Paylaş
İki çocuk için okul seçmek daha da büyük olay.
Her çocuk ayrı. Tek. Özel.
Her birinin ihtiyaçları, ilgileri, beceri ve yetenekleri birbirinden farklı.
Peki bunca farklı özelliği olan minicik devleri nasıl oluyor da TEK bir sistemle eğitebiliyoruz?
Yani çok acımasızca değil mi sizce de?
Sanki bütün çocukları hormonla aynı boyutlara getiriyoruz gibi geliyor bazen bana. Pazardaki organik ürünlerle olmayanlara bakınca aklıma gelmişti bu düşünce, durduk yerde. Çocuklarımın eğri büğrü domatesler olduğunu düşündüm accayip lezzetli mis kokulu. Sonra birden ikisi de kızardı, yusyuvarlak ve saman tatlı oldu...
İçim de bi fena oldu sormayın...
O sistem bu sistem diyoruz ama bakıyorum hepsi özünde aynı.
Aynı ve fena.
Eski.
En yenisi bile eski sanki.
Ya da bi garip.
Ya da benim şu anda önemsemeye başladığım şeylerden hepsi çok uzak.
E okullar da sistemler de kendi içlerinde haklılar. Her şey para. Çok çocuk var belki ve de kim daha çok çocuğu ele geçirirse ordusu o kadar kuvvetli gibi. Çocukların her birinin içine kendi sistemlerini yerleştirmek derdindeler.
Anne babalar deli olmuş durumda.
Ben de. Biz de.
Kendi içimdeki hisler, çocuklarımın özellikleri, kendi hayallerim, kafamdaki ufuk ve vizyonlar filan derken... ben bittim.
Bundan birkaç yıl önce de olmuştu bu bana. Bir kararlar şu anki okulumuza geçmiştik.
Ama şimdi yine içime o garip hormonlu iğne battı sanki.
Ben küçücük bir okulda okudum.
En küçük sınıftan en büyük sınıfa 140 kişi filandık. En büyüklerden en küçüklere hepimiz herkesi tanırdık. Her öğretmen aldığımız her nefesi bilirdi. Göz kırpışımızdan yalanımızı dolanımızı çakardı. Ciğerimizi okurlardı.
Şimdi kendi çocuklarım var.
Dünya eskisi gibi değil.
Çocuklar da biz gibi değiller.
Şu anda kocaman bir okuldalar. Okulları çok iyi. Köklü bir okul... filan.
(“Ali top at. Ayşe okula koş...” Şeklinde cümlelerle yazdığımın farkındayım. Ama aklım aynen böyle çalışıyor şu anda. Küt küt tek tek kısa cümleler.. kısık kısık bir düşünce silsilesi halindeyim. İdare edelim beni bugün lütfen... Gerçekten çok karışık kafam acilen karar vermeliyiz...)
Ama biz okul ev iş arasında delirmek üzereyiz. Küçücük şehirde upuzun mesafeler katediliyor.
Ne için?
Birbirimize az zaman kalıyor.
Ne için?
Bir sürü çocuk içinde gerçekten bilmiyorum nasıl oluyor da öğretmenler hepsine yetişiyor... yetişiyorlar işin garibi... şaşıyorum. İşlerinde gerçekten başarılılar. Hırslılar. Çalışkanlar. Diyecek sözüm yok. Ne okula, ne sisteme, ne öğretmenlere.
Ama sanırım ben kocaman şeylerden sıkılır oldum. Kalabalıklardan bıkar oldum. Uzak mesafelerden gıcık kapar oldum.
Hayatlarımızı neden minimal hale indirgeyemez olduk diye düşünür oldum...
Devasa alışveriş merkezlerindense minicik bir ara sokak dükkanında aradığım gerçek samimi ilgiyi görür olunca, AVMlere gidemez oldum. Minicik dükkan beni tanıyor, ne severim biliyor. Selam sabah muhabbet pek tatlı geliyor. İçim ısınıyor.
Diyorum acaba bu his çocuğuma da geçmez mi?
Yani butik otel gibi butik okul.
Az sayıda öğrenci. Çok ilgi.
Herkes herkesi tanısa.
Ben de tanıyabilsem herkesi daha kolayca. Bazen bazı annelerden korkuyorum ben. Garip ama gerçek. Bunca konuşkan ben, pırsık kalıyorum yanlarında.
Özgüvenimiz azıcık daha ezilmeden güçlense?
Ne bileyim...
Kocaman okul mu, küçük okul mu?
Sizce?
Yonca
“karmançorman”
Paylaş