Paylaş
Bebeliğinden beri bana hep anlayışla yaklaşır sağ olsun. Aslında hep o bana annelik yapıyor ve bana annelik yaparken, kendisi çocuk olma hakkını kullanamıyor. Ne fena.
Kızım, sabırla benim susmamı bekliyor. Sabrı ben değil, o gösteriyor. Oysa o bir çocuk. Ben onun o olgunluğunu gördükçe, çocuk olduğunu unutuyorum.
Yanlış yapıyorum.
Çocuğunun çocuk olduğunu unutan anneler, yani benim gibiler yüzünden, yorgun bir nesil var mesela ortamda.
Durdum.
“Çocuk olma hakkını kullan ve huzurla hata yap canım” dedim.
O anlattı ben dinledim. Yargılamadım. Lafını kesmedim. Harlamadım. Sadece gözlerindeki duygulara, ne zaman tırnaklarını yemeye başladığına dikkat ettim. Çocuğumun beden diliyle endişesini, derdini anlatmasına kitlendim.
12 sene sonra ilk defa bu sene anladım çocuklarımı. Yuh değil mi!
Beraber ağladık. Oh be rahatladım!
Kızıma, onu dinleyeceğime söz verdim. O da icabında beni korkmadan susturacağını söyledi. Anlaştık. Çünkü birinin beni susturması lazım kesin.
Anne olsam da, kendimi elimde kullanma kılavuzu olmayan iki çocukla zavallı hissettiğimi; kardeşiyle beraber bir sorunla karşıma geldiğinde bazen ne yapacağımı bilemediğimi ve böyle zamanlarda acayip sinirlendiğimi, sinirlendikten sonra da vicdan azabı çektiğimi ve bu duygunun berbat olduğunu söyledim.
“Ya anne, bu kadar kafayı yiyeceğine, bize sadece bilmiyorum desene!” dedi.
Ya evet yahu! Niye bilmiyorum demiyorum ki! Her şeyi bilmek zorunda mıyım, bilemem ki! Hatta aslında bilesim de yok yani. Bil bil bil, içim şişti yeminle.
Benim annemin zamanında öyle bir mecburiyet vardı; annem her şeyi çözer, yapar hâli. Anasını satayım, ben büyüdüm ve bir şeyler değişti. Maşallah şimdi çocuklar her şeyi benden önce bilebiliyor.
“Annecim, her sorunu çözmek sorunda değilsin, illa her şeye bir cevap vermek zorunda da değilsin, hem sen çözemedin mi biz kardeşimle daha çok kafa patlatıp çözmeye çalışıyoruz, çok da iyi hallediyoruz merak etme!” dedi, öleceğim sandım.
“Hem sen boşuna ne kendine kız ne de bize. Bilmemen kızmandan daha iyi!” dedi. Pes pes pes!
Her çocuk bu dünyaya, hayatta kalabilecek bir güç, yeti ve kabiliyetle geliyor.
Hepsi doğuştan yetenekli ve kullanmaya hazır bir zekaları var.
Bunu bir kabul etsek ya...
Sakin.
Yonca “toy”
They f**k you up
Oliver James yazmış kitabı. Türkçe’ye nazikçe “Ağzınıza ediyorlar” gibi çevirsem sanırım uygun olur. Bizde çevirisi yapılmış mı hiçbir fikrim yok. Adam, aile hayatının insan hayatını nasıl mahvettiğini ve nasıl hâlâ ayakta kalınabileceğini anlatmış.
Çok etkileyici. Nutkum tutuldu. Öyle inanılmaz örnekler var ki, okuduktan sonra ne düşüneceğimi şaşırdım.
Şaşırdım çünkü kendi çocukluğumdan bildiğim ve hoşlanmadığım şeyleri asla ben kendi çocuğuma yapmam dememe rağmen, farkında olmadan yaptığımı fark ettim. Kitabı bitirmeden çok konuşmak istemiyorum. Okumaya devam.
Yonca
“dumur”
Sexy and I know it
LMFAO’nun Party Rock Anthem adlı parçasının video klibi Youtube’da tam 435 milyon 722 bin 57 kere izlenmiş. 435 milyon kere diyorum arkadaşlar duydunuz mu?
LMFAO’nun Sexy and I know it adlı şarkısı da tam 233 milyon kere izlenmiş.
Bizim çocuklar günde 10 kere filan izliyorlar. Dans figürleri acayip popüler. Ezberleyene kadar ha babam izliyorlar deli gibi. Ben izlerken gördüğüm şeyler karşısında “ayyy bu ne yaaa!” derken, çocuklar hiç benim gördüklerimi o açıdan görmüyor. Onlar sadece dansa odaklanmışlar.
Algılarımız farklı.
Çok ileri görüşlü, süper eğitimli ve olağanüstü modern bizlerin kaçı bu sözü geçen videoları izledi merak ediyorum. Ben bir gece oturdum, eşime, anneme izlettim. Eşim bir mühendis olarak işin rakamsal tıklanma boyutuna inanamadı ve nasıl olup da bunca zaman izlemediğini sorguladı. Hatta evde dönen bazı esprilere videoyu izledikten sonra anlam verdiğini itiraf etti. Güncellendi yani.
Annemse klibin 60’ıncı saniyesinde “Ben bu şeye daha fazla dayanamayacağım, benim için fazla modern, içim almıyor!” dedi. Klibi kapadık.
Çocuklarımız siz engelleseniz de dünyanın ta öbür ucunda olan her şeyden haberdar. Ve biz hep daha geç haberdar oluyoruz.
Gerçek bu.
Bundan böyle de onlar hep bizden önce haberdar olacaklar.
Gözlerini bağlayıp, kulaklarına tıpa taksanız da, en fazla üç saat gecikir yine de günceli yakalarlar. Artık hayat böyle. Şimdi dediğin an, tarih oldu bile.
Burada soru şu:
Çocukların, gençlerin neleri izlediğini, nasıl bir değişim içinde olduklarını izleyip, zamanı yakalayıp, kendinizi bilgi sahibi ve güncel mi tutacaksınız?
Yoksa;
Dayanabildiğiniz yere kadar kör yargıçlık mı taslayacaksınız?
Bu direnişe kaç gün dayanabileceğinizi sanıyorsunuz? Nereye kadar?
Ben, çocuklarımın dünyasıyla düşman değil arkadaş olmayı seçtim.
Sorry for party rocking!
Yonca
“gncync”*
(* Genç Yonca’nın kısaltılmışı “gncync” şekerim. Gncler sesli harfleri tedavülden kaldıralı çok oldu nbr?)
Paylaş