Küçük mutluluklar…

Mini minnacık mutluluklardır en sevdiklerim.

Haberin Devamı

Gerçekten öyle.

Bayılıyorum küçücük şeylerden çıkan mutluluklara.

Mesela dün onca şey içerisinde, çocuklarımız iskelemizde balık tutma derdine tutuldular.

Amanın nasıl bir tatlı telaş, dert ve tasa anlatamam.

Balık tutsalar bir türlü, tutmasalar bir türlü.

Balığı tutan oğlum tuttuğu balığa kıyamıyor ve o oltaya takılmış çırpınan balığın acilen denize atılması için fenalık geçiriyor.

Biz onun o haline gülsek mi,

Yoksa merhametinin güzelliğine ağlasak mı bilemiyoruz…

Derken bir tanesini balık-ekmek şeklinde yemeğe karar veriyor; çünkü yenilesi büyüklükte. Gelin görün ki balığın kovasındaki suyu da sürekli taze tutuyoruz ne olur ne olmaz fikri değişirse diye.

Ama o sırada nasıl bir mutluluk var havada asılı tarifi imkansız.

İmkansız!

Aradan 10 dakika geçiyor gelip yanıma: “Anne ben bu balığı yiyemem, denize ailesine yanına gönderelim…”diyor ağlamaklı ifadesiyle.

Ben zaten hiiiç kıyamam,

Haydi balık hooop yeniden denize.

Derken ablası, kızımız, kocaman bir balık tutuyor o minicik misinalı oltasına tutuşturduğu ekmekten yemle.

Nasıl bir çığlık, kıyamet, hallerini görmeniz lazım o anda sahilde.

Koca sahil inliyor, sanırsınız Mars’a biz indik!

İskelede bu işten anlayan Abiler Ablalar Teyzeler Amcalar herkes seferber: “Çak dostum!” diyenler, “Helal olsun kız sana!” diyenler;

Dolaşan oltaları onaranlar, balığı oltadan çıkaranlar, yem hazırlayanlar…

Mutlu bir sahne.

Küçücük mutluluklardan doğan kocaman bir mutluluk sahnesi.

Deniz karşımızda.

Ufuk çizgisi çok uzak, ama burnumuzun dibinde. İnsan o ufka bakarken ufku genişler...

İnsan çocuklara baktıkça, onların nelerden nasıl inanılmaz heyecanlar duyduklarını gördükçe, büyüklerin sürekli kocaman mutluluklar peşinde koşmasının nasıl da açgözlü bir davranış olduğunu daha iyi anlıyor.

Açgözlülük ne fena.

Oysa her şey çok basit.

Bi minik misina,

Bi parça ekmek...

Bi balık.

Bundan daha büyük mutluluk olabilir mi acaba?
Yonca
“balık ekmek”

Yazarın Tüm Yazıları