Paylaş
Hiç. Hiçbir şey.
Çünkü belki aslında, karşındaki insanların mutlu olmak gibi bir amacı yok. Onlar için bardakların yarısı hep boş, etrafta herkes kıl, güzel bir tane olay yok, masa örtüleri hep lekeli, hava hep bulutlu, yemekler hep ya çok tuzlu ya hep çok tatlı.
Baktıkları muhteşem deniz manzarasının önünde onlar nedense hep bir ağaca kafayı takıp, “Manzaramı bozuyor!” diyorlar. Ağaç kesilsin istiyorlar. Kestikleri ağacın kendi bindikleri şu hayatın dalları olduğunu hiç düşünmüyorlar.
Bazı insanlar inanın bana mutsuz olmayı sevip, hayatlarında tek kusur yokken, kusur icat etmeyi tercih ediyorlar. Ve böyle davrandıkça, ona buna taktıkça her şey ayaklarına dolanıyor. Aksilikler peşlerini bırakmıyor. Sanırım ilahi adalet aslında bu oluyor.
Hayata ektiğini, hayat afiyetle sana yediriyor.
Oysa bazı insanlar da, siz daha kılınızı kıpırdatmadan, mutlu olmaya hazırlar. Ya da şöyle demeliyim, bazı insanlar baktıkları her yerde, her şeyde güzellik görüyorlar ve eğlenmesini biliyorlar.
Hayatla dalga geçebildikleri gibi, kendileriyle de kolay dalga geçebiliyorlar. Gülmek için, güldürmek için bahane arıyorlar. Ynanın diğerleri hayatınızdan ne kadar çalıyorsa, bu insanlar da ömrünüze bir o kadar ömür katıyorlar.
Bir zamanlar bir komşum vardı; annemle ne zaman balkonda çay içsek kafasını uzatır “Her gün her gün olmaz ki!” derdi. ?aşar kalırdım.
“Siz de buyrun lütfen” derdik, iyice dellenirdi. Penceresini suratımıza çarpardı. Yyice cozutunca kadın, “Sizin için tek dileğim bir an önce çay içecek arkadaşlar edinmeniz!” demiştim.
Sonra başka bir komşum oldu, evimizde bir kutlama yapacaktık, gürültü olur da rahatsız ederiz diye gidip kendilerinden erkenden özür diledim, oysa o bana
“Eğlenen insanlardan asla rahatsız olmam. Ysterseniz her gün kutlama yapın.
Yeter ki sabaha kadar neşeli sesler çıkarın!” dedi.
“Oh be!” demiştim, “Bu kadın da benden”. Gürültü kavgadan olmadığı sürece kafamda davul çalsalar gıkım çıkmaz ki...
Mutsuz olmayı amaç edinmiş, mutlu olmak için zerre kadar çabalamayan insanların yüzüne bunu söylüyorum, “Umarım bir an önce mutlu olmak için de kafa yorarsınız, sizin için üzülmek istemiyorum” diyorum.
Huylu huyundan vazgeçmezse de, kendi haline bırakıp, acilen kendisinden uzaklaşıyorum. Yyileşmek istemeyen hasta sendromu diyorum. Ben elimden geleni yaptım, sıra onda diyorum. Ben neden mutlu edemedim diyerek kendimi suçlamıyorum.
Ve biliyor musunuz, ben kendimi çok şanslı hissediyorum. Çok. Etrafımdaki herkes çok şükür, hiç yoktan gülmeye, yaratmaya, eğlenmeye ve mutlu olmaya kendinden niyetli. Onların bu iyi niyeti de bana yeterli. Güçten kesilir gibi olduğumuzda annemle düğün öncesi, şöyle bir baktım ki, herkesin yüzünde kocaman bir gülümseme, “Var mı bir ihtiyaç, hemen hallederiz” şeklinde bir ifade, “Yalnız değilsiniz, hep beraber kalkarız altından!” diyen gözlerle.
Bu nasıl bir güç veriyor biliyor musunuz, içi pırpır eden yüreklere; korkmuyorsun o zaman ve zaten her şey de oluveriyor bir şekilde. Çünkü herkesin tek amacı var, o da güzellikleri beraber yaşamak, paylaşmak. Sihir bu işte.
Allah herkese böyle güzel insanlarla çevrili olmayı nasip etsin. Ailemden, arkadaşlarımdan, sürekli güzel şeyler öğreniyorum. Söylediklerini beynime kazıyorum.
Nasihatlerini ciddiye alıyorum. Çünkü onlarla beraber gülerek büyüyorum. Her biri çok güzel bir hayat dersi veriyor bana.
Ben çok mutlu bir yaşlı olmayı istiyorum. Bana bakan her gencin gülümsediğini hayal ederek, kendime “mutluluk bulaştırıcılığı” işini amaç ediniyorum.
Gülümsüyorum.
Yonca
‘bahtiyar’
Bodrum’da Aşk-ı Memnu’ya veda
Divan Palmira’da hayat bazıları için durmuştu. Aşk-ı Memnu Veda’sı için havuz başında, tıpkı önemli maçlarda ekrana kitlenen insan manzaralarına benzer bir hava vardı. ‘The Veda’ izlenirken çıt çıkmıyordu. Nefes almaya çekinirken millet, sandalyem gıcırdayınca tüm kafalar bana döndü, yüzüm kızardı valla.
Reklam arasında yapılan tahminler, yorumlar, heyecanlı bekleyiş... ve beklenen son. Dizinin senaryosu romanın özünden sapmışmış, oymuş buymuş bir kenara bırakıp böylesi bir başarıyı yakalamış olmasını takdir etmek lazım.
Beren Saat’i de kutlamak şart. Müthiş bir oyuncu. Bedeniyle, ruhuyla oynuyor. Bakmalara doyamadığım bir kadın ve de çok sahici.
The Veda’nın sonunu yakaladım ve ben beklenen sondan memnun kaldım. Bu kadar laf ettiğimiz dizi bitti. Ne olacak şimdi?
Yonca
‘dertli’
Paylaş