Paylaş
Oysa İzmir’de Şeref vardı. Şeref saçlarımı öyle güzel keserdi ki, sırf o güzel kesiyor diye neredeyse her ay yeni bir modelle gezerdim. İstanbul’da da Kadir. Bahçecik Kuafördedir Kadir. Şu ara ikisinin de nasıl kulaklarını çınlatıyorum. Kadir’e alt tarafı “At kuyruğu yapalım!” derim; ama o bir yapar, nasıl güzel, imkanım olsa 1 ay hiç açmadan gezerim. Sözde benim saçlarım dünyanın en kolay saçları. Valla öyle. Ne şekle soksan dururlar. Boya derdi, zart derdi, zurt derdi yok. Ama tecrübeyle sabit gördük ki bu kolay saçı bile rezil etmek mümkün. Zaten çocukken saç konusunda büyük travma geçirdiğimden, tehlikeli sayılabilecek bir müşteriyim, şakaya gelmem. Kendi başıma saçlarımı dibinden kestikten sonra malum annanem tarafından bi güzel terlikle pataklanmış, ardından annem ve babam tarafından hayli zor günler geçirmeye terk edilmiştim. (Arşivden Bknz ‘Kestim gitti’ adlı yazım). O travmayı tam atlattım derken, bir gün mahallemizdeki kuaföre kırıkları aldırmak için gittim. Vıyyy sen misin ucundan acık diyen, Sayın Bay Kuaför S. saçlarımı bir doğradı arkadaşlar, yemin ederim benim dipten kırpma halimi bile solladı. Yaş 15, ama görüntü oldu 95. Eve nasıl gittiğimi, babamın kasap bıçağını alıp adamın üzerine nasıl saldırdığımı hatırlamıyorum. Annanem yetişmiş, adamı kurtarmış ve bana bir terlik daha fırlatmış. Ayılmışım.
Yonca
“kırpık”
Bruneili Yani
Bu tecrübelerimden sonra, Dubai’de riski gördüm ve uzunca süre hiç almadım. Ama bir gün bir kadınla tanıştım. Yani, Brüneili Budist bir kuaför. Nasıl güzel bir kadın, nasıl deli bir kadın. Nasıl çılgınca saç kesen bir kadın anlatamam size. Çok iyi arkadaş olduk. Sex and The City dizi zamanlarıydı, Samantha kanser olunca gidip ‘Acilen saçlarımı kısacık keselim!’ dediğimde, saçlarım belimdeydi. ‘Neden?’ diye sormadı bile. Halimden anladı, üstelemedi. Şöyle bir baktı tipime, aldı makinayı eline ve müthiş kısa ama harika bir saç kesti. Gerçi kocam görünce azıcık şoka girip ‘Güzelim sen naaaptın?’ diye bir süre meeeledi ama, sonra o da çok beğendi. Yani, bir gün meme kanseri olduğunu söyledi, ve daha biz anlamadan Dubai’yi bırakıp Budistleringittiği bir çeşit rehabilitasyon tedavi merkezine gitti. O gün bugündür haber alamıyorum. Ama her gün onu düşünüp dua ediyorum Yani’ ye...
Yonca
“kes-at”
Betonarme fön
Gelelim bugüne. Yani’nin üzerine kuaför koklamak çok zor oldu. Ama bir mucize oldu ve çocuklarımın ablası bizimle ta İzmir’den buralara kalkıp gelen bi tanecik Sevdamızın kardeşi Kuaför Tamara Dubai’ ye taşındı. Saçlarım bayram etti. Tamara bazen bizde kaldığında, sabah işe fönlü bile gidebildim, nasıl bir lüks düşünsenize! Çünkü, pardon ama, anasını sattığımın Dubai’sinde sabah erkenden açık kuaför de yok kardeşim. Bir de Tamara’ya saçı tarif etmeme de gerek yok. Düz fön, hareketli, yandan çarklı, ortadan ayrık, içe dönük, dışa dönük... Şıppadanak bakışarak anlaşırız, 5 dakikada Beşiktaş. Ay kader utansın en ihtiyaç olan zamanda, Tamara’da izne gitti, İzmir’e, iyi mi! Kabusum geri geldi.
Geçen gün bir föne ihtiyacım oldu. Kıvrandım hiç kimseden randevu alamadım. Çünkü bir de randevu olayımız var tabi. Günler öncesinden alman lazım. Yoksa içerisi boştur, ama seni almazlar. Neyse kardeşim buldum bir yer girdim içeri, yalvardım tamam dediler, ya da Allah acıdı halime. Oturdum. Kız geldi “Nasıl olsun?” dedi, “Düz..” dedim. “Nasıl düz?” dedi, ben diyeyim 15 dakika, siz deyin 25, düz fönü anlattım, tarif ettim, dergiden gösterim. Fenalık geçirmek üzereyim. Sonra 10 dakikada çekilecek fönü tam 1 saatte çekti. Sakinim. Sakindim yani. Ama ben hayatımda böyle bir düzlük görmedim! Uçak pisti mübarek. Beton gibi döktü saçlarımı yüzümün gözümün önüne. Açabilene aşk olsun. “Ayol ben önümü nasıl görücem?” diyorum, “Ama bu düz fön!” diyor, “Peki şunu ayırabilir miyiz ortadan, görüş saham açılsın!” diyorum, “Ama bu düz fön!” diyor, “Ya kardeşim ayır kör oldum!” diyorum, “Bu sorumluluğu alamam!” diyor. Bi geldi gelenler bana, nasıl bir hışımla almışım tarağı ayırmışım saçı, kız kortku kaçtı bir daha da gelmedi yanıma. Fakat saç bana mısın demedi. Nasıl bir sprey sıkmışsa ben ayırdım, onlar önüme. Sen misin ayrılmayan, dayanamadım, aldım donumu geçirdim kafama ben de bant niyetine. Kafayı yemek üzereyim. Heeey kuaförüm nerdeeeeee!
Yonca
“donkafa”
Paylaş