Paylaş
***
Madem Kuşadası Güzelçamlı’dayız, üşenmeyelim Meryem Ana’ yı ziyaret edelim istedim. Çocuklarla daha önce Efes ve civarını gezdiğimizde çok küçüklerdi, hiçbir şey hatırlamıyorlardı. Hem yanımızda Filipinlerden Noemi vardı ve herkesin dünyanın ta öbür ucundan ziyarete geldiği yere, bu kadar yakın olup onu götürmemek ayıp olur diye düşünmüştüm. Sabah erkenden kalktık yola düştük. Çocuklar bin tane soru sordu. Bin tane dediysem, hiç abartmadım yemin ederim. Azimle hem araba kullandım, hem hepsine cevap verdim. Dilim tutuldu bir ara. Kekeme filan oluyorum sandım. Soruları cevaplamak için Darwin’den tutun Adem ve Havva’ ya, dinlerin doğuşundan ateizme, doğanın gücünden hayvanlar alemine, bilimden felsefeye artık bildiğim ne varsa anlattım kendimce çocuk dünyasında anlaşılır bir dilde. Kuzenler acıdılar halime. Meryem Ana’ ya varmadan, beni de gömecektik yol üzerine. Ruhumu teslim ettim sayelerinde. Neyse. Selçuk’un dibinde bulunan Bülbül Dağı’na tırmanıp Meryem Ana’ nın evine vardık. Noemi duasını etmek, bizler dileklerimizi dilemek, çocuklara da olayı göstermek için içeri girdik. Her milletten bir sürü insan var. Sırayla dua ediyorlar. Çıt yok. Etrafımızda bulunan insanları ağlayarak dua ederken görünce, tüylerimiz diken diken oldu. Sonra ben çantamdan para çıkardım gittim “Bağış” yazan kutuya attım, iki tane mum aldım. Dileğimi tutucam da, mumu yakıcam da, dikicem de vesaire derken, o ruhani sessizliği oğlumun gür sesi deldi: “Anne, Meryem Ana nerde?”, “Hayatta değil oğlum, öleli çok oldu.”. “Biz burda napıyoruz o zaman?”, “Evini ziyeret ediyoruz canım, şşşşt ama! Yavaş sesle lütfen!”. “Ama o evde yokken evine girmek ayıp değil mi?” (!) (Bana feci gülme gelir ama, kendimi tutarım..) “Değil oğlum. Evi herkese açık.”. “Peki niye o kutuya para attın?”, “Dilek tutmak için.”, “Dileğini kim tutturucak?”, “Meryem Ana...”, “E hani ölmüştü!” (Yonca dumur! Cevap düşünüyor ama çocuğun durmaya niyeti yok ki!) “Anne, peki dileğin oldu mu?”, “Hayır oğlum daha olmadı, şimdi dileyeceğim, sonra olucak. Ay nolur yeter!”. “Ama Anne, dileğin olmadan niye para veriyorsun ki!”. Artık dilek milek görecek hal mi kalır, kahkaha atmadan dışarı çıkayım, onu da çıkarayım diye uğraşırken esas bombayı patlatmaz mı küçük adam: “Anne Meryem Ana çok zengin. Bak, arkada kuyruk var. Her gelen para atıyor. Ben de büyüyünce Meryem Ana olucam!”
Yonca
“kopuk”
Perihan Çakır
Peri’ nin yaşı 55. 30 yaşından beri, yani tam 25 yıldır aralıksız koşuyor. 30 yıl çalıştıktan sonra, IBM'den emekli olmuş. Günde 4 saat spor; koşu, yüzme, fitness yapıyor. Haftada toplam 80km koşuyor. Daha iyi bir antidepresan bilmediği, koşu arkadaşları edinip sosyalleşmeye bayıldığı, kendini daha da genç hissettiği için koşuyor. Kendine her türlü faydası olan koşuyu yaparken, başkalarına da fayda sağlamak için bağış topluyor. Azimle çevresindekileri de Adım Adım’ la tanıştırıyor.
Efes Pilsen Efes Pilsen Efes Pilsen
Yalıkavak’da tam öğle sıcağı vakti. Evin dışında bir avlumuz var. Orada serinlemeye çalışıyoruz. Bir minibüs geldi, önümüzde durdu. “Hayırdır inşallah..” dedim ve o da ne! 5 tane gencecik Efes Pilsen kıyafetli güzel insan. Küçük bir buz kovasının içine iki tane Efes Light koymuşlar, iki tane de Efes Pilsen basket topunu almışlar ve bize gelmişler! Efes Pilsen Spor Kulübü’ nün saçma sapan bir yasa yüzünden kapatılmasına verdiğim tepkiden dolayı teşekkür etmek istemişler. Her şey bir yana, en güzeli o iki Efes Pilsen basket topu oldu. Çocuklar havalara uçtu. Hatta şu anda ben bu yazıyı yazdığım sırada, Dubai’de, evin önünde sokakta, Efes Pilsen basketbol toplarını atıyorlar potaya. Harika!
Yonca
“eNfes”
Paylaş