Bu ay benim en sevdiğim ay! Doğduğum ay. Büyüdüğüm ay. Olgunlaştığım ay. Evlendiğim ay. Hamile kalmaya karar verdiğim ay. Hamile kaldığım ay. Bi daha hamile kaldığım ay. İçimde iki kere iki ayrı canın tohumunu attığım ay... Cesaret kazandığım ay. Korktuğum ay. Güldüğüm ay. Ağladığım ay. Anılar edindiğim ay. Bilmem kaç kere aşık olduğum ay. Kalp kırdığım ay. Kalbimin kırıldığı ay. Kalbimin mutluluktan uçtuğu ay. Hayatımın aşkına kavuştuğum ay. Arkadaşlar kazandığım ay. Tecrübelerime yenilerini eklediğim ay. Tecrübesizliklerimden ders edindiğim ay. Ay oğlu ay! Sabırlarınızla büyüyorum karşınızda. Koccaman bi kadın oluyorum git gide. Yaşım büyürken kafam da büyüyor mu, yoksa olgunlaştıkça çocuklaşıyor muyum çözemiyorum. Bu yaz ilk defa, çocuklarımla onların tatillerinde onlarla olabilmek için, ücretsiz izin aldım ve işkadınlığıma ara verdim. Bu kararı baştan almak en iyisiymiş. Her yazın başında muallak duygularla yapılan tatil, tatil gibi değilmiş. Kararı verdim, verdim ve bittim! Meğer ben işkadınıyken gayet organize bir insanmışım. Koca gün ne yapıyorsam, bir türlü becerip de yapmam gereken şeyleri sıraya koyup zamanında bitiremiyorum. Üstelik inanılmaz da erken kalkıyorum. Yetmiyor koca gün bana. İçimdeki “Aslan burcu kadınının” o kraliçelik beklentisi fırtladı bu sene. Hani bıraksanız “Ömür boyu tatil yapmak istiyorum!” derim hiç utanmadan ve yüzsüzce. Oysa benim tatil anlayışım da bir garip. İnsan tatilde her sabah 5:35’de kalkar mı? Ben kalkıyorum. Günü yaşamak, koşmak, antrenmanlarımı en âlâ şekliyle yapıp, çocuklarım uyanmadan, onlardan bir dakika çalmadan evde olmak ve her şeyi yapmış bitirmiş olmak istiyorum. Zamanla eş zamanlı olayım isterken, bi yandan da sürekli bir saniye boşa gitsin istemiyorum. Onlara bakarken, iskeleden atladıklarını gördüğümde gözlerim öyle bir doluyor ki, Allah’a beni uzunca süre aklım başımda, sağlığım yerinde onlara doyma şansı versin diye yalvarırken kendimi buluyorum. Ben hiç ölmek istemiyorum! Bir kaplumbağa gibi olmak istiyorum. Zamana meydan okuyan, marulla, yeşilliklerle beslenen, uzun ömürlü, kendi evinde mutlu ve güvende, emin adımlarla ilerlediği için ipi elbet bir şekilde göğüsleyen bir kaplumbağa! Evet evet, ben bir kaplumbağayım aslında. Uzun ömürlü, ezilmesi güç, tıngır mıngır yola devam eden bir kaplumbağa! Kendime bu yeni yaşımda, kaplumbağalar kadar uzun zamandır “buradaymış” hissi armağan ettim. Pınar Büyükgüral da kaplumbağa halimi çizdi bakın banaaa... Trala la la la laaaa! Yonca “Tosbağa”