Paylaş
Gördünüz mü, okudunuz mu bilmem.
Ben habere tıkladım, kaldım.
Sanırım o haberin fotoğrafına tam 15-20 dakika baktım.
Haber, Belçika Kralı Philippe’in çocuklarını ellerinden tutup yürüye yürüye okula götürmesiyle alakalıydı.
Okulun birinci günüymüş. Kral da tutmuş 3 çocuğunun elinden, yürüye yürüye onları okula götürüyor.
Bu arada, güzel karısı da, 4. çocuklarının elinden tutmuş onu farklı bir okula götürüyor. 4. çocuk öğrenme zorluğu çeken çocuklar için özel bir okula gidiyormuş.
Kral ve çocukları sokakta elele.
http://fotogaleri.hurriyet.com.tr/galeridetay/72924/2/1/belcika-krali-cocuklarini-okula-birakti
Eğer adamın Kral olduğunu bilmiyorsanız hayatta anlamazsınız. Adamın biri çocuklarıyla okula gidiyor dersiniz. İş adamı filan olsa gerek. Düzgün giyinmiş.
O kadar.
Çocukları da hiç de öyle Kral çocuğu filan gibi değiller. Çocuk pantalonu tişörtü giymişler, çantaları sırtlarında okula gidiyorlar işte.
Senden benden yani...
Evet işte, bu haberin fotoğraflarına baktım uzunca süre.
Bi düşünün bakalım, ne tip ülkelerin “patronları” sokaklarda böyle özgürce dolaşamıyor ve hangi ülkelerin başındakiler özgürce dolaşabiliyor...
Gücün arttıkça güçsüzleşiyorsun sanki...
Vicdani sabıkan arttıkça da, kendi ülkende açık hava hapsine mahkumsun gibi.
Sözüm ona seçilip de gelmişsin başa; ama kafana esince sokağa çıkamıyorsun mesela.
Ne seni seçene güvenebilirsin, ne seçmeyene...
Sokaklarına çıkamadığın, yollarında çocuklarının ellerinden tutarak okula gidemediğin ülkeyi yönetmeye çalışıyorsun ama.
Ne acayip değil mi?
Aslında ben acayibim belki de, kalkıp bizi Belçika’yla, başımızdakileri de Belçika Kralıyla filan kıyaslıyorum.
Ayol iyi de neden kıyaslamayayım ki!
Hemen hayallere yattım tabi o fotoğraflar karşısında.
Bi gün elime sihirli değnek geçerse, bu ülkenin sokaklarını adım adım yürüyüp koşabilen, çocuklarıyla sokaklarında bisiklete binebilen, pazardan alış veriş yaparken herkesle şakalaşabilen bi “BAŞ” yaratmak isterdim.
Hayalini kurmak bile iyi geldi bana.
Hadi hayırlısı.
İnşallah... Maşallah.
Yonca
“keko”
Paylaş