tiyatro oyunumuzda 29 Engelli Öğrencimiz görev almaktadır.

 

Bu güzel günde “Kavak Yelleri” dizisinin bir çok oyuncusu da yanımızda olacaktır.

 

Katılımlarınızı bekliyoruz.

Yer : Akatlar Kültür Merkezi

Tarih : 4 Haziran 2009

Saat : 19:00-21:00 arası 

 

Yıldır Karagül

Haberin Devamı

Yeni Levent Zihinsel Engelliler ve Rehabilitasyon Merkezi

0212 268 22 07”

 

Daveti okuyup kuzenimi aradım.

 

“Ben bu konuda bir yazı yazsam, o çocukların verdiği emeğe saygıya davette bulunsam, incinir misin?” dedim.

 

Derin bir nefes aldı, telefondan içime işleyen.

 

“İncinmem. Yaz.” dedi, devam etti.

 

“Yaz ki, bu çocukların da bir emek sarfedebilecek insanlar olduğu, onların da sevgiyle bu hayata gelip hayattan da sadece sevgi beklediklerini, azıcık da olsa anlar belki insanlar.” dedi ve şöyle bir cümle ekledi;

 

“Beni inciten tek şey, evladımın kazanılmaktansa kaybedilmesinin doğal sayılmasıdır!”.

 

Sustuk.

 

Telefonu kapattık.

 

Elim klavyeye gitti.

 

Bu yazı çıkıp size kadar geldi.

 

Şimdi sıra sizde.

 

Tiyatro oyununun yeri, günü, saati belli.

 

Belki uğrarsınız.

 

Seyredip alkışlarsınız.

 

Bu çocukların hayata tutunuşunu ve onlara bu imkanı veren insanları takdir edersiniz...

 

Duyarlı oluverin acık.

 

Sizden isteğim...

 

Bu kadarcık!

 

Yonca

“özrü kabahatinden büyük”


Hassasiyetle tavsiye veren dip not:
Bu konuda eğer birazcık okuyup anlamak isterseniz, "Ben Mutlu Bir Down Annesiyim" ve "Devam Eden Hikayemiz / Ben Mutlu Bir Down Annesiyim – 2" adlı iki kitabı okumanızı tavsiye ederim. Yazarın tüm içtenliği ile Down Sendromunu anlattığı bir paylaşım. Eminim çok şey öğreneceksiniz. Yazar: Elçin Tapan, Yapı Kredi Yayınları.

Yazarın Tüm Yazıları